Translation of "Ihtiyaç" in German

0.015 sec.

Examples of using "Ihtiyaç" in a sentence and their german translations:

Garsona ihtiyaç var.

Bedienung gesucht.

Yardıma ihtiyaç duyabilirim.

Vielleicht brauche ich Hilfe.

Neden Tatoeba'ya ihtiyaç duyuyorsun?

Warum brauchst du Tatoeba?

Biraz yardıma ihtiyaç duyabiliriz.

Vielleicht brauchen wir Hilfe.

Bebek, annesine ihtiyaç duyar.

Das Baby braucht seine Mutter.

Belki buna ihtiyaç olmayacak.

Das wird vielleicht gar nicht nötig sein.

Tom'un yardımına ihtiyaç duyacağız.

Wir werden Toms Hilfe benötigen.

Ona niçin ihtiyaç duyuyorsun?

- Wofür brauchst du das?
- Wofür braucht ihr das?
- Wofür brauchen Sie das?

Paraya acil ihtiyaç vardır.

- Es besteht dringender Bedarf an Geld.
- Es wird dringend Geld benötigt.

Suya acil ihtiyaç vardır.

Es gibt einen dringenden Bedarf an Wasser.

30 katı ihtiyaç olacağını söylüyor

Sagt, es wird 30 Mal brauchen

Gerçekten tedaviye ihtiyaç olan insanlar

Menschen, die wirklich eine Behandlung brauchen

Buna neden ihtiyaç duyduğumu açıklayabilirim.

Ich kann erklären, warum ich es brauche.

Ona ihtiyaç duyduğumda Tom oradaydı.

Tom war für mich da, wenn ich ihn brauchte.

Burada hastanede sana ihtiyaç vardı.

Du wirst hier im Krankenhaus gebraucht.

Tom tıbbi yardıma ihtiyaç duyuyor.

Tom braucht ärztliche Hilfe.

Bağışlara acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an Spenden.

Orada ihtiyaç duydukları gibi sıcak kalırlar.

Dort bleiben sie warm und das müssen sie auch.

Suya ihtiyaç olmadığı zamanlarda seller olurken,

Also wird es Überflutungen geben, wenn kein Wasser benötigt wird

Çok zekice bir tarıma ihtiyaç duyuyorlar.

Sie bedürfen kluger landwirtschaftlicher Pflege.

Bazen ihtiyaç duydukları sağlık ürünlerini bulamazlar.

manchmal nicht das, was sie brauchen.

Şimdi değişime ihtiyaç olduğuna karar verdi.

Jetzt entschied er, dass eine Veränderung notwendig war.

Nihayet ihtiyaç duyduğum her şeyim var.

Endlich habe ich alles, was ich brauche.

Bu bitki çok suya ihtiyaç duyar.

Diese Pflanze braucht viel Wasser.

Tekrar bana ihtiyaç duyduğunda beni bilgilendir.

- Sagen Sie Bescheid, wenn Sie mich wieder brauchen!
- Sag Bescheid, wenn du mich wieder brauchst!

Sadece biraz stres atmaya ihtiyaç duyuyorum.

Ich muss nur mal etwas Dampf ablassen.

İhtiyaç duyduğun her şeyi gördüğüne eminim.

Ich bin sicher, dass du alles Notwendige gesehen hast.

Eğer ihtiyaç duyarsan, sana yardim edebilirim.

Wenn du Hilfe benötigst, so kann ich welche bieten.

İhtiyaç duyduğunuz her şeyi size alabilirim.

Ich kann dir alles besorgen, was du brauchst.

Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.

Das Verlangen taucht zwischen Bedürfnis und Nachfrage auf.

Bütün ihtiyaç duyduklarımı bana sağlayabilir misin?

- Kannst du mich mit allem ausrüsten, was ich brauche?
- Kannst du mich mit allem ausrüsten, das ich brauche?

Bir çocuk bir anneye ihtiyaç duyar.

Ein Kind braucht eine Mutter.

Kan vericiye acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an Blutspendern.

Temiz enerjiye acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an sauberer Energie.

Su içmeye acilen bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an Trinkwasser.

Deneyimli pilotlara acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an erfahrenen Piloten.

Daha fazla paraya acil ihtiyaç vardır.

Es wird dringend mehr Geld benötigt.

Nitelikli öğretmenlere acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an qualifizierten Lehrern.

Eğer sağlıklı bir hararetli ortamsa ihtiyaç duyulan,

Wenn etwas positive Spannung ein Teil davon ist,

çaresizce ihtiyaç duyulan takviye ve cephane kaldırıldı.

wurden aufgehalten, als die Österreicher Hindernisse flussabwärts schwebten, um die zerbrechlichen Brücken zu zerschlagen.

Fiillerin hepsi bir nesneye ihtiyaç duyuyor değildir.

Nicht alle Verben verlangen ein Objekt.

