Translation of "Tranen" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Tranen" in a sentence and their turkish translations:

Droog je tranen.

Gözyaşlarınızı silin.

Mijn ogen tranen.

Gözlerim sulandı.

Maar onder die tranen

Ama gözyaşlarımın ötesinde

Zijn tranen waren echt.

Gözyaşları gerçekti.

Ik barstte in tranen uit.

Ağlamaya başladım.

Tranen liepen over mijn wangen.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu.

Hij brak in tranen uit.

O gözyaşlarına boğuldu.

De rook liet onze ogen tranen.

Duman gözlerimizi sulandırdı.

De tranen stroomden over haar wangen.

Gözyaşları onun yanaklarından süzülüyordu.

Ik zie tranen in je ogen.

Senin gözlerindeki gözyaşlarını görüyorum.

Haar ogen vulden zich met tranen.

Gözleri doldu.

Ze probeerde haar tranen te verbergen.

Gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

- Ze barstte in tranen uit.
- Hij barstte in lachen uit.
- Hij brak in tranen uit.

Gözyaşlarına boğuldu.

- Ze huilde bittere tranen.
- Zij huilde bitterlijk.

O acı gözyaşları döktü.

Tranen zijn het wapen van een kind.

Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.

Ze kwam binnen met tranen in de ogen.

Gözlerinde yaşlarla içeri girdi.

Ze keek tv met tranen in haar ogen.

Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.

Ze huilde tot ze geen tranen meer had.

Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.

- Van zodra ze mij zag, barstte ze in tranen uit.
- Zodra ze mij zag, barstte ze in tranen uit.

- O beni görür görmez, gözyaşlarına boğuldu.
- Beni görür görmez gözyaşlarına boğuldu.

Ze kreeg door die woorden tranen in haar ogen.

Bu sözler onun gözlerinden yaş getirdi.

De schoonheid van de muziek bracht tranen in haar ogen.

Müziğin güzelliği onun gözlerine gözyaşı getirdi.

Ze riep naar hem, terwijl tranen over haar wangen rolden.

Yanaklarından süzülen yaşlarla ona seslendi.

Toen ze het nieuws hoorde, barstte ze in tranen uit.

O, haberi duyduğunda, gözyaşlarına boğuldu.

Ik kreeg tranen in mijn ogen toen ik de uien fijnsneed.

- Soğanları doğradığım zaman gözlerimden yaş geliyordu.
- Soğanları doğrarken gözüm yaşardı.

Ze barstte uit in tranen van vreugde toen ze het nieuws hoorde.

O, haberi duyduğunda sevinçten gözyaşlarına boğuldu.

Hoewel Tom nog tranen in zijn ogen had, begon hij te glimlachen.

Tom gözlerinde hala gözyaşı olmasına rağmen gülmeye başladı.

Tom kon zijn gevoelens niet in toom houden en barstte in tranen uit.

Tom duygularını kontrol edemedi ve göz yaşlarına boğuldu.

Toen ze hoorde dat het nieuws klopte, kon ze de tranen van vreugde niet bedwingen.

Haberlerin gerçek olduğunu öğrenip, sevinç göz yaşlarını tutamadı.

Toen de nicht van de koning zijn vrouw tot tranen bracht, confronteerde Ney haar en riep: "Ik en

Kralın yeğeni karısını gözyaşlarına boğduğunda Ney, " Siz İngiliz bahçelerinde oturup çayınızı yudumlarken