Translation of "Olmayan" in French

0.022 sec.

Examples of using "Olmayan" in a sentence and their french translations:

Yoksul, formda olmayan,

pauvres, pas très en forme,

Olmayan arkadaşlara içelim.

Buvons aux amis absents.

Bilimle hiçbir alakası olmayan

qui n'a rien à voir avec la science

Dünyada olmayan partiküllere rastlandı

des particules non trouvées dans le monde ont été trouvées

Dakik olmayan insanlardan hoşlanmaz.

Elle n'aime pas les gens qui ne sont pas ponctuels.

Açık olmayan Fransızca değildir.

Ce qui n'est pas clair n'est pas français.

Hava akımı olmayan tünel mi?

ou bien le tunnel sans ?

çünkü babası olmayan arkadaşlarım vardı.

car certains de mes amis n'avaient plus leur papa.

Dünya'nın en doğal olmayan yerleri.

Les lieux les moins naturels sur Terre.

Türkçe'de olmayan gırtlak sesleri çıkartıyoruz

Nous faisons des sons de gorge qui ne sont pas en turc

Türkçe'de olmayan batı terimleri kullanıyoruz

Nous utilisons des termes occidentaux qui ne sont pas en turc

Türk olmayan müslüman toplumlarında ise

Les communautés non musulmanes de Turquie

Taraf olmayan bertaraf mı oluyor

S'agit-il d'une élimination neutre?

Diğer hayvanlarda olmayan bir şekilde

contrairement aux autres animaux

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

- Il n'y a pas de fumée sans feu.
- Pas de fumée sans feu.
- Il n’y a pas de fumée sans feu.
- Là où il y a de la fumée, il y a du feu.

Olmayan şey, daha sonra olabilir.

- Tout peut changer encore.
- Ce qui n'est pas encore peut encore être.

O karma olmayan okula gitti.

- Elle a fréquenté une école de filles.
- Elle a fréquenté une école non mixte.

Yasal olmayan hiçbir şey yapmadım.

Je n'ai rien fait d'illégal.

Bu sonu olmayan bir ilişki.

C'est une relation sans issue.

O, dakik olmayan insanlardan hoşlanmıyor.

Elle n'aime pas les gens qui ne sont pas ponctuels.

Facebook'ta olmayan birini tanıyor musun?

Connais-tu quelqu'un qui n'est pas sur Facebook ?

Ben olmayan bir şey arıyordum.

Je cherchais quelque chose qui n'existait pas.

Net olmayan kavramlar tartışmayı şiddetlendirir.

Des termes vagues aggravent la discussion.

Bu, adil olmayan bir dövüştü.

C'était un combat inégal.

Bu ihtiyacım olmayan bir şey.

C'est une chose dont je n'ai pas besoin.

Bu, dürüst olmayan bir satıcı.

C'est un vendeur malhonnête.

Kıskançlık olmayan hiçbir aşk yoktur.

Pas d'amour sans jalousie.

Bu yasal olmayan bir işlemdir.

C'est une procédure illégale.

Dikenleri olmayan bir gül yoktur.

Il n'y a pas de rose sans épines.

Tom şemsiyesi olmayan tek kişidir.

Tom est le seul sans un parapluie.

Almanca olmayan sesli bir mesaj dinlersem

écoute un message vocal qui n'est pas en allemand,

Gerçekleşmesi muhtemel olmayan bir varsayımda bulunacağız.

nous allons supposer que cela a peu de chances d'arriver.

Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak

Les politiciens résistent encore plus,

Bizim dünyamızda hiçbir anlamı olmayan şeylere

Nous avons tendance à ne pas ressentir d'émotions fortes

İyiliği olmayan güzelliğin değeri hiçbir şeydir.

Beauté sans bonté ne vaut rien.

O doğal olmayan bir ölümle öldü.

Il est décédé d'une mort non naturelle.

Dikkatli olmayan insanlar çok hata yapar.

