Examples of using "Thou" in a sentence and their turkish translations:
Öldürmeyeceksin.
Toprak sana diken ve çalı verecek, yaban otu yiyeceksin. Yaratılmış olduğun toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.
Sen ne yaptın, çocuğum?
Sen neredesin?
Komşunu kendin gibi sevmelisin.
Sevgili anneciğim, neden çok üzgünsün?
Onun kendini beğenmiş tavrını sevmiyorum.
Öldürmeyeceksin.
Nerelisin ve nereye gidiyorsun?
Ve ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."
Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnın üzerinde sürünecek ve yaşamın boyunca toprak yiyeceksin."
Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap.
RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?"
Tanrım tanrım beni niçin terk ettin?
Sen neredesin?
Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın."
Gülleri koklamalısın.
- Sen beni neden terk ettin?
- Beni neden terk ettin?
Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.
İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın.
Fakat dedi ki: Senin adın Yakup değil, İsrail olacak; Tanrı'ya karşı güçlüysen, insanlara karşı daha ne kadar galip geleceksin?
Sen çok güzelsin.
Tüm zayıflıklara saygı göstermelisin ve kendini onların savunucusu tayin etmelisin.
RAB Tanrı, Adem'e "Neredesin?" diye seslendi.
Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ileride yemek üzere depola.
Ama seninle antlaşmamı sürdüreceğim. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.
RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Sen çok güzelsin.
RAB Kayin'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın?"
RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek."
O Hamlet, kalbimi iki parçaya ayırdın.
RAB, "Ne yaptın?" dedi, "Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.
- Gerçekten bunu mu demek istiyorsunuz?
- Gerçekten onu mu demek istiyorsun?
- Ciddi misin?
- Ciddi misiniz?
Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı.
İsrâiloğullarının önde gelenleri Firavun'un yanına varıp "Kullarına neden böyle davranıyorsun?" diye yakındılar.
Komşunu kendin gibi seveceksin.
RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi.
Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum."
Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen de onun topuğuna saldıracaksın.
Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak.
Sağ kalabilmeleri için, her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.
İbrahim, evindeki en yaşlı ve her şeyden sorumlu uşağına, "Elini uyluğumun altına koy" dedi, "Yerin göğün Tanrısı Rabbin adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılardan oğluma kız almayacaksın. Oğlum İshaka kız almak için benim ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin."
Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacağım. Yeryüzünde aylak dolaşacağım. Beni kim bulsa öldürecek.
Tanrı Nuh'a, "Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık" dedi, "Kendinle birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri de çıkar. Türesinler, verimli olsunlar ve yeryüzünde çoğalsınlar."