Examples of using "âgée" in a sentence and their turkish translations:
O, Tom'dan daha yaşlıdır.
O senin için çok yaşlı.
O yaşlı!
- O, Mary kadar yaşlı değil.
- O, Mary kadar yaşlı değildir.
O, yaşlı annesine bakıyor.
Bu yaşlı kişi bir şey söyledi.
O, benden altı yaş daha büyüktür.
O şimdi yaşlı ve akıllı.
Kız kardeşim, erkek kardeşimden daha büyük.
- Annem babamdan yaşça daha büyük.
- Annem babamdan daha yaşlı.
Tom daha yaşlı bir kadınla evlendi.
Teyzem annemden daha yaşlıdır.
O şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.
Tom daha yaşlı bir kızla evlendi.
Yaşlandığını dikkate almamız gerekir.
Yaşlı bir adam yolda ölü yatıyordu.
Fatma, sınıfımızdaki en büyük öğrencidir.
- Ben ondan önemli ölçüde daha büyüktüm.
- Ben ondan önemli ölçüde daha yaşlıydım.
Tanıdığın en yaşlı insan kimdi?
Kız kardeşin senden büyük mü?
Ondan daha yaşlı bir kızla evlendi.
Odadaki en yaşlı kişi Tom'du.
Onun ablası benim ağabeyimden daha yaşlıdır.
Senin kadar büyüğüm.
Sürücü belgesi almak için yeterince yaşlı değil.
Ailede beş yaşında bir kız vardı.
Onun annemden daha yaşlı olduğuna inanamıyorum.
O genç görünüyor ama aslında senden daha yaşlıdır.
O, Tom'dan daha yaşlıdır.
- O ondan daha yaşlıdır.
- Kız, oğlandan büyük.
- Ondan büyük.
Bu yaşlı kadına yerinizi verme nezaketini gösterir misiniz?
En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.
O bana göre altı yıl kıdemli.
Benden altı yaş daha büyüktür.
Yeterince yaşlı değilim.
Hanginizin daha yaşlı olduğunu bilmiyorum.
Araba sürmek için yeterince yaşlı mısın?
Kim ondan iki yaş daha büyük.
- O senin için çok yaşlı.
- O sizin için çok yaşlı.
Sadece biri senden daha yaşlı olduğu için, bu onların senden daha çok bildiği anlamına gelmez.
Öyle davranılmayacağını bilecek yaştasın.
Tom için çok yaşlıyım.
- Ben senden daha büyüğüm.
- Senden daha yaşlıyım.
O, koltuğunu yaşlı bir kadına teklif etti.
Benden daha yaşlı olduğunu düşünüyordum.
O kadar yaşlı olduğunu düşünmemiştim.