Examples of using "Droog" in a sentence and their turkish translations:
Gömlekler kuru.
Gömleğimi kurutuyorum.
Gözyaşlarınızı silin.
Elbiselerim henüz kurumu?
Ağzım kuru.
Kuyu kuru.
Paul kuru saça sahiptir.
- O çok kuru.
- Bu çok kuru.
- Çok kuru.
Havlu kuru.
Saçı kuru.
Ağzım kuruydu.
Tom'un ağzı kurudu.
Kuru ahşap iyi yanar.
Benim cildim kuru.
Benim çoraplar zaten kuru mu?
Kuru kum su emer.
Niçin saçını kurutuyorsun?
Pekâlâ, kurudu sayılır ama sıcak.
Pantolonu radyatör üzerinde kurut.
Gömleğim henüz kuru değil.
Biraz dudak kremin var mı? Dudaklarım kuru.
Fakat kuru ve sıcak havalarda sanki kilometrelerce sürerdi.
Ağzım kuru.
- Ayranı yok içmeye, kürkle gider sıçmaya.
- Kıçında donu yok, fesleğen ister başına.
Bu durumda kuru ağaç bulmak neredeyse imkânsız.
Balık fazla pişirilirse kuru ve tatsız olabilir.
Kontakt kullandığımda gözlerim kuruyor ve kızarıyor.
Kurak bir ülkeden yağışlı Avrupa'ya su ihraç etmek saf çılgınlık.
Böyle sıcak bir günde çamaşırlar hiçbir zaman kurutulamaz.