Translation of "Doludur" in English

0.008 sec.

Examples of using "Doludur" in a sentence and their english translations:

Fincan doludur.

The cup is full.

Bu doludur.

This one is full.

Depo doludur.

The tank is full.

Argüman eksiklerle doludur.

The argument is full of holes.

Doğa gizemle doludur.

- Nature is full of mystery.
- Life is full of mysteries.

Yaşam sürprizlerle doludur.

Life is full of surprises.

Her otobüs doludur.

Every bus is full.

Bardak süt doludur.

The glass is full of milk.

Hayat esrarengizliklerle doludur.

Life is full of mysteries.

Doğa gizemlerle doludur.

Nature is full of mysteries.

Hayat gizemlerle doludur.

- Life is full of mysteries.
- Life is full of secrets.

Okyanusta balık doludur.

Fish abounds in the ocean.

Park çocuklarla doludur.

The park is filled with children.

Yaşam fırsatlarla doludur.

Life is full of chances.

Hayatı acıyla doludur.

Her life is full of pain.

Evim eşyalarla doludur.

My house is filled with things.

Hayat macera doludur.

Life is full of adventure.

Tüm apartmanlar doludur.

All the apartments are occupied.

Orman, ağaçlarla doludur.

The forest abounds in trees.

Hayat sorunlarla doludur.

Life is full of problems.

Tom hayat doludur.

Tom is full of life.

Tom potansiyel doludur.

Tom is full of potential.

Düşler anlam doludur.

Dreams are full of meaning.

Bardak su doludur.

The glass is full of water.

Bardak sütle doludur.

The glass is filled with milk.

O enerji doludur.

- He is full of energy.
- She is full of energy.

Dal, yapraklarla doludur.

The branch is full of leaves.

Elektron kabuğu doludur.

The electron shell is full.

Yol çukurlarla doludur.

The road is full of potholes.

Hayat tehlikelerle doludur.

Life is full of dangers.

Kasaba turistlerle doludur.

The town is packed with tourists.

- Çatı katı kutularla doludur.
- Tavan arası, kutularla doludur.

The attic is full of boxes.

- Nehir endüstriyel atıklarla doludur.
- Nehir sanayi atıklarıyla doludur.

The river is full of industrial waste.

Ada nehirler ile doludur.

The island abounds with rivers.

Gemi sıçanlar ile doludur.

The ship abounds with rats.

Şişe su ile doludur.

The bottle is filled with water.

Bir karpuz suyla doludur.

A watermelon is full of water.

Dünya beceriksiz doktorlarla doludur.

The world is full of incompetent doctors.

Evrak çantam kağıtlarla doludur.

My briefcase is full of papers.

O kulüp MILF'lerle doludur.

That club is filled with MILFs.

Onun kalbi acıyla doludur.

His heart is filled with sorrow.

Büyük şehirler kapkaççılarla doludur.

A big city is full of snatchers.

Bu oda güneş doludur.

This room is full of sun.

Bu kutu elmalarla doludur.

This box is filled with apples.

Gölet sazan balığıyla doludur.

- The pond abounds with carp.
- This pond has a lot of carp.

Bu çayır kurbağa doludur.

This meadow abounds in frogs.

Bu nehir alabalıkla doludur.

This river abounds in trout.

O çocuk yaramazlık doludur.

That child is full of mischief.

O yasa belirsizliklerle doludur.

That law is full of ambiguities.

Hayvanat bahçesi ziyaretçilerle doludur.

The zoo is crowded with visitors.

Çayır kurbağa ile doludur.

The meadow is full of frogs.

Tom'un dairesi antikalarla doludur.

Tom's flat is full of antiques.

Mercan resifleri hayatla doludur.

Coral reefs teem with life.

Kuran bilimsel gerçeklerle doludur.

The Quran is full of scientific truths.

- Hayat iniş ve çıkışlarla doludur.
- Hayat çıkışlarla ve inişlerle doludur.

Life is full of ups and downs.

Burası bir sürü mahlukla doludur.

[Bear] This place is gonna be full of critters.

Odası her zaman arkadaşlarıyla doludur.

His room is always filled with his friends.

Yaşam iniş ve çıkışlarla doludur.

Life is full of ups and downs.

Orman, tüm türlerden hayvanlarla doludur.

The forest is full of birds and animals of all kinds.

Tokyo sokakları Cumartesi günleri doludur.

The streets in Tokyo are full on Saturdays.

Güzellik salonu cumartesi günleri doludur.

The beauty salon is full on Saturdays.

Tom'un posta kutusu kartpostallarla doludur.

Tom's mailbox is full of postcards.

Bizim bahçemiz ilkbaharda zambaklarla doludur.

Our yard is full of lilies in the spring.

Bu kitap, konuşma figürleriyle doludur.

This book is full of figures of speech.

Bu yol keskin virajlarla doludur.

This road is full of sharp turns.

Bu nehir küçük balık doludur.

This river abounds in small fish.

Düşmanın kampına girmek tehlike doludur.

Entering the foe's camp is full of danger.

Shakespeare'in oyunları kronolojik hatalarla doludur.

Shakespeare's plays are full of anachronisms.

Pandomim neşeli kalpler ile doludur.

The pantomime is crowded with merry hearts.

Bu yer vahşi hayat doludur.

This place is full of wildlife.

O kitap, olgusal hatalarla doludur.

That book is full of factual errors.

İngilizce, Latince kökenli kelimelerle doludur.

English is full of Romance words.

Balık iyi proteinlerle, iyi enerjiyle doludur

Fish, full of good protein, good energy

Mağaza her zaman müşterilerle ile doludur.

The department store is always packed with customers.

Gelecek hafta boyunca onun programı doludur.

She is booked up all next week.

- O, tutku dolu.
- O, hırs doludur.

He is full of ambition.

Yaşam bazen zor ve acı doludur.

Sometimes, life is difficult and painful.

Benim dairem hiç kullanmadığım eşyalarla doludur.

My apartment is filled with stuff that I never use.

Tarih birçok bilinmeyen dâhinin hikayeleriyle doludur.

History is replete with the stories of unappreciated genius.

Bir çıngıraklı yılanın ısırığı zehirle doludur.

A rattlesnake's bite is filled with poison.

Ülkenin bu bölümündeki dağlar çeşitlilikle doludur.

The mountains in this part of the country are full of variety.

Restoran her zaman tıka basa doludur.

The restaurant is always packed.

- Uzay gizemlerle doludur.
- Uzay gizemlerle dolu.

Space is full of mysteries.

Tom'un garajı hiç kullanmadığı şeylerle doludur.

Tom's garage is filled with things that he never uses.

Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.

Tom's summaries are always full of misprints.

- O kişi çok enerjik.
- O enerji doludur.

He is full of energy.

Saat kulelerinin içi çeşit çeşit zamazingoyla doludur.

A clocktower is full of an assortment of doodads and doohickies.

Spor yıllıkları, büyük siyah sporcuların isimleriyle doludur.

The annals of sports are replete with the names of great black athletes.

Kötü bir yazarın masalları basmakalıp ifadelerle doludur.

A bad writer's prose is full of hackneyed phrases.

Sirk ve gösteri eğlence ve kahkahalarla doludur.

The circus and the show are brimful of fun and laughter.

- Japonya güzel kentlerle doludur. Örneğin Kyoto ve Nara.
- Japonya güzel şehirlerle doludur. Kyoto ve Nara, örneğin.

Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.

Tom ve Mary'nin ilişkilerinin hikayesi dramatik olaylarla doludur.

The story of Tom and Mary's relationships is full of dramatic events.