Translation of "Liet" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Liet" in a sentence and their turkish translations:

Hij liet me gaan.

Gitmeme izin verdi.

Ze liet haar gaan.

Gitmesine izin verdi.

Tom liet een boer.

Tom geğirdi.

Tom liet me uitslapen.

Tom geç saatlere kadar uyumama izin verdi.

Ik liet hen gaan.

Onların gitmesine izin verdim.

Je liet me schrikken.

Beni korkuttun.

Ik liet ze uitslapen.

Onların geç kalkmasına izin verdim.

Ik liet hem uitslapen.

Onun geç kalkmasına izin verdim.

Mary liet dit achter.

Mary bunu bıraktı.

Brian liet Kate wachten.

Brian, Kate'i bekletti.

Zij liet me gaan.

Gitmeme izin verdi.

Hij liet de motor aanstaan.

O motoru çalışırken bıraktı.

Hij liet het touw los.

O, ipi bıraktı.

Hij liet me expres wachten.

O beni kasten bekletti.

De crimineel liet voetsporen achter.

Suçlu ayak izleri bıraktı.

Ik liet mijn sleutels vallen.

Anahtarlarımı düşürdüm.

Hij liet het mij zien.

Onu bana gösterdi.

Ik liet de deur open.

Ben kapıyı açık bıraktım.

Ik liet een gitaarsnaar knappen.

- Gitarımda bir tel kırdım.
- Gitarımdaki bir teli kopardım.

Hij liet alle vensters openstaan.

O, bütün pencereleri açık tuttu.

Ik liet het touw los.

Ben ipi bıraktım

Ik liet mijn schoenen poetsen.

Ben ayakkabılarımı cilalattım.

Ik liet de kat buitenshuis.

Ben kediyi evin dışında bıraktım.

Hij liet zijn kaart zien.

- O, kartını sundu.
- Kartvizitini verdi.

Tom liet zijn potlood vallen.

Tom kalemini düşürdü.

Tom liet niemand hem helpen.

Tom kimsenin kendisine yardım etmesine izin vermezdi.

Tom liet z'n mes vallen.

Tom bıçağını düşürdü.

Hij liet een vaas vallen.

O bir vazo düşürdü.

Hij liet de ansjovissen vallen.

O, hamsileri düşürdü.

Tom liet zijn portemonnee thuis.

Tom evde cüzdanını bıraktı.

Tom liet me dat doen.

Tom onu yapmama izin verdi.

Ik liet een vork vallen.

Bir çatal düşürdüm.

Ze liet het raam openstaan.

O, pencereyi açık bıraktı.

De rook liet onze ogen tranen.

Duman gözlerimizi sulandırdı.

Hij liet zijn haar kort knippen.

O, saçını kısa kestirdi.

Ik liet hem mijn huis schilderen.

Ona evimi boyattım.

Hij liet ons het werk doen.

O, bize işi yaptırdı.

Ik liet de borden bijna vallen.

Ben neredeyse tabakları düşürüyordum.

Hij liet de oude machine repareren.

O, eski makineyi tamir ettirdi.

Het meisje liet de vogel ontsnappen.

Kız kuşu serbest bıraktı.

Mama liet de kinderen koekjes eten.

Annem çocukların kurabiye yemelerine izin verdi.

Mijn moeder liet me medicijnen nemen.

Annem bana biraz ilaç içirtti.

Wat hij zei, liet me schrikken.

Onun dediği sonra beni şok etti.

Hij liet me zijn fotoalbum zien.

Bana fotoğraf albümünü gösterdi.

Ik liet hem de vloer vegen.

Ona yeri süpürttüm.

Sorry dat ik u liet wachten.

Sizi beklettiğim için üzgünüm.

Tom liet niemand in zijn kamer.

Tom kimsenin odasına girmesine izin vermezdi.

Men liet me een eeuwigheid wachten.

Çok uzun süre bekletildim.

Tom liet me Mary's brief zien.

Tom Mary'nin mektubunu bana gösterdi.

Damon liet mij zijn postzegelalbum zien.

Damon bana pul albümünü gösterdi.

Ze liet hem mijn foto zien.

O ona benim resmimi gösterdi.

Tom liet me zijn handschoenen lenen.

Tom eldivenlerini ödünç almama izin verdi.

Tom liet zijn nieuwe smartphone vallen.

Tom yeni akıllı telefonunu düşürdü.

Ik liet me inspireren door mijn jeugd...

Çocukluğumdan

Ze liet zich niet ontmoedigen door mislukkingen.

Hatanın onun cesaretini kırmasına izin vermedi.

