Translation of "Habían" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Habían" in a sentence and their turkish translations:

Habían 55 personas.

Toplam 55 kişiydiler.

- Todos habían venido excepto tú.
- Todas habían venido menos tú.

Sen hariç herkes geldi.

Muchos se habían muerto.

Birçoğu öldürüldü.

Ya habían terminado el trabajo.

Onlar o işi çoktan bitirdiler.

Le habían roto el corazón.

Onun kalbi kırıktı.

- Ellos habían empezado más temprano que nosotros.
- Ellos habían empezado antes que nosotros.

Onlar bizden daha erken başlamış.

También vimos qué sanciones habían hecho

nasıl bir yaptırım yaptıklarını da gördük

Habían 10 policías en el lugar.

Noktada on polis memuru vardı.

Era obvio que ellos habían mentido.

Onların yalan söylediği belliydi.

Ya habían tenido ese problema antes.

Bu problemi onlar daha önce yaşamışlardı.

Ellos habían perdido la Guerra Civil.

Onlar İç Savaşı kaybetmişti.

Ellos habían sido derrotados en batalla.

Onlar savaşta yenildiler.

Todos habían votado por Aaron Burr.

Herkes Aaron Burr için oy verdi.

Habían asesinado cientos de niños y jóvenes,

ve yüzlerce oğlanı ve genç erkeği öldürmüştü.

Porque o ellos mismos lo habían experimentado

çünkü ya bunu bizzat tecrübe etmişlerdi

Sin embargo, en quienes no habían dormido,

Uyku yoksunu insanlarda ise

Que todos anteriormente habían pasado por alto:

inceleme yapan herkesin gözünden kaçan bir şeyi keşfetmiş olmamız:

Al fin habían llegado a la cima.

...biz aşağıda South Col kampındaydık.

Apenas habían empezado cuando comenzó a llover.

Onlar başlar başlamaz yağmur yağmaya başladı.

- Todos lo habían reconocido.
- Todos lo reconocieron.

Herkes onu tanımıştı.

Dijeron que te habían echado del trabajo.

Onlar senin işten atıldığını söylediler.

Ellos habían trabajado juntos por intereses comunes.

Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.

Muchos habían perdido sus brazos o piernas.

Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

A George le habían roto el corazón.

George kırık kalpli idi.

Me habían aconsejado que no lo hiciese.

Bana onu yapmamam tavsiye edildi.

No habían pasado más de dos horas.

İki saatten fazla geçmedi.

Los mismos terroristas habían secuestrado miles de varones,

Bu olaydan önce, aynı teröristler binlerce erkek çocuğu kaçırmış

Pensaban que habían desarrollado la cultura más avanzada.

Sadece en gelişmiş medeniyeti kendilerinin inşa ettiğini düşünüyorlardı.

Ellos ni siquiera sabían lo que habían encontrado.

Ne bulduklarını bile bilmiyorlardı.

Cuando nos casamos, sus padres ya habían muerto.

Evlendiğimizde onun anne ve babası çoktan ölmüştü.

Nunca hicieron lo que habían dicho que harían.

Onlar yapacaklarını söyledikleri şeyi asla yapmadı.

Tom y Mary finalmente se habían quedado solos.

Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.

Dan ni siquiera sabía que lo habían manipulado.

Dan manipüle edildiğinin farkında bile değildi.

Tom oyó que Mary y John habían terminado.

Tom, Mary ve John'un ayrıldığını duydu.

Tom descubrió que le habían pinchado el teléfono.

Tom telefonunun dinleniyor olduğunu öğrendi.

¿Pensabas que se nos habían acabado las lágrimas?

Gözyaşlarımızı bitti mi sandın?

Por todo lo que habían pasado en la vida,

Başlarından birçok şey geçmişti.

Que habían dejado atrás todo un pasado de odio,

bu toplulukların inanılmaz hikâyelerini dinlerken bile

Ellos se habían graduado juntos en el conservatorio Juilliard,

Juilliard'tan birlikte mezun olduktan sonra

Habían estado ahorrando para el viaje durante un año.

Bir yıldır seyahat için para biriktiriyorlardı.

Estaba seguro de que a Tom lo habían secuestrado.

Tom'un kaçırıldığını kesinlikle düşündüm.

Los niños se habían ido cuando llegué a casa.

