Translation of "¿se" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "¿se" in a sentence and their turkish translations:

- Se fueron.
- Se marcharon.
- Se iban.

Onlar gitti.

- Ella se enfadó.
- Ella se enojó.
- Se enfadó.
- Se enojó.
- Se cabreó.
- Ella se cabreó.

O sinirlendi.

- Él se remangó.
- Se remangó.
- Él se arremangó.
- Se arremangó.

O, kollarını sıvadı.

- Se terminó.
- Se acabó.

Bu bitti.

- Se venden.
- Se vende.

Satılık.

- Se sentaron.
- Se sentaban.

Onlar oturdular.

- Se fueron.
- Se han ido.
- Se han marchado.

Onlar gitmişti.

Se levantan y se transforman.

Yükseliyorlar, dönüşüm geçiriyorlar.

Se muere y se pudre,

inciri mümkün kılar.

Se bañó y se vistió.

O yıkandı ve giyindi.

Aunque se aman, se rompieron.

Birbirlerini sevmelerine rağmen, ayrıldılar.

- Se recuperará.
- Se le pasará.

O onu atlatacak.

- Ellos se besaron.
- Se besaron.

- Öpüştüler.
- Onlar öpüştü.

Se acercó y se arrodilló.

O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

- Él se rindió.
- Se rindió.

O vazgeçti.

Se perdona mientras se ama.

Biri yaşadığı sürece bağışlar.

¿Se va o se queda?

Ayrılıyor mu yoksa kalıyor mu?

Tom se emborrachó y se ahogó mientras se bañaba.

Tom sarhoş oldu ve banyo yaparken boğuldu.

Se instala en tu cuerpo, se desarrolla y se propaga

vücuduna yerleşiyor gelişiyor ve yayılıyor

- Tom se afeitó.
- Tom se rasuró.

Tom tıraş oldu.

Tom se duchó y se afeitó.

Tom duş aldı ve tıraş oldu.

- Ellas se divierten.
- Se están divirtiendo.

Onlar eğleniyorlar.

- Tom se mudó.
- Tom se movió.

Tom taşındı.

- Tom se recibió.
- Tom se graduó.

Tom mezun oldu.

- Ella se sonrojó.
- Ella se sonroja.

Kızardı.

Tom se inclinó y se retiró.

Tom eğildi ve geri çekildi.

- Se desmayaron.
- Te desmayaste.
- Se desmayó.

Sen bayıldın.

- ¿Quién se calló?
- ¿Quién se cayó?

Kim düştü?

- Tom se relajó.
- Tom se relajaba.

Tom rahatladı.

- ¿Quién se detuvo?
- ¿Quién se paró?

Kim durdu?

- Tom se detuvo.
- Tom se paró.

Tom durdu.

- ¿Se han ido?
- ¿Se han marchado?

Onlar gittiler mi?

- No se rompió.
- No se quebró.

Kırmadı.

- Se oyeron tiros.
- Se escucharon disparos.

Atışlar duyuldu.

Tom se aburrió y se fue.

Tom sıkıldı ve terk etti.

Él se levantó y se marchó.

- Kalkıp gitti.
- O kalktı ve gitti.

- Él se rio.
- Él se reía.

O güldü.

- La leche se heló y se solidificó.
- La leche se congeló y se puso sólida.

Süt dondu ve katılaştı.

- Se quedaron.
- Se mantuvieron.
- Se pusieron de pie.
- Se pararon.
- Estaban de pie.
- Estaban parados.

Onlar ayakta durdu.

Durante el trabajo se trabaja y cuando se juega se juega.

Çalışma zamanı çalış, eğlence zamanı eğlen.

- Todos se levantaron.
- Todos se alzaron.
- Todos se pusieron en pie.

Onların hepsi ayağa kalktılar.

Se restauraron.

yeniden sağlandı.

...se acabó.

Sona erdi.

Se mueven.

...harekete geçiyorlar.

Se acabó

Bitti

Se quebró.

O dağıldı.

Se desmayaron.

- Onlar kendinden geçtiler.
- Onlar bilinçlerini kaybettiler.

Se fueron.

Onlar gitti.

Se negaron.

Onlar reddetti.

Se escaparon.

- Onlar kaçtılar.
- Onlar firar ettiler.