Ya da topluluğumuzda yardıma ihtiyaç duyan insanlara?

oder Menschen in unserer Umgebung, die vielleicht Hilfe brauchen?

Önemsiz bir problem, uzun tefekküre ihtiyaç duymaz.

Ein triviales Problem erfordert kein langes Nachdenken.

Bu,yalnız yapmaya ihtiyaç duyduğum bir şey.

Dies ist etwas, das ich allein machen muss.

Tom anne ve babasının onayına ihtiyaç duyuyordu.

Tom brauchte die Einwilligung seiner Eltern.

Bütün bitkiler suya ve ışığa ihtiyaç duyarlar.

Jede Pflanze braucht Wasser und Licht.

Yeni bir sisteme acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an einem neuen System.

Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.

- Es besteht ein dringender Bedarf an Blutspenden.
- Es werden dringlichst Blutspenden benötigt.

Yiyecek ve suya acilen bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an Nahrung und Wasser.

Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.

Es besteht dringender Bedarf an verbesserten Lebensbedingungen.

Tıbbi malzemeler için acil bir ihtiyaç vardır.

- Es besteht dringender Bedarf an medizinischen Gütern.
- Es werden dringend medizinische Güter benötigt.

Daha fazla doktora acil bir ihtiyaç vardır.

- Es besteht dringender Bedarf an mehr Ärzten.
- Es werden dringend mehr Ärzte benötigt.

Böyle arkadaşlarla, kim düşmana ihtiyaç duyar ki?!

Wer braucht bei solchen Freunden noch Feinde!

Bitkiler suya ve güneş ışığına ihtiyaç duyar.

Pflanzen brauchen Wasser und Sonnenlicht.

Insanların tedaviye başlama konusunda rahat hissetmelerine ihtiyaç duyarız.

müssen die Menschen sich trauen sie aufzusuchen.

Sanatı lüks mü yoksa ihtiyaç olarak mı görüyoruz?

Glauben wir, dass die Kunst Luxus oder Notwendigkeit ist?

Bir hamsterin ihtiyaç duyabileceği her şey elinin altında.

Hier gibt es alles, was das Hamster-Herz begehrt.

- çaresizce ihtiyaç duyduğu, ancak yetersiz kalan bir nitelik.

- eine Qualität , die er brauchte dringend, aber knapp gefunden

Yaşlı insanlar, uğruna yaşayacak bir şeye ihtiyaç duyar.

- Alte Leute brauchen etwas, wofür es sich zu leben lohnt.
- Alte Leute brauchen eine Aufgabe.

Bu tür arkadaşlarla biri hiç düşmana ihtiyaç duymaz.

Bei solchen Freunden braucht man keine Feinde mehr.

Tom ve Mary ihtiyaç duydukları her şeye sahip.

Tom und Maria haben alles, was sie brauchen.

Herkes en az bir yakın arkadaşa ihtiyaç duyar.

Jeder braucht wenigstens einen guten Freund.

- Tom iki saat yol gittikten sonra bir ihtiyaç molası verdi.
- İki saat yolculuktan sonra Tom bir ihtiyaç molası verdi.

Nach zwei Stunden auf der Straße legte Tom eine Pinkelpause ein.

Tüm sağlıklı ekosistemler çok sayıda farklı türe ihtiyaç duyar.

Alle gesunden Ökosysteme brauchen eine Vielfalt an unterschiedlichen Arten.

Annesine kavuşmanın verdiği rahatlama... ...ve çok ihtiyaç duyduğu sütü.

Endlich Erleichterung durch die Geborgenheit der Mutter... ...und die dringend benötigte Milch.

Devletin artık ihtiyaç duymayıp satmayı planladığı taşıtları tamir ettik.

Fahrzeuge, die der Staat verschrotten will, reparieren wir.

Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.

Je älter man wird, desto weniger Schlaf braucht man.

Yıldızları görebilmek için belli bir miktar karanlığa ihtiyaç vardır.

Ein gewisses Maß an Dunkelheit ist nötig, um die Sterne sehen zu können.

Büyümek ve karmaşık hale gelmek için yaşam oksijene ihtiyaç duyar.

Leben braucht Sauerstoff, um groß und komplex zu werden.

Doğada gücünüze ihtiyaç duyduğunuz bir yer varsa orası kesinlikle ormandır.

Nirgendwo braucht man seine Kraft so sehr wie im Dschungel.

Günde 17 gemi, hepsi acilen ihtiyaç duyulmaktadır yiyecek ve malzemeler.

von 17 Schiffen pro Tag, alle mit dringend benötigten verpackt Essen und Zubehör.

- Gittiğin yerde buna ihtiyacın olmayacak.
- Gittiğin yerde buna ihtiyaç duymayacaksın.

- Dort, wo du hingehst, wirst du es nicht brauchen.
- Wo Sie hingehen, werden Sie das nicht benötigen.
- Da, wo ihr hingeht, braucht ihr das bestimmt nicht.