Eve vardığımda çocuklar gitmişti.

Me habían dicho que Tom estaba todavía en Boston.

Bana Tom'un hâlâ Boston'da olduğunu söylendi.

Cuando desperté, el resto de los pasajeros habían bajado.

Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.

El sol y la luna habían comenzado a brillar.

Güneş ve Ay parlamaya başladılar.

Tom recordaba que Mary y John habían intentado matarlo.

Tom Mary ve John'un onu öldürmeye çalıştığını hatırladı.

Todos se habían ido y él se quedó allí.

Herkes gitti ve o orada kaldı.

- Cuando yo llegué a casa, ya me habían quitado la llave.
- Ya me habían robado la llave antes de llegar a casa.

Eve vardığımda anahtar çoktan çalınmıştı.

Habían probado entre 3 y 11 formas de terapia verbal

üç ile on bir arasında antidepresan çeşidi

Las comunidades que habían estado ahí durante miles de años

Binlerce yıldır burada olan topluluklar

Neil [Armstrong] y Buzz Aldrin habían llegado a la luna.

Neil Armstrong ve Buzz Aldrin Ay'ın yüzeyinde yürüyorlardı.

Que se habían manipulado con lenguaje de promoción y prevención

dört adet altı dakikalık ses kaydını katılımcılara dinlettim.

Se examinaron todas las montañas de datos que habían recogido

Buna rağmen hayata zor bir başlangıç yapmış çocuklara

Davout y su cuerpo habían emergido de otra gran campaña

Davout ve ordusu bir başka büyük kampanyadan

Pensé que te habían matado. Me alegro de haberme equivocado.

Senin öldürüldüğünü düşündüm. Yanıldığıma memnun oldum.

Scrooge y Marley habían sido socios durante muchos, muchos años.

Scrooge ve Marley kimbilir kaç senedir ortaktılar.

Mis ojos aún no se habían habituado a la oscuridad.

Gözlerim henüz karanlığa alışamadı.

Tom dijo que habían entrado a robar en su casa.

Tom evinin soyulduğunu söyledi.

Los Estados Unidos habían ganado la carrera a la Luna.

- Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
- Amerika Birleşik Devletleri ay yarışını kazandı.

Los sindicatos habían amenazado al gobierno con una huelga general.

İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

Mis padres se habían ido antes de que yo llegara.

Annem ve babam ben gelmeden önce ayrılmıştı.

- Para cuando llegué a casa ya se habían terminado la tarta.
- Se habían terminado la tarta antes de que yo llegara a casa.

Ben eve varmadan önce bütün kek yenilmiş.

O habían leído sobre ello en grandes obras de teología cristiana.

ya da Hristiyan teolojisinde bununla ilgili okumalar yapmışlardı.

Los alemanes pensaron que habían ganado la guerra y estaban celebrando

Almanlar savaşı kazandıklarını zannedip kutlamalar yapıyordu

Ellos no habían ido muy lejos cuando encontraron a un anciano.

Yaşlı bir adamla tanıştıklarında çok uzaklaşmamışlardı.

La víctima había recibido una paliza y la habían dejado morir.

Kurban dövülmüş ve ölüme terk edilmiş.

Las banderas habían sido izadas en los aleros de las casas.

Bayraklar evlerin saçakları üzerine çekilmişti.

Cuando él regresó a casa, los chicos ya se habían dormido.

Eve döndüğü zaman, çocuklar çoktan uyumuştu.

El accidente ocurrió porque habían dejado a un niño pequeño solo.

Küçük bir çocuk sokakta yalnız bırakıldığı için kaza oldu.

Tom recogió las monedas que se habían caído detrás del sofá.

Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.

Porque los capitalistas ricos como yo nunca antes habían sido más ricos.

çünkü benim gibi zengin kapitalistler hiç daha zengin olmamıştı.

Cuando llamó mi padre para decirme que habían encontrado a mi tío.

tam olarak nerede olduğumu hâlâ hatırlarım.

Todas las formas en que las estructuras se habían coaligado para matarnos.

bütün yollarını deneyimlediği için,

Todos los niños se habían ido a la cama antes de anochecer.

Hava kararmadan önce bütün çocuklar yatmalıydılar.

¿Acaso no me dijiste ayer que tú y tu novio habían terminado?

