Translation of "Dificultades" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Dificultades" in a sentence and their turkish translations:

Habrá dificultades.

Zorluklar olacak.

- Debemos superar muchas dificultades.
- Debemos sobrepasar muchas dificultades.

Birçok zorlukların üstesinden gelmeliyiz.

Tengo dificultades financieras.

Mali sıkıntılar yaşıyorum.

Ha habido dificultades.

Aksilikler vardı.

Tuve grandes dificultades.

Birçok zorluklarla karşılaştım.

Estoy teniendo dificultades.

Ben güçlük çekiyorum.

Tom tenía dificultades financieras.

Tom'un mali olarak başı dertteydi.

- Son conscientes de las dificultades.
- Ellos están al tanto de las dificultades.

Onlar zorlukların farkındalar.

Tener dificultades financieras o desempleo.

risk faktörleriyle bağlantılı olduğunu söylüyor.

Trasciende todas las dificultades tecnológicas.

Tüm teknolojik zorlukları aşıyor.

Te enfrentarás a muchas dificultades.

Birçok zorluklarla mücadele edecek.

Tienes que superar las dificultades.

Zorlukların üstesinden gelmek zorundasın.

La neumonía causa dificultades respiratorias.

Zatürre nefes almada zorluğa neden olur.

Ellos están sufriendo dificultades financieras.

Maddî zorluklar yaşıyorlar.

Cuando tengas dificultades, te ayudaré.

Zorlukların olduğunda sana yardımcı olacağım.

Tengo dificultades con el francés.

Fransızcada zorluğum var.

¡Solo piensa en las dificultades!

Sadece zorlukları düşün!

Tom tiene dificultades para tomar decisiones.

Tom kararlar vermede zorluk çekiyor.

El plan tiene muchas dificultades prácticas.

Planın birçok pratik zorlukları var.

Algunas personas tienen dificultades para disculparse.

Bazı insanlar özür dilemekte zorluk çekerler.

¿Tuviste dificultades para encontrar mi casa?

Evimi bulmakta zorlandın mı?

Tom estaba consciente de las dificultades.

Tom zorlukların farkında idi.

Él nos dijo que había atravesado muchas dificultades.

O bize birçok zorluklarla yaşadığını söyledi.

Este mundo está lleno de dificultades y peligros.

Bu dünya zorluklar ve tehlikelerle doludur.

Él no pudo abandonar a su amigo en dificultades.

Başı beladaki arkadaşını bırakamadı.

- ¿Tiene dificultades para comprender lo que le dicen mujeres o niños pequeños?
- ¿Tienes dificultades para comprender lo que te dicen mujeres o niños pequeños?
- ¿Tenéis dificultades para comprender lo que os dicen mujeres o niños pequeños?
- ¿Tienes dificultades para entender lo que te dicen mujeres o niños pequeños?

Kadınların veya küçük çocukların size ne dediklerini anlamakta güçlük çekiyor musunuz?

Junto a todas las dificultades generales de la vida rural,

Kırsal hayatın bütün olağan zorlukları bir yana,

En esos años, las personas tenían dificultades para creer esto.

O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu

Que pasó por dificultades imposibles para llegar a este lugar.

imkânsızlıkları aşan bu hayvanla duyduğum inanılmaz bir gurur vardı.

Peter superó muchas dificultades antes de tener éxito como doctor.

Peter doktor olmayı başarmadan önce birçok zorluğun üstesinden geldi.

Los trabajadores de cuello blanco se enfrentan a muchas dificultades.

Beyaz yakalı işçiler birçok güçlüklerle karşı karşıya.

A pesar de las dificultades de idioma, todos nos hicimos amigos rápido.

Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.

Nuestro futuro estará lleno de dificultades debido a la falta de fondos.

Sermaye yetersizliği nedeniyle geleceğimiz zorluklarla dolu olacak.

Y si están con dificultades con alguna cosa de la que no han hablado.

gerçekten nasıllar ve bize söylemedikleri bir dertle boğuşuyorlar mı?

Al llevar a cabo el plan, deberías haber pensado en todas las posibles dificultades.

Planı uygularken, bütün olası zorluklar hesaba katılmalıdır.

Con el sol que se fortalece, comienza una nueva vida y las dificultades se olvidan lentamente.

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

Sabiendo que sus tropas tendrían dificultades para vivir de la tierra en esta región sin recursos,

Birliklerinin yaşamak için mücadele edeceğini bilmek bu fakir bölgedeki topraklardan

El saber que podía superar esa increíble dificultad. Y sentí que, en mi vida, yo superaba otras dificultades.

Bu inanılmaz zorluğu aşmıştı. Ve ben de hayatımda yaşadığım zorlukları aştığımı hissettim.

El cambio climático, la guerra civil, las dificultades financieras y el caos infraestructural han causado todos ellos turbulencias en este país.

İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.

Si yo fuera tú, enviaría a mi hijo a que se las arreglara por sí mismo durante un tiempo. Pasar unas cuantas dificultades le podría venir bien.

Yerinde olsam çocuğumu bir süre için kendi başına dışarı gönderirdim. Bu noktada birkaç sert darbe ona iyi gelebilir.

Un error que cometen a menudo los jóvenes es el de comenzar a aprender demasiadas lenguas al mismo tiempo, porque subestiman sus dificultades y sobrestiman sus propias capacidades para aprenderlas.

Gençlerin sık yaptığı bir hata da; zorluklarını hafife alıp, kendi yeteneklerini de gözlerinde büyütürek aynı anda birçok dili birden öğrenmeye başlamaları.