Translation of "Ante" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Ante" in a sentence and their turkish translations:

Ante todo,

Öncelikle,

Aún está ante nosotros.

hâlâ önümüzde.

Deberías disculparte ante mí.

Benden özür dilemelisin.

- Ella se inclinó profundamente ante mí.
- Ella se inclinó marcadamente ante mí.

O beni içten selamladı.

No ante lo que quería,

isteğine göre değil,

Una chica apareció ante mí.

Benim önümde bir kız göründü.

Nos encontramos ante la muerte.

Ölümle yüz yüze kaldık.

Ante todo no olvide escribirme.

Her şeyden önce, bana yazmayı unutma.

Amy reaccionó ante lo que esperaba,

Amy beklentisine göre davranmıştı,

Ha puesto ese dilema ante nosotros.

bu seçeneği önümüze getirdi.

Y ante un desafío aparentemente imposible,

İmkânsız gibi görünen bir yarışın eşiğinde

Entonces lo ponen ante el juez.

Onu hâkim karşısına çıkarırlar.

Tuvimos que ceder ante su solicitud.

Onların ricasına boyun eğmek zorunda kaldık.

Me quedé sobrecogido ante el espectáculo.

Ben görünce dehşete kapıldım.

Se estremeció ante la terrible escena.

Korkunç sahne onu korku içinde titretti.

Él se inclinó ante la reina.

O, Kraliçe'ye reverans yaptı.

Ella se inclinó cortésmente ante mí.

O kibarca bana selam verdi.

El chico se inclinó ante mí.

Çocuk bana selam verdi.

Todos son iguales ante la ley.

Her şey kanun önünde eşittir.

Nadie tiene inmunidad naturalmente ante él

Kimsenin doğal bir bağışıklığı yok.

Todos somos iguales ante la ley.

Hukuka göre hepimiz aynıyız.

Tom se inclinó ante su profesor.

Tom öğretmenini selamladı.

Los testigos comparecieron ante el juez.

Tanıklar hakim karşısına çıktı.

Tom pasó de largo ante Mary.

Tom, Mary'nin ardından koştu.

Él fue impotente ante la muerte.

Ölümün yüzü karşısında güçsüzdü.

Él se inclinó ante su profesor.

O, başıyla öğretmenini selamladı.

Tom se inclinó cortésmente ante Mary.

Tom kibarca Mary'ye reverans yaptı.

- Todos somos iguales ante la ley.
- Todos somos iguales ante los ojos de la ley.

- Biz hukukun gözünde eşitiz.
- Biz yasal olarak eşitiz.

Estamos ante el fin de la globalización.

Küreselleşmen'n sonuna geldik.

Nuestro planeta está cambiando ante nuestros ojos.

Gezegenimiz gözlerimizin önünde değişiyor.

Con el extrañamiento global ante el clima,

Havanın küresel olarak garipleşmesiyle

Sobre los casos que están ante ellos.

anlamlı kararlar vermesini sağlar.

Sacrificado ante los ojos de su hijo

çocuğunun gözleri önünde katlediliyor

Y sientes que estás ante algo extraordinario.

Sıra dışı bir şeyin eşiğinde olduğunu hissediyorsun.

Todos los hombres son iguales ante Dios.

Allah önünde bütün insanlar eşittir.

Los estudiantes se inclinaron ante su maestro.

Öğrenciler öğretmenlerini selamladı.

Un vasto desierto se extiende ante nosotros.

Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.

Tom se disculpó ante mí esta mañana.

Tom bu sabah bana özür diledi.

BK: Ante todo, quería hacer una pequeña corrección,

BK: Öncelikle çok küçük bir düzeltme yapmak istiyorum,

Y los hace fluorescentes ante la luz ultravioleta.

Bu ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

Ahora fue llevado ante el nuevo rey, Hjorvard….

Şimdi yeni kral Hjorvard'ın önüne çıkarıldı….

El perro se movió bruscamente ante el extraño.

Köpek bir yabancının üzerine atladı.

El puente cederá ante una carga tan pesada.

Köprü böylesine ağır bir yükün altında çökecek.

No pude evitar sonreír ante su franqueza infantil.

Onun çocuksu samimiyetine gülmekten kendimi alamadım.

Tom quería que Mary se disculpara ante John.

Tom Mary'nin John'dan özür dilemesini istedi.

Sería buena idea que te disculparas ante Tom.

Tom'a özür dilesen iyi bir fikir olur.

No dejo de admirarme ante tu coche nuevo.

Benim yeni arabana hayran olmamam elimde değil.

Ella se disculpó ante él por llegar tarde.

Geç kaldığı için ona özür diledi.

¿Cuál será la mejor protección ante el mal clima?

Bizi dış ögelerden en iyi ne koruyabilir?

Que empecé a asustarme ante la posibilidad de perderlo.

onu kaybetme ihtimali beni panikletmeye başladı.

Se ponen muy mal al verse ante los tribunales.

mahkemeye çıktıklarında çok kötü hissediyorlar.

Actitud ante la muerte les daba una ventaja peligrosa.

sağlayan İskandinav savaşçılar tarafından terörize edilmişti .

