Translation of "Ayırmak" in English

0.015 sec.

Examples of using "Ayırmak" in a sentence and their english translations:

Çöpü ayırmak önemlidir.

It's important to separate the rubbish.

Bazen ikizleri ayırmak zordur.

It is sometimes difficult to tell twins apart.

Şimdi vakit ayırmak istemiyoruz.

We don't want to take the time now.

Onları birbirinden ayırmak kolay.

It's easy to tell them apart.

Telleri ayırmak zorunda kalacağız.

We'll have to separate the wires.

Köpeği çocuklardan ayırmak zorundayım.

I have to take the dog away from the children.

Tek işleri, tesisi parçalara ayırmak

Their only job was to break the plant apart

Ve bunları ayırmak zorunda değiliz.

And we don't have to resolve these things.

Zaman ayırmak için ne yapmalıyım?

What should I do in order to spare time?

Ayırmak için hiç paramız yok.

We don't have any money to spare.

Biraz kendimize zaman ayırmak istiyoruz.

We'd like a little time to ourselves.

Onu erkek kardeşinden ayırmak kolaydır.

It is easy to tell him from his brother.

Sami, Leyla'yı ailesinden ayırmak istedi.

Sami wanted to separate Layla from her family.

Tom için biraz kek ayırmak isteyebilirsin.

You might want to save some cake for Tom.

Gözümü ayırmak istemiyorum, sarmal hâline geldiğini görebilirsiniz.

I don't wanna take my eye off this snake, you can see he's coiled.

Gözümü ayırmak istemiyorum. Sarmal hâline geldiğini görebilirsiniz.

I don't wanna take my eye off this snake, you can see he's coiled,

Mary her zaman iki sentini ayırmak zorundadır.

- Mary always has to put her two cents worth in.
- Mary always has to have her say.
- Mary always has to have her two penn'orth.

Tom doğruyu yanlıştan ayırmak için yeterince yaşlıdır.

Tom is old enough to know right from wrong.

Ben birinci sınıf bir kamara ayırmak istiyorum.

I want to reserve a first-class stateroom.

Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.

It is not always easy to separate right from wrong.

İkizler o kadar benzer ki onları ayırmak zor.

The twins look so alike that it is difficult to tell them apart.

- İyiyi kötüden ayırt etmek kolaydır.
- İyiyi kötüden ayırmak kolaydır.

- It is easy to distinguish good from evil.
- It's easy to distinguish good from evil.

Bir saati parçalara ayırmak onu monte etmekten daha kolaydır.

Taking a watch apart is easier than putting it together.

Bu muhtemelen akıllıca. Gözümü ayırmak istemiyorum. Sarmal hâline geldiğini görebilirsiniz.

That's probably smart. I don't wanna take my eyes off this snake. You can see he's coiled.

Tom yakacak odunları ayırmak için benden ona yardım etmemi istedi.

Tom asked me to help him split firewood.

Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.

Yeni arabamın üstüne bir ağaç düştü ve onu hurdaya ayırmak zorunda kaldım.

A tree fell on my new car and I had to junk it.

Öğrenciler sıkı çalışmak zorunda, ama onlar sosyal etkinlikler için de zaman ayırmak zorundalar.

Students have to work hard, but they also have to leave time for social activities.

İnsanları kendi aralarında iyi ve kötü olarak ayırmak saçma. İnsanlar neşeli ya da sıkıntılı olabilir.

It is absurd to divide people into good and bad. People are either charming or tedious.

Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

And he set them in the firmament of heaven to shine upon the earth. And to rule the day and the night, and to divide the light and the darkness. And God saw that it was good.

Ukrayna güvenlik güçleri bu iki önemli kenti birbirinden ayırmak amacıyla Donetsk ve Luhansk arasındaki kasaba ve köyleri işgal etmeye çalışıyorlar.

The Ukrainian security forces are trying to occupy the towns and villages between Donetsk and Luhansk in order to cut off those two important cities from each other.