Les gens qui ne font pas attention commettent de nombreuses erreurs.

Ona ait olmayan şeyi Cesar'dan almalıyız.

Il faut prendre à César tout ce qui ne lui appartient pas.

Hiç kapısı olmayan bir ev görmedim.

Je n'ai jamais vu de maison sans porte.

Baskı hatası olmayan birkaç kitap var.

Il y a peu de livres qui n'ont pas de fautes d'impression.

Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.

Se faire du souci est comme de payer une dette qu'on ne devrait pas.

Bunun hoş olmayan bir tadı var.

Cela a un goût désagréable.

Onlar hiçbir ahlaki inancı olmayan insanlardır.

Ce sont des personnes sans conscience morale.

Yine ihtiyacım olmayan şeyleri satın aldım.

J’ai encore acheté des trucs inutiles.

Tatlı olmayan bir şey yemek istiyorum.

Je veux manger quelque chose de pas sucré.

Tam doğru olmayan bir şey var.

Il y a quelque chose qui ne tourne pas rond ici.

Benimle aynı fikirde olmayan insanlara alışkınım.

Je suis habitué à ce que les gens ne soient pas d'accord avec moi.

Orada hoş olmayan bir deneyim yaşadık.

- Nous y eûmes une expérience désagréable.
- Nous y connûmes une expérience désagréable.
- Nous y avons eu une expérience désagréable.

Başarılı olmayan devrimler kısa sürede unutulur.

Les révolutions qui échouent sont vite oubliées.

Kavga olmayan filmleri izlemeyi tercih ederim.

Je préfère voir des films sans bagarres.

- Bu kitap, anadili Japonca olmayan öğrenciler için.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.

Ce livre est destiné aux étudiants dont le japonais n'est pas la langue maternelle.

Yani geleneksel olmayan seçimi yapma şansınız var.

Vous avez l'occasion de faire un choix non conventionnel.

Hayatta böyle olmayan erkeklerle de karşılaşmak var,

Je continuerai à me cogner contre d'autres différences sur ce chemin,

Şu anda geri dönüşü olmayan noktadayız. Kararlıyız!

On ne peut plus revenir en arrière. Il faut continuer !

Hava akımı olmayan bir madene asla girmeyin!

Ne jamais explorer une mine sans air !

Daha iki nesil önce olmayan bu kasaba

En seulement deux générations,

Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.

Ce fruit a une odeur désagréable.

Saçını taramaya ihtiyacı olmayan kişinin saçları yoktur.

Celui qui n'a pas de cheveux n'a pas besoin de peigne.

Yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

comme essayer de les utiliser aux heures creuses.

Kulübeyi temizleyin ve ihtiyacınız olmayan şeyleri atın.

Nettoyez la cabane et jetez les déchets.

Kremalı kahve çok pahalı olmayan bir zevktir.

Un café crème est un plaisir peu onéreux.

Benim erkek kardeşim olgun olmayan bir çocuktur.

Mon frère est un garçon immature.

Bunlardan birine sahip olmayan biri var mı?

- Y a-t-il quelqu'un qui n'a pas l'un de ceux-ci ?
- Quiconque est-il dépourvu de l'un de ceux-ci ?

Çok uzakta olmayan bir silah sesi duyduk.

Nous avons entendu un tir pas loin.

Yapacak zamanımız olmayan pek çok şey vardı.

Il y avait de nombreuses choses que nous n'avions simplement pas le temps de faire.

Su olmayan bir yerde kamp yapmak imkansızdır.

Il est impossible de camper là où il n'y a pas d'eau.

Yardıma ihtiyacı olmayan insanlara yardım etmek zordur.

C'est difficile d'aider des gens qui ne croient pas qu'ils ont besoin d'aide.

Birçok Hıristiyan olmayan kişi de Noel'i kutluyor.

De nombreux non-chrétiens fêtent également Noël.

Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.

Un jour sans sourire est un jour perdu.