Aquel chico de allí se está inclinando ante ti.

Oradaki çocuk sana selam veriyor.

Quiero que venga Tom y se disculpe ante Mary.

Tom'un uğramasını ve Mary'ye özür dilemesini istiyorum.

No detuvo su coche ante el semáforo en rojo.

O, arabasını kırmızı ışıkta durdurmadı.

Me pongo nervioso cuando hablo ante una gran audiencia.

Büyük bir kalabalığın önünde konuşacağım zaman gergin olurum.

Ella se presentó ante las personas que estaban ahí.

O kendini oradaki insanlara tanıttı.

Tom sugirió a Mary que se disculpara ante John.

Tom Mary'ye John'a özür dilemesini önerdi.

El hombre es ante todo un animal que juzga.

İnsan, her şeyden önce, yargılayan bir havyandır.

Estamos ante el fin de una era en la historia,

Şu anda tarihte bir çağın kapanma dönemindeyiz.

Cuando tenemos la información ante nuestros ojos en las redes,

Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde

Como Alejandría, Jeddah y Dubai. Ante las expectativas del Instituto

. Amerikan Enstitüsü'nün beklentileri göz önüne alındığında

El gobierno se niega a doblegarse ante la presión pública.

Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.

El chico presumió de bicicleta nueva ante todo el mundo.

Çocuk yeni bisikletini herkese gösterdi.

Tom no se detendrá ante nada para conseguir su objetivo.

Tom amacına ulaşmak için hiçbir şeyden vazgeçmeyecek.

Practiquen ante una cámara de vídeo o incluso en un espejo.

ayna ya da video kamerayı deneyin.

O el acosador escolar que aprendió a disculparse ante su víctima.

Mağdur ettiği kişiden özür dileyen zorbaya bir bakın.

De lo que es para la persona promedio ante nuestros tribunales.

ortalama bir insan için mahkemeye gitmenin nasıl olduğunu anlatayım.

- Está justo frente a tus ojos.
- Está justo ante tus ojos.

O tam gözlerinin önünde.

Jane debe dejar de rendirse ante su deseo por el chocolate.

Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.

Cuando no reaccionan ante lo que quieren, se quedan fuera de juego.

İsteklerine göre davranmadığında kendini oyunun dışına atarsın.

Ahora, nosotros estamos ante ese dilema y tenemos que tomar una decisión.

Bu seçenekler şu an bize bakıyor ve biz bir seçim yapmak zorundayız.

Y ella habló sobre eso ante unos 100 de sus amigos, compañeros,

Bu yüzden onun için zor olanı yaptı ve 100 kadar arkadaş ve akranının

Pero Saladin sí puede, y ahora ve ante él una gran visión.

Fakat Saladin yapabilir. Ve şimdi önünde büyük bir vizyon görüyor.

- Contemplamos fijamente el bello paisaje.
- Nos quedamos atónitos ante el bello panorama.

Güzel sahneyi izledik.

Él dijo ante el tribunal, que estaba en contacto con grupos racistas.

O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.

Toda la habilidad de los marineros sucumbió ante la violencia de la tormenta.

Denizcilerin tüm yetenekleri fırtınanın şiddetine boyun eğdi.

Siempre habrá cosas que nunca aprenderé, ¡no tengo toda la eternidad ante mí!

Her zaman asla öğrenemeyeceğim şeyler olacaktır, benim önümde sonsuzluğum yok.

Tu actitud ante los acontecimientos me empuja a la desesperación y la inseguridad.

Senin olaylar karşısındaki tutumun beni ümitsizliğe ve güvensizliğe itiyor.

El descargo que hace ante los jueces Mackie El Navaja es decirle: "Señor Juez,

Bıçak Mack mahkemede kendini şöyle savunur, "Sayın Yargıç,

Cualquier cosa que digas puede y será usada en tu contra ante un tribunal.

Söylediğiniz her şey bir mahkemede size karşı kullanılabilir ve kullanılacaktır.

Un día la vida pasará ante tus ojos. Asegúrate de que merece la pena verla.

Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.

El mensaje de Qutuz para Hulagu fue irrevocable – Los Mamluk no se inclinarán ante el invasor.

Qutuz'un Hülagüye mesajı geri dönüşsüzdü.-Memlükler işgalciye boyun eğmeyecekti.

Próximo. En conjunto con la disminución del número de abejas diarias y ante la amenaza de

. Arı sayısının her geçen gün azalması ve iklim değişikliklerinin bir sonucu olarak nesli tükenme

La guerra comenzó mal para Rusia, con la desastrosa derrota ante Carlos XII de Suecia en Narva.

Savaş Rusya için savaş Narva Yenigisi ile kötü başladı.

Ney estaba horrorizado ante la perspectiva de una guerra civil y le prometió al rey que llevaría a

Ney, iç savaş ihtimalinden dehşete düşmüştü ve krala

- El profesor leyó un pasaje de la Biblia ante toda la clase.
- El maestro le leyó un párrafo de la Biblia a la clase.

Öğretmen sınıfa İncil'den bir pasaj okudu.