Examples of using "Moest" in a sentence and their turkish translations:
- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.
Kalmalıydım.
- Ben istifra ettim.
- Ben kustum.
Onun dinlenmesi gerekiyordu.
Arkada kalmak zorundaydım.
Çalışmak zorundaydım.
Geri adım atmak zorundaydım.
Köklü bir değişikliğe ihtiyacım vardı.
Her şeyi öğrenmeliydim.
Bir şey yapmalıydım.
- Denemek zorundaydım.
- Denemek zorunda kaldım.
Benim sıram!
Tekrar yalan söylemek zorunda kaldım.
Gerçekten gitmem gerekiyordu.
Yardım etmeye gelmesi gerekirdi.
Erken gitmen mi gerekti?
Ne yapması gerekirdi?
Tom eve gitmeli.
Girişken olmak zorundaydım.
Onu korumak zorundaydım.
Tom dün oraya gitmek zorunda kaldı.
Ama nefes almak zorundaydım.
Amerika'ya gitmek zorunda kaldım.
Bana bir süre beklemem söylendi.
O, prensesi kurtarmak zorundaydı.
Bir araba kiralamak zorunda kaldım.
Tom bir araba kiralamak zorunda kaldı.
O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.
Kuralları değiştirmek zorundaydım.
- Bunu kendi başıma yapmak zorunda kaldım.
- Onu yalnız başıma yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorundaydım.
Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.
Ordu geri çekilmek zorunda kaldı.
Planımdan vazgeçmek zorunda kaldım.
Herkese yalan söylemek zorunda kaldım.
O burs almak zorundaydı.
Ona söylemek zorundaydım.
Onun gitmesine izin vermek zorunda kaldım.
- Tom fazla beklemedi.
- Tom'un uzun süre beklemesine gerek kalmadı.
Operasyonun gizli tutulmalıydı.
Pazar günü çalışmak zorundaydım.
Tom beyin ameliyatı olmak zorunda kaldı.
- Tom işini bırakmak zorunda kaldı.
- Tom işini bırakmak zorundaydı.
İspat tamam.
Ben yapmak ne ben gerektim -ya yapmak.
O günlerce yiyeceksiz idare etmek zorunda kaldı.
- Tom bana asla ne yapacağımı söylemedi.
- Tom ne yapılacağından hiç bahsetmedi bana.
yeni gerçekliğimi kabullenmek zorundaydım.
O yüzden, milyonlarca yıl boyunca
Elbisesini tek başına değiştirmek zorunda kaldı.
İkisi arasında seçim yapmak zorunda kaldım.
Pazar bile çalışmak zorundaydı.
Özür dilerim, sormak zorundaydım.
Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım.
Gelmek zorunda olduğumu biliyordum.
Tom'un okuldan sonra neden tutulduğunu biliyorum.
En azından duş almalıydın.
- Bana boş vermemi söyledi.
- Bana vazgeçmem gerektiğini söyledi.
Tom'un geçmişini daha iyi araştırmalıydın.
Gezisine gizlice devam etmek zorunda kaldı.
Dün oraya gitmek zorunda kaldım.
Tom zor bir karar vermek zorundaydı.
Eve gitmem gerekiyordu.
ve yurt odamdan yaptığım işi çöküşte kapatmak zorunda kalmıştım
Sağ ayağım üstünde dik duracaktım.
Gelen mesaj üç kuralı taşımalıydı:
Ama bilmem gerekiyordu. Bilmek istiyordum.
ve onlarla baş etmek zorunda kaldım,
Bunu yapabilmemin tek yolu, okyanusta olmaktı.
O sana ne yapacağını söyledi mi.
Eve yürümek zorunda kaldım.
Tom yatması gerektiğini söyledi.
Tom'un kolu kesilmesi gerekiyordu.
Onu saat 2.30'dan önce yapmak zorundaydım.
Tom'a biraz para vermek zorunda kaldım.
Acil servise gitmem gerekti.
Tom'un isteklerine saygı göstermek zorundaydım.
Seni tekrar görmek zorundaydım.
Tom'u hastaneye götürmek zorunda kaldım.
Tom burada beklememi söyledi.
Ben A ve B arasında bir seçim yapmak zorunda kaldım.
Tom evde kalması gerektiğini söyledi.
- Tom'a ne söylemem gerektiğini bilemedim.
- Tom'a ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.
Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.
Tepki vermem gerektiğini biliyordum ama nasıl?
Ama ailem bunu yapmayı bilmiyordu.