Translation of "Tuve" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Tuve" in a sentence and their turkish translations:

Tuve suerte.

Ben şanslıydım.

Tuve que renunciar.

Geri adım atmak zorundaydım.

tuve muchas limitaciones,

bir sürü kısıtlamam vardı.

Tuve que ir.

- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.

No tuve opción.

Hiç seçeneğim yoktu.

Tuve que hacerlo.

Onu yapmak zorunda kaldım.

No tuve suerte.

Şanslı değildim.

Tuve una idea.

- Bir fikrim vardı.
- Bir düşüncem vardı.

Tuve una premonición.

Bir önsezim vardı.

No tuve alternativa.

Hiçbir alternatifim yoktu.

Tuve algunos problemas.

Bazı sorunlarım vardı.

Tuve que aceptarlo.

Onu kabul etmek zorunda kaldım.

Tuve que trabajar.

Çalışmak zorundaydım.

Tuve que parar.

- Durdurmak zorunda kaldım.
- Durmam gerekiyordu.

Recientemente tuve cirugía.

Geçenlerde ameliyat oldum.

Tuve un golpe.

Felç geçirdim.

No tuve tiempo.

Zamanım yoktu.

Tuve un chavacano.

Bir kayısım vardı.

Nunca tuve dudas.

Hiç şüphem yoktu.

Tuve que mentirle.

Ona yalan söylemek zorunda kaldım.

Tuve grandes dificultades.

Birçok zorluklarla karşılaştım.

Tuve mucho éxito.

Çok başarılı oldum.

Tuve tan poco tiempo, que tuve que almorzar apresurado.

O kadar az zamanım vardı ki öğle yemeğini aceleyle yemek zorunda kaldım.

- Tuve que alquilar un carro.
- Tuve que alquilar un auto.

Bir araba kiralamak zorunda kaldım.

- Tuve un sueño extraño anoche.
- Anoche tuve un sueño extraño.

Dün gece tuhaf bir rüya gördüm.

- Tuve un mal sueño anoche.
- Anoche tuve un mal sueño.

Dün gece kötü bir rüya gördüm.

- Tuve un sueño terrible anoche.
- Tuve un sueño espantoso anoche.

Dün gece korkunç bir rüya gördüm.

Entonces, tuve una idea:

Böylece aklıma bir şey geldi:

Y tuve que cambiar.

Yani, değişmek zorundaydım.

Y tuve que pensar,

Ve düşünmek zorundaydım,

De repente tuve suerte.

Birden şanslı oldum.

Tuve una experiencia terrible.

Berbat bir deneyim yaşadım.

Tuve una mañana ocupada.

Yoğun bir sabah geçirdim.

- Tuve cuidado.
- Fui precavido.

Ben titizdim.

Anoche tuve un sueño.

Dün gece bir rüya gördüm.

Tuve una brillante idea.

Parlak bir düşüncem vardı.

Tuve un día difícil.

- Zor bir gün geçirdim.
- Zor bir günüm vardı.

Ayer tuve fiebre elevada.

Dün yüksek ateşim vardı.

Supongo que tuve suerte.

Sanırım şanslıydım.

Tuve una infancia horrible.

- Ben korkunç bir çocukluk geçirdim.
- Ben berbat bir çocukluk geçirdim.

Tuve un día horroroso.

Berbat bir gün geçirdim.

Tuve compasión del joven.

Ben çocuk için merhamet hissettim.

Yo no tuve idea.

Hiçbir fikrim yoktu.

Tuve un sueño extraño.

Garip bir rüya gördüm.

No tuve suficiente tiempo.

Yeterince zamanım yoktu.

No tuve que moverlo.

Onu taşımak zorunda değildim.

No tuve ningún problema.

Hiç sorunum yoktu.

Hoy tuve muchos problemas.

Bugün çok zorluk yaşadım.

Tuve que trabajar tarde.

Geç saatlere kadar çalışmak zorunda kaldım.

Tuve una semana frenética.

Telaşlı bir hafta geçirdim.

- Tuve que dejar que Tom ganara.
- Tuve que dejar ganar a Tom.

- Tom'u kazandırmak zorunda kaldım.
- Tom'un kazanmasına izin vermek zorunda kaldım.

- Nunca tuve que preocuparme por elles.
- Nunca tuve que preocuparme por ellos.

Onlar için asla endişelenmem gerekmedi.

- Anoche tuve un sueño muy raro.
- Tuve un sueño muy extraño anoche.

- Dün gece çok garip bir rüya gördüm.
- Dün gece çok tuhaf bir rüya gördüm.

En ese momento, tuve suficiente.

O noktada, canıma tek etmişti.

tuve que volver a casa.

Eve geri dönmek zorunda kaldım.

tuve que ayudarla a entender

eğitimin, onun ve annesinin geleceğini

Nunca tuve una crítica negativa,

Tek bir kötü eleştiri almamış olan ben

Y tuve el apoyo apropiado

Çevremde uygun bir destek buldum

Tuve que tomar una decisión.

Almam gereken bir karar vardı.

No tuve oportunidad de escapar.

Kaçmak için şansım yoktu.

Este año tuve malas notas.

Ben bu yıl kötü sonuçlar aldım.

Tuve que ir a América.

Amerika'ya gitmek zorunda kaldım.

Tuve un ataque de asma.

Bir astım krizi geçirdim.

Tuve una charla con Tom.

Tom ile sohbet ettim.

Tuve que aceptar su propuesta.

Onun önerisini kabul etmek zorunda kaldım.

Anoche tuve un sueño divertido.

Dün gece komik bir rüya gördüm.

Tuve exactamente la misma sensación.

Ben tam olarak aynı duyguya sahiptim.

Anoche tuve un hermoso sueño.

- Dün gece güzel bir rüya gördüm.
- Geçen gece güzel bir rüya gördüm.

Tuve que ir a urgencias.

Acil servise gitmem gerekti.

Tuve que irme de Boston.

Boston'u terk etmek zorunda kaldım.

Anoche tuve un sueño extraño.

Dün gece tuhaf bir rüya gördüm.

Tuve pésimas notas este semestre.

Bu dönem berbat notlar aldım.

Ayer no tuve que estudiar.

Dün çalışmak zorunda değildim.

Ayer tuve dolor de muelas.

- Dün bir dişim ağrıyordu.
- Dün bir diş ağrım vardı.

Tuve un poco de ayuda.

Biraz yardım aldım.

Anoche tuve una extraña experiencia.

Dün gece garip bir deneyimim oldu.

Yo tuve varicela cuando niño.

Ben bir çocukken suçiçeği geçirdim.

Tuve que darle una oportunidad.

Denemek zorunda kaldım.

Tuve que volver a Boston.

Boston'a geri dönmek zorundaydım.

Tuve que ir al hospital.

Hastaneye gitmek zorundaydım.

Tuve que ayudar a Tom.

Tom'a yardım etmek zorunda kaldım.

Yo me tuve que esconder.

Saklanmak zorunda kaldım.

Tuve que mantener mi secreto.

Sırrımı saklamak zorunda kaldım.

Tuve que mentir de nuevo.

Tekrar yalan söylemek zorunda kaldım.

Tuve que mentirle a Tom.

Tom'a yalan söylemek zorunda kaldım.

Tuve que hacer una elección.

- Bir seçim yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorundaydım.

Tuve que dar el ejemplo.

Ben örnek olmak zorundaydım.

Tuve que decirle a Tom.

Tom'a söylemek zorunda kaldım.