Benim hiç hayalim olmayan ve babamın seçimi olan

Je n'allais sûrement pas être tuée pour quelque chose

Bir çeşit kahverengimsi ,sarımsı akışkan olmayan yeşil sıvı.

C'est un liquide visqueux entre le verdâtre, le brun et le jaune.

Aşağısı çok acımasız ve affedici olmayan bir yer.

C'est un endroit des plus impitoyables.

Hava akımı olmayan tünelden mi gitmek istiyorsunuz? Tamam!

On prend le tunnel sans courant d'air ? D'accord !

Nahoşun hoş olmayan anlamına gelmesinin bir nedeni var.

il y a une raison pour que « désagréable » signifie « déplaisant ».

Ve hiçbir zaman aynı olmayan Londra gökyüzünü yansıtırlar.

et reflètent le ciel de Londres, qui n'est jamais le même.

Bunu tam belli olmayan genelleyici bir anlamda söylemiyorum.

Je ne le dis pas dans un sens abstrait et générique.

Beyaz insanların dörtte üçünün beyaz olmayan arkadaşları yok.

les trois quarts de la population blanche n'ont pas d'amis non blancs.

Göbek bağı üzerinde steril olmayan bir klemp var.

et il porte une pince non stérilisée autour du cordon.

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

j'ai besoin que vous sortiez de cette zone de confort,

Belki de sahtecilik pek kurbanı olmayan bir suçtur?

La contrefaçon n'est peut-être qu'un crime bénin ?

Aslında yazılı olmayan sokaklarda olan bir kural vardır

En fait, il existe une règle sur les rues non écrites

Mareşal Bernadotte'nin Birinci Kolordusu'ndan hiçbir destek belirtisi olmayan

Sans aucun signe de soutien du premier corps du maréchal Bernadotte,

Yani zırhları olmayan bir zırhlı kuvvetle karşı karşıyaydılar.

Ils faisaient donc face à une force blindée sans leur armure.

Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.

Vous êtes en état d'arrestation pour mise en danger du bien-être d'un mineur.

Kahkaha olmayan bir gün, boşa harcanmış bir gündür.

Une journée sans rire, c'est une journée de perdue !

Acelesi olmayan insanlar yürüyen merdivenin sağ tarafında durur.

Les gens qui ne sont pas pressés se tiennent sur le côté droit de l'escalator.

Yazım hatası olmayan çok az sayıda kitap var.

Il y a peu de livres sans coquilles.

Tom buradan uzakta olmayan küçük bir kasabada büyüdü.

Tom a grandi dans une petite ville, non loin d'ici.

Buradan uzakta olmayan iyi bir motel biliyor musunuz?

Vous connaissez un bon motel pas loin ?

Benimle aynı fikirde olmayan bir sürü insan tanıyorum.

Je sais que beaucoup de gens ne sont pas d'accord avec moi.

Buradan çok uzak olmayan bir dolum istasyonu biliyorum.

- Je connais une station-service pas très loin d'ici.
- Je connais une station-service tout près d'ici.

Tom'un Boston'tan uzakta olmayan küçük bir çiftliği var.

Tom possède une petite ferme non loin de Boston.

Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.

Ce livre s'adresse aux étudiants dont la langue maternelle n'est pas le japonais.

Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.

Il est très aisé d'avoir l'air naturel dans votre langue natale et très aisé d'avoir l'air de manquer de naturel dans une autre langue.

Kasları olmayan ama kas desenli beyaz kolsuz bir kıyafet

Vous avez déjà vu un mec en t-shirt de muscu, genre débardeur blanc,

Ancak bu kadar şanslı olmayan yüz milyonlarca genç var

Mais il y a des dizaines de millions de jeunes qui ne sont pas si chanceux.

Peki ya sizin kadar kültürlü olmayan birinden nefret etmek?

Qu'en est-il de haïr quelqu'un qui n'est pas aussi cultivé que vous ?