Hij liet alles aan het toeval over.

O, her şeyi şansa bıraktı.

Hij liet zijn zoon een fortuin na.

O, oğluna bir servet bıraktı.

Ik liet mijn zoon de deur repareren.

Oğluma kapıyı tamir ettirdim.

Ze liet hem haar baby niet aanraken.

Onun bebeğe dokunmasına izin vermedi.

Ze liet hem een half uur wachten.

Onu yarım saat bekletti.

Ik liet Tom niet mijn tandenborstel gebruiken.

Tom'un diş fırçamı kullanmasına izin vermedim.

Ze liet me haar nieuwe auto zien.

O, bana yeni arabasını gösterdi.

Ik liet mijn broer mijn fiets repareren.

Erkek kardeşime bisikletimi tamir ettirdim.

Ze liet hem toe alleen te gaan.

- O onun yalnız gitmesine izin verdi.
- O ona yalnız gitmesi için izin verdi.

Ik liet mijn broer de kamer schoonmaken.

Erkek kardeşime odayı temizlettim.

Ik liet mijn zoon het avondeten klaarmaken.

Oğluma akşam yemeğini pişirttim.

Ik liet hem slapen tot de middag.

Öğleye kadar onun uyumasına izin verdim.

Carl liet me de gouden medaille zien.

Carl bana altın madalya gösterdi.

Tom liet me zweren niets te zeggen.

Tom bir şey söylememem için bana yemin ettirdi.

Hij liet zijn vijand door Tom doden.

Düşmanını Tom'a öldürttü.

Ze liet hem tegen zijn wil verassen.

Onun isteklerinin aksine o onu yakarak kül etti.

Tom liet zijn fotoalbum aan Mary zien.

Tom Mary'ye fotoğraf albümünü gösterdi.

Tom liet de hand van Mary los.

Tom, Mary'nin elini bıraktı.

- Tom liet me zweren het niet tegen Mary te zeggen.
- Tom liet me zweren Mary niets te vertellen.

- Tom, Mary'ye anlatmayacağıma yemin ettirdi.
- Tom Mary'ye söylememem için bana yemin ettirdi.

liet ik mijn vinger langs de woorden glijden.

kelimelerin altında parmağımı gezdirirdim

Ik liet hem zien wie de baas is.

Ona patronun kim olduğunu gösterdim.

Tom liet zijn hond uit in het park.

Tom parkta köpeğini gezdirdi.

Zij liet de drager haar zware valies dragen.

Hamala ağır valizini taşıttı.

Mijn zus liet me een nieuw horloge zien.

Kız kardeşim bana yeni bir saat gösterdi.

Tom liet zijn koffiekopje op de keukenvloer vallen.

Tom kahve fincanını mutfakta yere düşürdü.

Ik liet mijn kaartje bij de deur zien.

Bileti kapıda gösterdim.

Tom liet me zien hoe je spaghetti maakt.

Tom bana nasıl spagetti yapacağımı gösterdi.

Tom liet zijn dienstknechten in het donker eten.

Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.

Tom liet Mary een foto van John zien.

- Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.
- Tom Mary'ye John'un bir resmini gösterdi.

Ze liet de hand van de jongen los.

O, çocuğun elini bıraktı.

Ik liet ze op de PC een besluitvormingssimulatie doorlopen

öğrencilere günlük yaşamdaki içki içme, madde kullanımı

Dus liet ik geen slaap over hun naderende lot.

bu nedenle, yaklaşmakta olan kaderleri uykumu hiç kaçırmadı.

Ze liet me inzien... ...hoe kostbaar wilde plekken zijn.

Vahşi doğanın ne kadar değerli olduğunu anlamamı sağladı.

Tom liet haar de brief van de Kerstman zien.

Tom ona Noel Baba'dan gelen mektubu gösterdi.

De arts liet zijn patiënt ontspannen voor de operatie.

Doktor ameliyattan önce hastasını rahatlattı.

- Ze heeft mij laten gaan.
- Zij liet me gaan.

- Gitmeme izin verdi.
- Terk etmeme izin verdi.

- Tom deed een goocheltruc.
- Tom liet een goocheltruc zien.

Tom sihirli bir numara yaptı.

- Wie liet een scheet?
- Wie heeft een scheet gelaten?

Kim osurdu?

- Hij heeft geen traan gelaten.
- Hij liet geen traan.

O bir gözyaşı dökmedi.

En je liet weten dat je microbioom moest worden bijgesteld?

mikrobiyomunuzda biraz desteğe ihtiyacınız olduğunu söylerse?