Translation of "Ilişkilerinin" in English

0.003 sec.

Examples of using "Ilişkilerinin" in a sentence and their english translations:

Dan, Linda'ya ilişkilerinin bittiğini söyledi.

Dan told Linda that their relationship was over.

Tom ve Mary'nin ilişkilerinin hikayesi dramatik olaylarla doludur.

The story of Tom and Mary's relationships is full of dramatic events.

"Akışkan aşk", sosyolog Zygmunt Bauman'ın postmodernitede insan ilişkilerinin kırılganlığına dair oluşturduğu bir kavramdır.

Liquid love is a concept created by sociologist Zygmunt Bauman concerning the fragility of human bonds in postmodernity.

- Herkes Tom'un yoksul insanların yeteneklerine sahip olduğunu biliyor.
- Tom'un insanlarla ilişkilerinin kötü olduğunu herkes biliyor.

- Everyone knows Tom has poor people skills.
- Everyone knows that Tom has poor people skills.

Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var, fakat o ilişkilerinin durgunlaştığını hissediyor, bu yüzden memnun oldu.

She has a boyfriend she's been going out with since high school, but she feels their relationship has stagnated, so she's become dissatisfied.

Boşa dil döktüğümün farkındayım, fakat hâlâ kadın ve erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine dair klişelerle bir yere varabilmiş değiliz.

I know I’m preaching to the choir here, but we’re still boxed in by stereotypes about how men and women should behave.

- Zaten çok iyi bildiğinizin farkındayım, ama hâlâ kadın ve erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine dair klişeleri aşabilmiş değiliz.
- Tereciye tere sattığımın farkındayım, ama yine de söylemek isterim ki hâlâ kadın ve erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine dair klişelerden kurtulabilmiş değiliz.

I know I’m preaching to the choir here, but we’re still boxed in by stereotypes about how men and women should behave.

Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var ama o onların ilişkilerinin tekdüze olduğunu hissediyor, bu yüzden o hoşnutsuz oldu.

She has a boyfriend she's been going out with since high school, but she feels their relationship is in a rut, so she's become discontented.