- İcat, ihtiyaçtan doğar.
- Bütün icatlar ihtiyaçtan doğar.
- İhtiyaç icadın anasıdır.

Not macht erfinderisch.

Diğer insanlar dokuz ya da on saat uykuya ihtiyaç duyarlar.

Andere Menschen brauchen neun oder zehn Stunden Schlaf.

Senin bana, benim sana ihtiyaç duyduğumdan daha fazla ihtiyacın var.

- Du brauchst mich mehr als ich dich.
- Ihr braucht mich mehr als ich euch.
- Sie brauchen mich mehr als ich Sie.

Gerçekten birine ihtiyaç duyduğumda Tom benim için oradaki tek kişiydi.

Tom war der Einzige, der für mich da war, als ich wirklich jemanden brauchte.

Bu sorunla ilgili yeni bir yaklaşıma acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht dringender Bedarf an einem neuen Ansatz, mit diesem Problem zurechtzukommen.

İklim değişikliğinin yaşamlarımızı nasıl etkileyeceğini anlamaya acil bir ihtiyaç var.

Es ist dringend notwendig zu verstehen, wie der Klimawandel sich auf unser Leben auswirken wird.

- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu biliyorum.
- Tom'un ihtiyaç duyduğu şeyi biliyorum.

Ich weiß, was Tom braucht.

Ve bir dizi tren tekerleği ile batırılan büyük şamandıralara ihtiyaç var

und mit einem Satz Eisenbahnräder beschwert werden.

Daha fazla insanın zamanını ve parasını bağışlamasına acil bir ihtiyaç vardır.

Es besteht ein dringender Bedarf daran, dass mehr Leute ihre Zeit und ihr Geld spenden.

Sıcaklıklar yükseldikçe, serin tutmak için bitkiler daha fazla suya ihtiyaç duyarlar.

Je höher die Temperatur, desto mehr Wasser benötigen Pflanzen, um kühl zu bleiben.

Aynı zamanda yeni fethedildiği için bir cami yoktu ve camiye ihtiyaç vardı

Es gab auch keine Moschee, da sie erobert wurde und es notwendig war

Rusya'da ona ihtiyaç duyulacaktı ve 1812'de Üçüncü Kolordu'nun komutasıyla geri çağrıldı.

Er würde in Russland gebraucht werden und wurde 1812 unter dem Kommando des Dritten Korps abberufen.

Insan nüfusu ve daha fazlası için ihtiyaç duyduğumuz tüm gıda ve kaynakları

werden wir trotzdem gesündere, fruchtbarere Böden erhalten

- İhtiyaç olursa diye, biraz para al!
- Her ihtimale karşı biraz para al.

Nimm etwas Geld mit, nur für den Fall, dass du es brauchst!

Bu hastalığı tedavi edecek daha etkili bir yönteme acil olarak ihtiyaç var.

Eine effektivere Methode, diese Krankheit zu behandeln, wird dringend benötigt.

Tom, her gece en az dokuz saat uykuya ihtiyaç duyar, yoksa çalışamaz.

Tom muss jede Nacht mindestens neun Stunden schlafen; sonst funktioniert er nicht.

- Artık ihtiyacım olan her şeye sahibim.
- Artık ihtiyaç duyduğum her şeyim var.

Ich habe jetzt alles, was ich brauche.

- Artık Tom'un yardımına ihtiyaç duymuyorum.
- Tom'un daha fazla yardım etmesine ihtiyacım yok.

Ich brauche Toms Hilfe nicht mehr.

- Onun hizmetlerinin artık gerekli olmadığını söyledim.
- Sunduğu hizmete artık ihtiyaç kalmadığını söyledim ona.

Ich teilte ihm mit, dass seine Dienste nicht länger benötigt würden.

- Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.
- Harekât alanındaki mevcut askerler görevden alınmayacak.

Soldaten, die sich derzeit im Einsatz befinden, werden nicht freigesetzt.

- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- Çiçekler ve ağaçlar, temiz hava ve tatlı suya ihtiyaç duyarlar.

Blumen und Bäume brauchen saubere Luft und frisches Wasser.

Duygularını açıkça ifade eden insanlar ne aptal ne saftırlar. Aksine, onlar maskeye ihtiyaç duymacak kadar güçlüdürler.

Menschen, die offen mit ihren Gefühlen umgehen, sind weder dumm noch naiv. Ganz im Gegenteil. Sie sind so stark, dass sie keine Maske brauchen.

Neyin gerçekten önemli olduğu düşünüldüğünde yer ve zamanın ne anlamı var? Ruhunun huzur bulması için, sadece koşulsuz sevgiye ihtiyaç var!

Wenn man überlegt, was wirklich wichtig ist, welche Bedeutung haben schon Raum und Zeit? Es braucht nur bedingungslose Liebe, damit deine Seele Frieden findet!