Se quemaron.

Onlar yandı.

Se enfureció.

Öfkelendi.

Se abrazaron.

Onlar sarıldı.

Se quemará.

O yanacaktır.

Se acepta.

Kabul ediliyor.

Se quemó.

O yandı.

Se besaron.

Onlar öpüştü.

Se fue.

ve gitti.

Se ahogó.

O, boğulmuştu.

Se odiaban.

Kendilerinden nefret ediyorlardı.

Se cae y se rompe la pierna.

at onu üzerinden atar ve bacağı kırılır.

La Antártida se esconde pero se esconde

Antartika saklanıyor saklanmasına ama

- Se convirtió al cristianismo.
- Se hizo cristiano.

O, Hıristiyan oldu.

Se desmayó y se cayó de espaldas.

O, bayıldı ve sırtüstü düştü.

El agua se evapora cuando se calienta.

Su ısıtıldığında buharlaşır.

- Ella se está divirtiendo.
- Se está divirtiendo.

O gününü gün ediyor.

Se llora cuando se está muy triste.

Çok üzgün olduğumuz zaman ağlarız.

- Ella se quedó ciega.
- Se quedó ciega.

O kör oldu.

- Tuvieron un accidente.
- Se chocaron.
- Se estrellaron.

Onlar çarptı.

- Todo se oscureció.
- Todo se volvió negro.

Her şey karardı.

- Siempre se quejan.
- Ellos siempre se quejan.

Onlar her zaman şikâyet ederler.

- Se puso un sombrero.
- Se puso sombrero.

O bir şapka giydi.

- Tom se cayó dormido.
- Tom se durmió.

Tom uykuya daldı.

- Tom se está debilitando.
- Tom se debilita.

Tom zayıflıyor.

- Tom se moría.
- Tom se estaba muriendo.

Tom ölüyordu.

- Se puede romper.
- Puede que se rompa.

Kırabilir.

- No se movió nadie.
- Nadie se movió.

Kimse taşınmadı.

Sí, se puede, pero no se debe.

Evet, yapılabilir, ama yapılmaması gerekir.

Cuanto más se involucren, más se beneficiarán.

Ne kadar çok katılırsan, o kadar çok geri alırsın.

Se lastimó la mano cuando se cayó.

O, düştüğünde elini incitti.

La anciana se lastimó cuando se cayó.

Yaşlı kadın düştüğünde yaralandı.

Se lastimó su codo cuando se cayó.

O, düştüğünde dirseğini incitti.

Algunas cosas no se cuentan, se viven.

Bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır.

La felicidad no se busca, se construye.

Mutluluk aranmaz, inşa edilir.

- Mi lavarropa se rompió.
- Mi lavarropas se rompió.
- Mi lavadora se rompió.

Çamaşır makinem bozuldu.

- Ella se aliviará pronto.
- Ella se recuperará pronto.
- Ella se mejorará pronto.

O yakında iyileşir.

- Su espalda se bronceaba.
- Su espalda se bronceó.
- Se le bronceó la espalda.

- Onun sırtı bronzlaşıyordu.
- Onun sırtı bronzlaştı.

- Ella se sentó y fumó.
- Ella se sentó y se encendió un cigarrillo.

Oturdu ve bir sigara yaktı.

- Ellos siempre se quejan.
- Siempre se están quejando.
- Ellas siempre se están quejando.

Onlar her zaman şikâyet ediyorlar.

Deja que se vaya, deja que se vaya

Kaybolsun, kaybolsun

Se logra y se gana en cada generación.

Sen her nesilde onu hak edersin ve kazanırsın.

Si no, se romperá, y ustedes se caerán.

Çünkü dal aşağı düşer ve siz de yuvarlanırsınız.

Cuando se enroscan y se echan hacia atrás,

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri

Cuando se echan hacia atrás y se enroscan,

Sarmal hâline gelip kafalarını böyle geriye çekmeleri

¿Se animan? Si ustedes se animan, yo también.

Buna var mısınız? Siz varsanız ben de varım.

¿se suponía que se lanzaría un virus así?

böyle bir virüsün çıkması mı gerekiyordu?

El agua se vuelve sólida cuando se congela.

Su donduğunda katı olur.