Translation of "Superar" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Superar" in a sentence and their turkish translations:

Deberás superar algunos inconvenientes.

Birkaç zorluğun üstesinden gelmek zorunda kalacaksın.

Logré superar la dificultad.

Zorluğun üstesinden gelmeyi başardım.

Pueden superar su miedo.

- Onlar korkularıyla baş edebilirler.
- Onlar korkularının üstesinden gelebilirler.
- Korkularını yenebilirler.

"Superar la gran división intergeneracional".

Veya "Büyük nesiller arasındaki bölünmeyi aşmak."

Tienes que superar las dificultades.

Zorlukların üstesinden gelmek zorundasın.

Toma tiempo superar un divorcio.

Bir boşanmanın etkisinden kurtulmak zaman alır.

Pero esta pérdida se puede superar

Ancak bu kayıp buzul havzasından gelen

Tendremos que superar la sensación de desamparo.

Biz çaresizlik duygusu ile baş etmek zorunda kalacağız.

Ella tuvo fortuna de superar el examen.

Sınavı geçmek için şanslıydı.

A Tom le gusta superar los límites.

Tom sınırları zorlamayı sever.

Tenemos muchos desafíos que superar en esta aventura.

Bu macerayı tamamlamak için bir sürü mücadele yaşamalıyız.

- Debemos superar muchas dificultades.
- Debemos sobrepasar muchas dificultades.

Birçok zorlukların üstesinden gelmeliyiz.

No pudo superar la muerte de su marido.

- Kocasının ölümünü hazmedemedi.
- Kocasının ölümünün üstesinden gelemedi.
- Kocasının ölümünü atlatamadı.

Ella no pudo superar su miedo a la oscuridad.

Karanlık korkusunu yenemedi.

Y realmente la ayudó a superar algunos momentos muy difíciles.

Bu zor zamanları geçirmesine çok yardımcı oldu.

Nunca va a superar las grandes pérdidas de su negocio.

O asla büyük iş kayıplarının üstesinden gelemeyecek.

Le llevó a John unas dos semanas superar su enfermedad

Hastalığını atlatması John'un yaklaşık iki haftasını aldı.

La evaluación de métodos y técnicas para superar su situación actual.

statükonuzu alt edecek yöntem ve teknikler geliştirmenizi de engeller.

Es capaz de correr y superar los 100 kilómetros por hora.

Saatte 100 kilometreyi geçen sprintler atabiliyor.

Es una enfermedad que no se puede superar por sí sola

kendi başına aşılamayacak bir hastalıktır

Como ciudadano del mundo, conozco maneras de superar las barreras culturales.

Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.

El primer paso para superar esta forma de soledad ya fue tomado.

bu yalnızlık biçiminin üstesinden gelmesi için ilk adım atılmış oluyor.

Iba a superar al programa espacial soviético, necesitaba una misión más audaz.

Sovyet uzay programını geçmesi durumunda daha cesur bir göreve ihtiyacı

Por muy rápido que intentes correr, jamás lograrás superar a una moto.

Ne kadar hızlı koşarsan koş, asla bir motosikleti yakalayamazsın.

Y superar esta contradicción y que prime la solidaridad por encima del egoísmo

Ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın

Para superar todas las cosas de mí que la gente decía que estaban mal.

sorunları aşmak için çalışabileceğim en sıkı şekilde çalıştım.

Su diseño obligará a cualquier atacante a superar sucesivas capas de fuerte defensa para llegar

Tasarımı, bir saldırganı son kaleye ulaşması için, üst üste sağlam

El saber que podía superar esa increíble dificultad. Y sentí que, en mi vida, yo superaba otras dificultades.

Bu inanılmaz zorluğu aşmıştı. Ve ben de hayatımda yaşadığım zorlukları aştığımı hissettim.

- El chaval creció más y más y al final supero en altura a su padre.
- El chaval creció más y más, hasta superar la altura a su padre.

Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.