Translation of "Mümkün" in Polish

0.063 sec.

Examples of using "Mümkün" in a sentence and their polish translations:

Bu mümkün.

Możliwe.

O mümkün.

Możliwe.

Mümkün olmayacak.

To nie będzie możliwe.

- Mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Onun mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Bence o mümkün.
- Bunun mümkün olduğuna inanıyorum.

Myślę, że to możliwe.

- Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Mümkün olduğunu düşünüyorum.

Myślę, że to możliwe.

Hayvanlar mümkün oldu.

mogły powstać zwierzęta.

Mümkün olan şey.

jak ludzie stają się lepsi w tym, co robią.

- Mümkün değil!
- Asla!

Nie mam mowy!

O mümkün değil.

To niemożliwe.

- Planı uygulamak mümkün değil.
- Planı uygulamaya koymak mümkün değildir.

Nie można ziścić tego planu.

- Mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Bence o mümkün.
- Bunun mümkün olduğuna inanıyorum.
- Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

Myślę, że to możliwe.

Bu nasıl mümkün olabilir?

Jak to możliwe?

Bunun mümkün olduğuna inanıyoruz.

Wierzymy, że jest to możliwe.

Mümkün olduğunca hızlı git.

Idź jak najszybciej.

Bu mümkün, değil mi?

To możliwe, prawda?

O kesinlikle mümkün değil.

To absolutnie niemożliwe.

Tom mümkün olmayacağını düşünüyor.

Tom uważa, że to nie będzie możliwe.

O nasıl mümkün olabilir?

Jak to jest możliwe?

Mümkün olursa yarın geleceğim.

Jeśli można, przyjdę jutro.

- Maalesef bu mümkün olmayacak.
- Ne yazık ki bu mümkün olmayacak.

Obawiam się, że to nie będzie możliwe.

Bu mümkün, insan bunu yapabilir.

To możliwe. Człowiek może tego dokonać.

Anlaşmazlıkları hoş görmeyi mümkün kılıyorsa

żeby dało się dyskutować z przeciwnikami,

Bunu mümkün kılan, nezaket erdemiydi.

a wartością, która to umożliwiła, była właśnie uprzejmość.

Onun olabilirliğini daha mümkün görüyoruz.

tym bardziej jest to prawdopodobne.

Gece gelince sıcaktan kurtulmak mümkün...

Zmierzch przynosi ukojenie od gorąca,

Bu nasıl mümkün oluyor peki?

Jak to możliwe?

Mümkün olursa sana yardım ederim.

Pomogę ci w miarę możliwości.

Mümkün olduğunca açık konuşun lütfen.

Mów możliwie wyraźnie.

Mümkün olduğu kadar çok çalıştım.

Pracowałem jak najciężej.

Mümkün olduğu kadar erken gel.

Przyjdź tak wcześnie jak to możliwe.

Boston'a trenle gitmek mümkün mü?

Czy jest możliwe, żeby dostać się do Bostonu pociągiem?

Onun seni anlaması mümkün değil.

Niemożliwe, by zrozumiała to, co powiedziałeś.

Mümkün olduğunca kısa sürede gel.

Przyjdź najszybciej, jak to będzie możliwe.

Bunun nasıl mümkün olduğunu merak edebilirsiniz.

Możecie zastanawiać się, jak to jest możliwe.

Tom'un yardımı olmadan bu mümkün değil.

To nie jest możliwe bez pomocy Toma.

Bildiğim kadarıyla o tek mümkün çeviri.

O ile wiem, to jest jedyne możliwe tłumaczenie.

O, onun nasıl mümkün olduğunu soruyor.

Pyta jak to możliwe.

Korkarım ki bu artık mümkün değil.

Obawiam się, że to już nie jest możliwe.

Burada patates satın almak mümkün mü?

Czy można tu kupić ziemniaki?

Yakında iyi İngilizce konuşmam mümkün olacak.

Wkrótce będę potrafił dobrze mówić po angielsku.

Sürücü sınavını geçebileceğimin mümkün olmadığını düşünüyorum.

Mało prawdopodobne, bym zdał egzamin na prawo jazdy.

Stresin sağlıksız alışkanlıklara yol açması kesinlikle mümkün

Bardzo możliwe, że stres prowadzi do niezdrowych nawyków

Herkes bunun nasıl mümkün olduğunu çözmeye çaşıyordu.

Wszyscy się głowili, jak to w ogóle możliwe.

Aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

ale w ogóle umożliwia powstanie sztuki.

Yavaşlatmanın mümkün olup olmadığını görmeye karar verdik.

i sprawdzić, czy w ten sposób zdołamy powstrzymać przerzuty.

Bu nasıl mümkün? 2.000 parmağın olduğunu düşün.

