Translation of "Brak" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Brak" in a sentence and their turkish translations:

Het brak.

O dağıldı.

De deurknop brak.

Kapı kolu kırık.

Ik brak een nagel.

Bir tırnak kırdım.

Ze brak mijn hart.

O kalbimi kırdı.

Je brak de regels.

Kurallara karşı geldin.

Hij brak het wereldrecord.

O dünya rekoru kırdı.

Tom brak zijn neus.

Tom onun burnunu kırdı.

Arman brak het raam.

Armin pencereyi kırdı.

Tom brak drie borden.

Tom üç tane tabak kırdı.

Tom brak zijn beide benen.

Tom iki bacağını da kırdı.

Hij brak in tranen uit.

O gözyaşlarına boğuldu.

Hij brak deze vaas expres.

O bu vazoyu kasten kırdı.

De bamboe week maar brak niet.

Bambu eğildi ama kırılmadı.

De oorlog brak in 1941 uit.

Savaş 1941 yılında patlak verdi.

Het ijs brak onder zijn gewicht.

Buz onun ağırlığı altında çöktü.

Ik viel en brak mijn arm.

Düştüm ve kolumu kırdım.

De Tweede Wereldoorlog brak uit in 1939.

İkinci Dünya Savaşı 1939 yılında patlak verdi.

Joan brak haar linkerarm in het ongeluk.

Joan kazada sol kolunu kırdı.

- Er brak applaus uit.
- Er werd geklapt.

- Alkış patlak verdi.
- Alkış koptu.

- Mijn fles is gebroken.
- Mijn fles brak.

Şişem kırıldı.

Er brak een revolutie uit in Mexico.

Meksika'da bir devrim patlak verdi.

Tom brak elk bot in zijn lichaam.

Tom vücudundaki her kemiği kırdı.

Het paard brak zijn nek toen het viel.

Düşen at boynunu kırdı.

Helaas brak hij bij het ongeval zijn been.

Maalesef, o, kazada bacağını kırdı.

Ze viel naar beneden en brak haar linkerbeen.

Düştü ve sol bacağını kırdı.

Ik brak mijn pols toen ik erop viel.

Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.

Plotseling brak er brand uit in de bioscoop.

Sinema salonunda aniden bir yangın patlak verdi.

Ik was gelukkig totdat jij mijn hart brak.

Kalbimi kırıncaya kadar ben burada mutluydum.

Net als toen je als kind je potlood brak

Tıpkı çocukken kaleminizin kırılması

- Je brak je arm.
- Je hebt je arm gebroken.

Kolunu kırdın.

Tom brak vorig jaar zijn been en hinkt sindsdien.

Tom geçen yıl bacağını kırdı ve o zamandan beri topallıyor.

Tom viel van een ladder en brak beide armen.

Tom bir merdivenden düştü ve kollarının her ikisini de kırdı.

Tom brak zijn arm bij het spelen van voetbal.

Tom futbol oynarken kolunu kırdı.

In 1992 brak in Bosnië-Herzegovina een burgeroorlog uit.

Bosna-Hersek'te 1992'de bir iç savaş başladı.

De twee kinderen trokken aan het touw tot het brak.

İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.

Tom zegt dat hij niet degene was die het raam brak.

Tom pencereyi kıran kişi olmadığını söylüyor.

...en dan hechtte het goud zich aan de chemicaliën, en brak het af.

ve altın da kimyasallara tutunup kayalardan ayrılırdı.

Tom kreeg het aan de stok met Maria's broer en brak zijn neus.

Tom Mary'nin erkek kardeşiyle bir kavgaya karıştı ve burnunu kırdı.

- Ze barstte in tranen uit.
- Hij barstte in lachen uit.
- Hij brak in tranen uit.

Gözyaşlarına boğuldu.

Tom brak zijn rechterbeen en werd een paar weken voor kerst naar het ziekenhuis gebracht.

Noel'den birkaç hafta önce Tom sağ bacağını kırdı ve hastaneye götürüldü.

- Spijtig genoeg, heeft hij een been gebroken bij het ongeval.
- Helaas brak hij bij het ongeval zijn been.

Maalesef, o, kazada bacağını kırdı.