Translation of "Dura" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Dura" in a sentence and their turkish translations:

Qué decisión dura.

Zor bir karar.

El amor dura.

Aşk sürer.

Peleamos una dura batalla.

- Sıkı bir savaş yaptık.
- Çok pis dövüştük

La vida es dura.

Hayat zordur.

Su niñez fue dura.

Onun çocukluğu zordu.

La carne está dura.

Et serttir.

- La vida es dura, pero yo soy más duro.
- La vida es dura, pero yo soy más dura.

Hayat zordur, ama ben daha zorum.

Y la vida es dura.

ve hayat çok zor.

Aquí la vida es dura.

Yılın bu döneminde bile burada şartlar çok çetindir.

He tenido una vida dura.

Ben zor bir hayat yaşadım.

Él vivió una vida dura.

O, zor bir hayat yaşadı.

Sólo dura 15 minutos, ¿no?

Sadece 15 dakika sürüyor, değil mi?

Ha llevado una vida dura.

Zor bir hayatı vardı.

La vida era muy dura.

Hayat çok zordu.

La vida es muy dura.

Hayat çok zordur.

Ningún dolor dura para siempre.

Hiçbir acı sonsuza dek sürmeyecek.

Ningún invierno dura para siempre.

Hiçbir kış sonsuza kadar sürmez.

Ninguna adversidad dura para siempre.

Hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmez.

La luna nueva no dura mucho.

Yeni Ay uzun sürmez.

No sea tan dura consigo misma.

Kendine bu kadar sert olma.

Su contrato dura un año más.

Onun sözleşmesi bir yıl daha geçerlidir.

¿Cuánto dura un partido de baloncesto?

Bir basketbol maçı ne kadar sürer?

Mañana me espera una dura jornada.

Yarın beni uzun bir gün bekliyor.

Mañana nos espera una dura jornada.

Yarın bizi uzun bir gün bekliyor.

La amistad verdadera dura por siempre.

Gerçek dostluklar sonsuza kadar sürerler.

Pero había también una realidad dura, fría.

Ama soğuk zor bir gerçeklik de vardı.

La verdad fría y dura es que

Soğuk ve acı gerçek şu ki:

La película dura dos horas y media.

Film iki buçuk saat uzunluğundadır.

La vida se ha vuelto muy dura.

Hayat çok zor oldu.

¿Por qué tienes la cabeza tan dura?

Neden o kadar dik kafalısın ?

Esa cama es muy dura para dormir.

Bu yatak uyumak için çok sert.

¿Por qué la vida es tan dura?

Neden hayat çok zor?

- Nada dura para siempre.
- Nada es para siempre.

Hiçbir şey ebediyen sürmez.

Tenemos que adaptarnos a la dura realidad actual.

Bugünün sert gerçeklerine adapte olmalıyız.

A fin de cuentas, nada dura para siempre.

Sonunda hiçbir şey sonsuza kadar kalmaz.

¿Por qué es Alemania tan dura con Grecia?

Neden Almanya Yunanistan'a bu kadar sert.

Esta cama es demasiado dura para dormir en ella.

Bu yatak üstünde uyunmayacak kadar çok serttir.

Años después tomé la dura decisión de dejar mi empresa

Yıllar sonra start-up'ımı bırakma kararı verdim.

Es un viaje que dura toda la vida, pero debemos hacerlo.

bu hayatboyu sürecek ama çıkmamız gereken bir yolculuk.

Incluso en las latitudes extremas, el invierno no dura para siempre.

En uç enlemlerde bile... ...kış sonsuza dek sürmez.

Debes darte cuenta de que la prosperidad no dura para siempre.

Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini fark etmelisin.

- Sabía que tenía un duro trabajo por delante.
- Sabía que tenía una dura tarea por venir.
- Conocía que me esperaba una tarea dura en lo sucesivo.

Önceden zor bir işim olduğunu biliyordum.

Fue una campaña dura para Davout, quien contrajo disentería en El Cairo.

Kahire'de dizanteri geçiren Davout için zorlu bir kampanyaydı.

La ilusión es de corta duración, pero el remordimiento dura mucho tiempo.

Sanrı kısa ömürlüdür ama pişmanlık uzun bir zaman sürer.

- No seas tan duro contigo mismo.
- No sea tan dura consigo misma.

- Kendine bu kadar katı olma.
- Kendine karşı bu kadar katı olma.
- Bu kadar yüklenme kendine.

En agosto tengo un curso de actualización tecnológica que dura dos meses.

Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var.

Pero, en general, la vida de una persona dura menos de 100 años.

ama insan yaşamı genellikle 100 yıldan daha az sürer.

- Este escritorio esta hecho de madera dura.
- Este escritorio está hecho de madera densa.

Bu masa sert ahşaptan yapılmıştır.

- ¿Por qué es tan difícil la vida?
- ¿Por qué la vida es tan dura?

Neden hayat bu kadar zor?

- Se pasó de severo.
- Se pasó de duro.
- Él se pasó con la mano dura.

O, ciddiyet tarafında yayıldı.

Explica la razón por la que la vida en la escuela secundaria dura 11 años de la siguiente manera:

lise hayatının 11 yıl sürmesinin sebebini ise kendisi şöyle anlatıyor

La descripción gráfica del asesinato de la víctima fue muy dura para su madre, quien salió llorando de la corte.

Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

Anoche colgué la ropa afuera para que se secara y por la mañana se ha congelado tan dura como una roca.

Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.

- Nuestra profesora es muy dura de cabeza, ¿o no?
- Nuestro profesor es un perfecto idiota.
- Nuestro profesor es un verdadero idiota.
- Nuestra profesora es una verdadera idiota.
- Nuestra maestra es una verdadera idiota.
- Nuestra profesora es una perfecta idiota.
- Nuestra maestra es una perfecta idiota.
- Nuestro maestro es un verdadero idiota.
- Nuestro maestro es un perfecto idiota.

- Öğretmenimiz gerçek bir salak.
- Öğretmenimiz gerçek bir idiot.