Translation of "Vardı" in Dutch

0.009 sec.

Examples of using "Vardı" in a sentence and their dutch translations:

Müzik vardı.

Er was muziek.

Tanıklar vardı.

Er waren ooggetuigen.

Sami vardı.

Sami is aangekomen.

Acelem vardı.

Ik had haast.

- Paraya ihtiyacım vardı.
- Paraya ihtiyacı vardı.

- Ik had geld nodig.
- Hij had geld nodig.
- Zij had geld nodig.

- Bir fikrim vardı.
- Bir düşüncem vardı.

Ik had een idee.

- Birkaç neden vardı.
- Birkaç gerekçe vardı.

Er waren meerdere redenen.

- İki tane turta vardı.
- İki turta vardı.

Er waren twee taarten.

- Dün bir dolunay vardı.
- Dün dolunay vardı.

Gisteren was het volle maan.

Tavsiyelerine ihtiyacım vardı,

Ik had hun adviezen nodig

Gerçekten yüzlercesi vardı.

Het waren er echt honderden.

Boyun fıtığı vardı

Ze had een verzakking van een tussenwervelschijf opgelopen

1200 hamal vardı...

Er waren 1200 dragers…

İki çekimser vardı.

Er waren twee onthoudingen.

Yakıt sıkıntısı vardı.

- Er was een tekort aan brandstof.
- Er was een brandstoftekort.

Çeşitli lezzetler vardı.

Er was een verscheidenheid aan zoetigheid.

Tren zamanında vardı.

Onze trein kwam op tijd.

Tren Londra'ya vardı.

De trein kwam aan in Londen.

Gemiler limana vardı.

De schepen bereikten de haven.

Burada çiçekler vardı.

Er waren hier bloemen.

Onun ikizleri vardı.

Ze had een tweeling.

Onun hırsı vardı.

Hij had ambitie.

Tom'un apandisiti vardı.

Tom had blindedarmontsteking.

Bir fikrim vardı.

- Ik had een idee.
- Een idee kwam bij me op.

İçinde ne vardı?

Wat zat erin?

Bir arızam vardı.

Ik had panne.

Ne tercihim vardı?

Welke keuze had ik dan?

Ölüm sessizliği vardı.

- Er was een doodse stilte.
- Er was doodse stilte.
- Er heerste doodse stilte.

Toplam sessizlik vardı.

- Er was een doodse stilte.
- Er was doodse stilte.
- Er was volledige stilte.
- Er heerste doodse stilte.

Çok rüzgar vardı.

- Er was veel wind.
- Het was heel winderig.

İki kek vardı.

Er waren twee taarten.

Ken Kyoto'ya vardı.

Ken is in Kioto aangekomen.

Bir patlama vardı.

- Er is een ontploffing gebeurd.
- Er was een explosie.

Onların kahvaltıları vardı.

Zij hadden ontbijt.

Üç kurtulan vardı.

Er waren drie overlevenden.

Eskinin neyi vardı?

- Wat was er aan de hand met het oude?
- Wat was er aan de hand met de oude?

Kaç kişi vardı?

Hoeveel mensen waren er?

Bir köpeğim vardı.

Ik heb een hond gehad.

Yardıma ihtiyacımız vardı.

We hadden hulp nodig.

Benim şüphelerim vardı.

Ik had mijn twijfels.

Yardıma ihtiyacım vardı.

Ik had hulp nodig.

Bana ihtiyacın vardı.

U had mij nodig.

Bizim nedenlerimiz vardı.

We hadden onze redenen.

Gri saçları vardı.

Hij had grijs haar.

Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.

We hadden onverwacht bezoek.

Üç oğlu vardı.

Hij had drie zoons.

Başka ne vardı?

Wat nog meer?

Ahşap teknelerimiz vardı.

We hadden houten boten.

Zamana ihtiyacım vardı.

Ik had tijd nodig.

Banyoya ihtiyacım vardı.

Ik had een bad nodig.

Korumaya ihtiyacım vardı.

Ik had bescherming nodig.

Yolda kar vardı.

Er lag sneeuw op de weg.

Sami'nin astımı vardı.

Sami had astma.

Onlara ihtiyaçları vardı.

- Ze hadden ze nodig.
- Ze hadden hen nodig.

- Biraz ateşim vardı da.
- Biraz ateşim vardı, ondan.

Ik had een beetje koorts, vandaar.

Onun bir rolü vardı, benim başka bir rolüm vardı.

...waarbij we allebei een andere rol hadden.

Yaklaşık 80.000 örneği vardı.

Met ongeveer 80.000 monsters.

Onların kısıtlı olanakları vardı.

Ze hadden beperkte mogelijkheden.

Çok sert polisleri vardı.

Ze hadden een harde politie.

Bir sürü kısıtlamam vardı.

kende ik veel beperkingen.

Buralarda bir otel vardı.

- Vroeger was hier ergens een hotel.
- Hier ongeveer stond vroeger een hotel.

Tom son olarak vardı.

Tom is als laatste aangekomen.

Tatlı bir tadı vardı.

Het smaakte zoet.

Tren Kyoto'ya zamanında vardı.

De trein kwam op tijd aan in Kyoto.

Onların harika hayatları vardı.

Ze hadden prachtige levens.

Yağmura rağmen zamanında vardı.

Ondanks de regen kwam hij op tijd aan.

Çok yüksek ateşim vardı.

Ik had heel hoge koorts.

Bizim biraz suyumuz vardı.

We hadden een beetje water.

İyi bir fikrim vardı.

Ik had een goed idee.

Çiftin bir oğlu vardı.

Het stel had een zoon.

Elinde bir çiçek vardı.

Ze had een bloem in haar hand.

Benim gri saçım vardı.

Ik had grijs haar.

Onun solgun dudakları vardı.

Hij had bleke lippen.

Tam bir sessizlik vardı.

- Er was een doodse stilte.
- Er was doodse stilte.

Bir böbrek taşım vardı.

Ik had een niersteen.

Tom'un birçok arkadaşı vardı.

Tom had veel vrienden.

Gezgin, sonuçta hedefine vardı.

De reiziger bereikte uiteindelijk zijn bestemming.

Hepsi on yumurta vardı.

Er waren tien eieren in totaal.

Tren zamanında Kyoto'ya vardı.

De trein kwam op tijd aan in Kyoto.

Kafasında bir şapkası vardı.

- Hij draagt een hoed.
- Hij heeft een hoed op.

Okula tam zamanında vardı.

Hij kwam juist op tijd aan op school.

Dün şiddetli yağmur vardı.

Het regende sterk gisteren.

Pratik yapacak zamanım vardı.

- Ik heb de tijd gehad om te oefenen.
- Ik had tijd om te oefenen.

Ruhsal sinir bozuntum vardı.

Ik had een zenuwinzinking.

Benim bir kedim vardı.

Ik had een kat.

Tom'un yardıma ihtiyacı vardı.

Tom had hulp nodig.

Tom'un bir kedisi vardı.

Tom had een kat.

Havada bir şey vardı.

Er was iets in de lucht.

İçecek çok şeyim vardı.

Ik heb te veel gedronken.

Tom'un bir kızı vardı.

Tom had één dochter.

Tom'un mavi gözleri vardı.

Tom had blauwe ogen.

Bizim sözlü sınavımız vardı.

We hadden een mondeling examen.