Dün bana senin ve erkek arkadaşının ayrıldığını söylemedin mi?

Tom le preguntó a Mary cuántas personas habían ido a su fiesta.

Tom Mary'ye onun partisine kaç kişini geldiğini sordu.

Y sus contratistas habían apresurado el diseño de la compleja nave espacial Apolo.

ve müteahhitleri karmaşık Apollo uzay aracının tasarımını aceleye getirdi.

En cambio, descubrió que el 90% de los habitantes de Moscú habían huido.

Ama onun yerine şehir sakinlerinin %90'ın kaçtığını öğrendi

El incendio se inició después que los trabajadores se habían ido a casa.

Personel eve gittikten sonra yangın patlak verdi.

Tom pareció bastante sorprendido cuando oyó que Mary y John se habían casado.

Tom, Mary ve John'un evlendiğini duyduğunda oldukça şaşırmış görünüyordu.

Tom no parecía sorprendido cuando oyó que Mary y John se habían casado.

Tom Mary ve John'un evlendiğini duyduğunda şaşırmış gibi görünmüyordu.

Era una certeza que los habitantes de esta isla habían cometido crímenes horribles.

Bu adanın sakinlerinin korkunç suçlar işledikleri kesin idi.

Y si nunca habían oído hablar de ello, es porque lo inventé yo.

Bunu daha önce hiç duymamış olabilirsiniz, çünkü bunu ben uydurdum.

Tom me preguntó cuánto tiempo habían estado casados mis padres antes de separarse.

Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.

Cuando llegó la policía los ladrones ya se habían ido de la casa.

Polis geldiğinde hırsızlar evden ayrılmışlardı.

Viendo que los mormones habían comprometo a todas sus tropas, Baibars mandó mensajes urgentes

Moğolların tüm birliklerini kullandığını gören Baybars sağ kanada

Figaro nos invitó a su boda, pero cuando llegamos, todos ya se habían ido.

Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.

Le dio un obsequio que le recordaría los días felices que habían vivido juntos.

O ona birlikte yaşadıkları mutlu günleri ona hatırlatacak bir hediye verdi.

De los hombres habían sido decapitados desde el frente, al igual que en la saga.

ve dahası, destanda olduğu gibi birkaç erkeğin de önden kafaları kesilmişti.

Pero era un día caluroso y los noruegos habían dejado su equipo pesado, especialmente su

Ama sıcak bir gündü ve Norveçliler ağır ekipmanlarını, özellikle

Pero ahora, Pitt temía que las conquistas de Napoleón habían hecho a Francia demasiado poderosa

Fakat şimdi William Pitt Napolyon'un fetihlerinin Fransa'yı daha güçlü hale getirdiğinden korktu

Los que no habían sufrido tanto como la columna principal en la retirada desde Polotsk.

Mareşal Oudinot'un 2.Kolordusuyla buluştu.

Enterraron a aquellos que habían muerto en la batalla de acuerdo a la tradición militar.

Onlar savaşta ölenleri askeri geleneğe uygun olarak gömdüler.

Vigilio fue a juicio y demandó justicia al emperador frente aquellos que le habían robado.

Virgilius mahkemeye gitti ve onu soymuş olan erkeklere karşı imparatordan adalet istedi.

Tom llamó a la compañía de seguros para informar de que le habían robado el coche.

Tom arabasının çalındığını bildirmek için sigorta şirketini aradı.

Habían reformado su propio estado mayor general del ejército, en parte inspirado por el de Berthier. ejemplo.

düşmanları kısmen Berthier'in esinlenmesiyle kendi ordu genelkurmaylarını yeniden biçimlendirmişlerdi. misal.

Todos los esqueletos habían sido decapitados y el análisis mostró que todos eran hombres, en su mayoría

Tüm iskeletlerin kafaları kesilmişti ve analizler onların hepsinin erkek olduğunu, çoğunlukla

Los músculos en sus piernas se habían atrofiado durante los siete meses que estuvo confinado a la cama.

Yatakta kaldığı yedi ay boyunca bacak kasları köreldi.

Tom estaba decidido a no cometer con sus hijos los mismos errores que sus padres habían cometido con él.

Tom, anne ve babasının kendisine yapmış olduğu hataları kendi çocuklarına yapmamak konusunda kararlıydı.