Translation of "Hoewel" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Hoewel" in a sentence and their turkish translations:

En hoewel die zogenaamde idioten

Bu moron saydığım kişiler

Hoewel de westerse dominantie is afgelopen,

Batı egemenliğinin sona ermesine rağmen,

Hoewel wilde slanke otters overdag actief zijn...

Vahşi düz kürklü su samurları gündüz aktif olsa da...

Hoewel ze arm is, is ze gelukkig.

Fakir ama, yine de mutlu.

Hoewel hij arm was, was hij gelukkig.

Fakir olmasına rağmen, mutluydu.

- Hoewel het regende, moest ik toch naar buiten gaan.
- Hoewel het regende, moest ik toch naar buiten.

Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.

Hoewel er veel verschillende soorten leds worden gebruikt,

Ve birçok farklı LED türü bulunmakta.

Hoewel hij oud is, is hij nog kerngezond.

Yaşlı olsa bile o hala sağlıklıdır.

Hoewel ze tweelingen waren, hadden ze tegenovergestelde karakters.

İkiz olmalarına karşın onların karşıt kişilikleri vardı.

Hoewel hij heel oud is, is hij sterk.

- Yaşlı ama kuvvetli.
- Çok yaşlı olmasına rağmen, güçlü birisi.

Hoewel al vijftig is ze nog steeds adembenemend.

50 yaşında olmasına rağmen, hâlâ nefes kesici.

Hoewel deze muur in onze ogen gewoon kan lijken,

Bu duvar bizim gözümüze sıradanmış gibi görünebilir

Hoewel we complexe gedachten nog niet betrouwbaar kunnen decoderen,

Henüz karmaşık düşüncelerin şifrelerini çözemesek de

Hoewel online daten in 17 jaar behoorlijk geëvolueerd is,

İnternette tanışma son 17 yılda çok değişmiş olsa da

En hoewel het misschien geen volledig autonome auto is,

Tamamen otonom olmasa bile

Het bataljon om, hoewel Soult's eigen gedrag werd geprezen.

Soult'un kendi davranışları övülse de, taburun yarısı zayiat verdi.

In Sevilla, hoewel hij waar mogelijk harde maatregelen vermeed.

yönetti, ancak mümkün olduğunca sert önlemlerden kaçındı.

Ze slapen in aparte kamers, hoewel ze getrouwd zijn.

Onlar evli olsalar bile ayrı yatak odalarında uyuyorlar.

Hoewel hij veel geld heeft is hij niet gelukkig.

Çok parası olsa da, o mutlu değildir.

Fadil begon te vasten hoewel hij geen moslim was.

Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.

hoewel ik nooit een account op social media heb gehad,

hiç sosyal medya hesabım olmamasına rağmen,

Hoewel hun nachtzicht niet beter is dan dat van ons...

Gece görüşleri bizimkinden iyi olmasa da...

Dus hoewel ik heel blij was dat deze paring begon...

Çiftleşme gerçekleşeceği için çok heyecanlıydım

Hoewel het een goede uitrusting was, paste die ons niet.

Kıyafetler kaliteli olmasına rağmen üzerimize tam gelmemişti.

Hoewel Tony een Amerikaan is, kan hij geen Engels spreken.

Tony Amerikalı olmasına rağmen, o İngilizce konuşamıyor.

Hoewel hij moe was, ging hij door met zijn werk.

O yorgun olmasına rağmen işine devam etti.

Hoewel hij moe was, hield hij niet op met werken.

O yorgun olmasına rağmen, çalışmayı durdurmadı.

Hoewel ik moe was, heb ik gedaan wat ik kon.

Yorgun olmama rağmen yapabileceğimi yaptım.

Hoewel hij zich verontschuldigd heeft, ben ik nog steeds razend.

Özür dilemesine rağmen, hâlâ öfkeliyim.

Hoewel ze allemaal Nederlanders waren, spraken ze Duits met elkaar.

- Hepsi Hollandalı insan olma gerçeğine rağmen, onlar birbirleriyle Almanca konuştu.
- Hepsi her ne kadar Hollandalı olsa da birbirleriyle Almanca konuştular.

