Translation of "Bulunan" in German

0.005 sec.

Examples of using "Bulunan" in a sentence and their german translations:

Savaşçı özelliği bulunan

Krieger

Soğurken, içerisinde bulunan

wie es abkühlt,

bulunan bir köye götürmek.

in ein abgelegenes Dorf im Herzen dieses Dschungels zu bringen.

şu anda bulunan Ayasofya, 3. Ayasofya'dır

Die derzeit gelegene Hagia Sophia ist die 3. Hagia Sophia.

Mozaiklerde bulunan meleklerin sırrı hala çözülemedi

Das Geheimnis der Engel in den Mosaiken ist noch ungelöst

Meksika, Kuzey Amerika'da bulunan bir ülkedir.

Mexiko ist ein Staat in Nordamerika.

Uçakta bulunan beş yüz yolcu vardı.

Das Flugzeug hatte 500 Passagiere an Bord.

Vaatlerde bulunan tek kişi ben değildim.

Ich war nicht der Einzige, der Versprechungen gemacht hat.

Tatoeba'ya katkıda bulunan başka Berberiler var mı?

Gibt es noch mehr Berber bei Tatoeba?

Fal kurabiyelerinin içinde bulunan falları kim yazıyor?

Wer schreibt die Botschaften, die sich in Glückskeksen befinden?

Kilimanjaro, Tanzanya'da bulunan ve uyuyan bir yanardağdır.

Der Kilimandscharo ist ein schlafender Vulkan in Tansania.

Içeride bulunan işlemeler ince bir sıva ile kapatıldı

Die Stickereien im Inneren waren mit einem feinen Putz bedeckt

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

Das liegt daran, dass Seife im Inneren zweiseitige Moleküle enthält.

Bulunan şeyler arasında şemsiyeler, ayakkabılar ve mendiller vardı.

Man fand unter anderem Regenschirme, Schuhe und Taschentücher.

Alexanderplatz, Berlin'in Mitte semtinde bulunan bir halk meydanıdır.

Der Alexanderplatz ist ein öffentlicher Platz im Stadtteil Berlin-Mitte.

Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.

Eine reflektierende Schicht in ihren Augen verstärkt das schwache Licht.

şu anda bulunan 3. sü, 2. sinin üzerine yapıldı

Der 3. Platz liegt derzeit auf dem 2. Platz

Türkiye de bulunan siteler bu kelimeleri de içerisinde bulundurdu.

Die Türkei wurde auch in Websites gefunden, die diese Wörter enthalten.

Andorra, İspanya ve Fransa arasında bulunan küçük bir prensliktir.

Andorra ist ein kleines Fürstentum, das zwischen Spanien und Frankreich liegt.

Tatoeba'yı va bu siteye katkıda bulunan bütün insanları seviyorum.

Ich liebe Tatoeba und alle Leute, die Beiträge zu diesem Netzangebot leisten.

Kapalı bir sistem içerisinde bulunan enerjilerin toplamı sabit kalır.

In einem geschlossenen System bleibt die Summe aller darin enthaltenen Energien immer gleich.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

Wow, eine riesige Höhle führt hier ins Innere des Berges.

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

Reflektierende Zellen in ihren Augen verstärken das wenige Licht.

Pediseller, uçlarında üç küçük diş bulunan uzun ve parmağa benzeyen uzantılardır.

Pedicellarien sind lange, fingerähnliche Anhänge mit drei kleinen Zähnen am Ende.

Avustralya'da bulunan bir yılan olan "içbölge taypanı" dünyanın en zehirli yılanıdır.

Der Taipan, eine in Australien vorkommende Schlange, ist die giftigste Schlange der Welt.

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

Seine Augen bestehen aus Tausenden winziger Linsen, die das letzte verfügbare Licht sammeln.

Japon bayrağı merkezde güneşi temsil eden kırmızı bir daire bulunan beyaz bir dikdörtgendir.

Die japanische Flagge ist ein weißes Rechteck mit einer roten Scheibe im Zentrum, die die Sonne darstellt.

Tom bilgisayarda bulunan dahili hard diskteki tüm dosyaları harici bir hard diske kopyaladı.

Tom kopierte alle Daten seiner internen Festplatte auf eine externe.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

Volkskundler Jonathan Young sagt, das Einzige, was ihnen schaden kann, ist eine in menschlichen Speichel getunkte Waffe.

- Tom çocukken, evde bulunan tek kitap İncil'di.
- Tom bir çocukken evdeki tek kitap bir İncildi.

- Als Tom ein Kind war, war das einzige Buch im Haus die Bibel.
- In Toms Kindertagen war das einzige Buch im Haus die Bibel.

Polis, terk edilmiş araba ile üç kilometre uzakta bulunan ceset arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyor.

Die Polizei vermutete einen Zusammenhang zwischen dem stehengelassenen Auto und der Leiche, die in drei Kilometern Entfernung gefunden worden war.

- Kazan'da bulunan Esperanto Caddesi'nin yakında ismi değişecek.
- Yakın bir zaman içerisinde Kazan şehrindeki Esperanto Caddesi yeniden adlandırılacak.

Die Esperanto-Straße in Kazan wird bald umbenannt.

Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.

Dieses kleine Haus sieht genauso aus wie das kleine Haus, in dem meine Großmutter als kleines Mädchen gelebt hat, auf einem von Gänseblümchen bedeckten Hügel und mit Apfelbäumen darum herum.

- Bazı insanlar evcil hayvanlar olarak nadir bulunan hayvanları beslerler.
- Bazı insanlar egzotik hayvanları evcil hayvan olarak beslerler.
- Kimileri egzotik hayvanları evcil hayvan olarak besler.
- Kimi insanlar acayip hayvanları evcil hayvan edinirler.

Manche Leute haben seltene Tiere als Haustiere.