Jak ty to robisz? Wyobraźcie sobie mieć 2000 palców.

İşi birkaç gün içinde bitirmem mümkün değil.

Jest niemożliwe abym mógł skończyć tą pracę w parę dni.

Ben mümkün olduğu kadar çabuk orada olacağım.

Będę tam tak szybko, jak mogę.

Sanırım Tom'un partiye yalnız gelmesi mümkün değil.

Myślę, że to mało prawdopodobne, żeby Tom przyszedł na imprezę sam.

Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.

Zero absolutne jest najniższą możliwą temperaturą.

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

czy urwiste klify, zbyt niestabilne, by się wspinać.

Muhteşem bir pizza Napoliten yapmak da mümkün olmuyor.

bo jak ją zrobić bez pomidorów z Nowego Świata?

50 yıllık ırkçı yasayı mümkün kılan bir inkâr.

przy pełnym przekonaniu, że nie robi się nic złego.

Bu sefer kızı mümkün olduğunca dikkatli bir şekilde

więc córka najtaktowniej, jak tylko się da mówi:

Burs onun eğitimine devam etmesini mümkün hale getirdi.

Stypendium umożliwiło mu dalszą naukę.

- Elimizden geldiğince hızlı çalışıyoruz.
- Mümkün olduğunca seri çalışıyoruz.

- Pracujemy tak szybko, jak możemy.
- Pracujemy tak szybko, jak tylko możemy.

Ne kadar yaşlı olursanız olun, öğrenmek hala mümkün.

Uczyć można się w każdym wieku, choćby najstarszym.

Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.

Tom postara się skończyć pracę najszybciej jak to możliwe.

Ressam olarak amacım mümkün olan en düşük miktarı kullanmak.

Moim celem jest użycie ich jak najmniej.

İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.

Wiara sprawia, że każda rzecz staje się możliwa... miłość sprawia, że każda rzecz jest łatwa.

Patagonya'yı yerleşilebilir kılmalıyız, ki bu mümkün. Atacama Çölü'nün iklimini değiştirebiliriz.

Musimy przystosować do zamieszkania Patagonię. To jest możliwe. Możemy zmienić klimat na Atakamie.

O, her zaman mümkün olduğunca geç saatlere kadar yatakta kalır.

Zawsze zostaje w łóżku tak długo jak może.

Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir.

Komunikacja jest niemożliwa bez podstawowego zrozumienia pewnych norm.

Mümkün olduğunca kısa sürede onu tamir etmesi için birini gönderir misin?

Wyślesz to komuś do naprawy tak szybko jak to możliwe?

Bir yerli konuşucu gibi görünmek istiyorsan, mümkün olduğunda yerli konuşucuları dinle.

Jeśli chcesz mówić jak rodzimy użytkownik, słuchaj rodzimych użytkowników gdzie tylko możesz.

Kar yüzünden ormanın zemininde yiyecek bulmak pek mümkün değil. Başka yerlere bakmalı.

Śnieg utrudnia znalezienie pożywienia w runie leśnym. Musi poszukać gdzie indziej.

Benim bir yerli konuşmacı gibi ses çıkarmamın mümkün olacağını hiç düşünüyor musun?

Myślisz, że kiedykolwiek będę mówić jak rodowity użytkownik?

İnsan açlıkla baş edebiliyor ama susuzluğa dayanmak mümkün değil, bağırsakların ağrımaya başlıyor, dayanamıyorsun.

Można znieść głód, ale nie pragnienie, bo zaczynają boleć jelita. To nie do zniesienia.

Beni PC İnteraktif Limited Şirketinin Bay Harrison'uyla tanıştırmanızın mümkün olup olmadığını merak ediyorum.

Czy nie mógłbyś przedstawić mnie p. Harrisonowi z PC Interactive?

Karanlığın hâkim olduğu saatlerde gidiş dönüş yapmak mümkün değil. Cesaret toplayıp ışığa göğüs germeliler.

Nie sposób udać się tam i z powrotem w godzinach nocnych. Muszą więc stawić czoło światłu.

- En kısa zamanda ona ihtiyacım var.
- Mümkün olan en kısa zamanda ona ihtiyacım var.

Potrzebuję tego na najwcześniej jak to tylko możliwe.

Eğer yabancı bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, o dili bir yerli ile mümkün olduğunca sık konuşmalısınız.

Jeśli chcesz się dobrze nauczyć języka, musisz jak najczęściej rozmawiać z rodzimymi użytkownikami.

İstediğimiz gibi bir yapma fırsatı, özellikle mümkün olduğu kadar çok az zor işi yapmak neredeyse herkesin gizli bir arzusudur.

Szansa zrobienia tego, co się chce, dodatkowo tak ogromną pracą, jak to możliwe, jest ukrytą chęcią prawie każdego.