...en hoewel het erg zout is... ...zitten er veel voedingsstoffen in.

ve çok tuzlu olsa da,  harika besin maddeleri içerir.

En hoewel over het algemeen dit toegenomen risico relatief klein is,

ve toplam risk çoğalmaları nispeten küçük olmasına rağmen,

Hij kwam, hoewel ik hem gezegd had het niet te doen.

Ona gelmemesini söylememe rağmen geldi.

Hoewel Jane geen goede hardloopster is, kan ze heel snel zwemmen.

Jane iyi bir koşucu olmasa da, o çok hızlı yüzebilir.

Hoewel het een heel moeilijke opgave is, zal ik mijn best doen.

Çok zor bir görev omasına rağmen, ben elimden geleni yapacağım.

Hoewel ik geprobeerd heb vrienden met haar te blijven, bleek dit onmogelijk.

Her ne kadar onunla arkadaş kalmaya çalıştıysam da, bu imkânsız görünüyordu.

Ik stak de straat over hoewel het licht nog op rood stond.

Işık hâlâ kırmızı olmasına rağmen caddeyi geçtim.

Hoewel Tom nog tranen in zijn ogen had, begon hij te glimlachen.

Tom gözlerinde hala gözyaşı olmasına rağmen gülmeye başladı.

Hij slaagde erin zijn rijexamen te halen hoewel hij een slechte chauffeur was.

Yetersiz bir sürücü olmasına rağmen sürücü sınavını geçebildi.

En een meer leidinggevende benadering van het bevel aannam - hoewel zijn planning, organisatie en

ve komuta için daha yönetimsel bir yaklaşım benimsediği gözlendi - planlaması, organizasyonu ve

Mijnheer Smith heeft zich nog niet laten zien, hoewel hij beloofd heeft te komen.

Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

Hoewel communicatie en excommunicatie hetzelfde klinken, hebben ze absoluut niets met elkaar te maken.

Communication ve excommunication benzer görünmesine rağmen kesinlikle birbirleriyle alakası yok.

, hoewel zijn relaties met de keizer, en met name maarschalk Berthier in het bijzonder, steeds meer

ve İmparator ve özellikle Mareşal Berthier ile ilişkileri giderek gerginleşmesine

Hoewel hij die herfst de voldoening had om Madrid opnieuw te bezetten en het leger van

O sonbaharda Madrid'i yeniden işgal etmenin ve Wellington'un ordusunu Portekiz sınırına geri

Hoewel ik 2 jaar Chinees gestudeerd heb, zijn er nog veel woorden die ik niet ken.

2 yıldır Çince öğrenmeme rağmen hala bilmediğim birçok sözcük var.

De aanval van het Vierde Korps was de beslissende slag van de strijd, hoewel het succes veel

Dördüncü Kolordu'nun saldırısı savaşın belirleyici darbesiydi, ancak başarısı

Het grappige is dat, hoewel het een late sage is, dit verhaal over de zwijntjes eerder bekend

İşin garibi, geç bir efsane olmasına rağmen, domuzcuklarla ilgili bu hikaye daha önce biliniyordu

Hoewel het zeer moeilijk lijkt om Chinees te studeren is het niet zo moeilijk als je denkt.

Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.

Hoewel ik de laatste zes jaar Engels op school heb geleerd, kan ik het nog steeds niet goed spreken.

Son altı yıldır okulda İngilizce öğrenmeme rağmen, hâlâ onu konuşmada iyi değilim.

Hoewel mijn vriend vegetariër was, heb ik hem niet gezegd dat er een beetje vlees in de soep zat.

Arkadaşım bir vejetaryen olmasına rağmen, çorbada biraz et olduğunu ona söylemedim.

De Russische taal is een Slavische taal, die gesproken wordt in Rusland, Wit-Rusland, Oekraïne, Kazachstan en Kirgizië, en die veel wordt gebruikt, hoewel zonder officiële status, in Letland, Estland en veel andere voormalige Sovjetrepublieken.

Rus dili anadil olarak eski Sovyetler Birliği'nin kurucu cumhuriyetlerini oluşturan Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Kırgızistan'da konuşulan ve Letonya, Estonya ve başka birçok ülkede resmi olmamasına karşın yaygın olarak kullanılan bir Slav dilidir.