Translation of "Roubar" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Roubar" in a sentence and their turkish translations:

- Roubar é errado.
- É errado roubar.

Çalmak yanlıştır.

- Eles tentaram me roubar.
- Elas tentaram me roubar.

Onlar beni soymaya çalıştı.

Roubar é mau.

Çalmak kötüdür.

É errado roubar.

Çalmak yanlıştır.

Roubar não é certo.

Çalmak doğru değildir.

Querem roubar nossos empregos.

Onlar işlerimizi çalmak istiyorlar.

Eu queria roubar uma kopuz

size bir kopuz çalmak istiyordum

Pode roubar seus dados pessoais

kişisel verilerinizi çalabilir

A fome o fez roubar.

Açlık onu çalmaya tahrik etti.

A pobreza o fez roubar.

Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

Ele é culpado de roubar.

O çalmaktan suçludur.

Tom é culpado de roubar.

Tom çalmakla suçlu.

Pare de roubar minhas frases!

Cümlelerimi çalmayı bırak.

Ela foi capturada tentando roubar joias.

Mücevher çalmaya çalışırken yakalandı.

Eu posso lhe ensinar a roubar.

Sana nasıl çalacağını öğretebilirim.

Tom foi pego tentando roubar jóias.

Tom mücevher çalmaya çalışırken yakalandı.

Tão fácil quanto roubar doce de criança.

O çok kolaydır.

Ele foi punido por roubar o dinheiro.

Para çaldığı için cezalandırıldı.

Eu prefiro morrer de fome a roubar.

- Çalmaktansa açlıktan ölürüm.
- Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Ninguém viu o Tom roubar o livro.

Kimse Tom'un kitabı çaldığını görmedi.

Os ofíuros vão roubar-lhe sempre a comida."

"Yılan yıldızlarının yemeğini çalması her zaman sorun olacak."

Dan tentou convencer Linda a roubar o dinheiro.

Dan Linda'yı parayı çalması için ikna etmeye çalıştı.

Tom acusou Mary de roubar o seu dinheiro.

Tom Mary'yi parasını çalmakla suçladı.

Ela foi pega no flagra tentando roubar um colar.

O bir kolyeyi çalmaya çalışırken suçüstü yakalandı.

Não deveria tê-lo acusado de roubar o dinheiro.

Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.

Leila foi acusada de tramar para roubar um banco.

Layla banka soygunu için komplo kurmakla görevlendirildi.

Pensou: "Certo, os ofíuros estão a roubar-me a comida,"

"Yılan yıldızları yemeğimi çalıyor." diye düşündü

Eu não consigo imaginar porque alguém iria querer roubar uma coisa dessas.

Birinin neden öyle bir şey çalmak istediğini hayal bile edemiyorum.

Este político foi acusado de roubar milhões de dólares dos cofres públicos.

Bu politikacı kamu fonlarından milyonlarca dolar çalmakla suçlandı.

Seria impossível. Mas eu viveria como ele, desesperado por descobrir quem me andava a roubar.

Bu olacak şey değil ama onun gibi yaşar, kim beni soyacak diye dertlenirdim.

Por todo o mundo, os animais selvagens estão cada vez mais habilidosos a roubar refeições.

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.