Translation of "Habrá" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Habrá" in a sentence and their turkish translations:

Habrá dificultades.

Zorluklar olacak.

Habrá consecuencias.

Sonuçlar olacaktır.

Habrá tres.

Üç olacak.

Habrá sangre.

Kan olacak.

Todavía habrá fraude

Yine sahtekârlık olacak

Habrá nieve mañana.

Yarın kar olacak.

Habrá un problema.

Bir sorun olacaktır.

¡No habrá piedad!

Hiçbir merhamet olmayacak!

Habrá consecuencias inevitables.

Kaçınılmaz sonuçları olacaktır.

Habrá serias consecuencias.

Ciddi sonuçları olacak.

¿Habrá un pastel?

- Pasta olacak mı?
- Kek olacak mı?

No habrá alternativa.

Alternatif olmayacak.

Habrá una respuesta.

Bir cevap olacak.

Habrá más oportunidades.

Diğer şanslar olacak.

Habrá grandes celebraciones.

Büyük kutlamalar olacak.

- Habrá que volver a hacerlo.
- Habrá que hacerlo de nuevo.
- Habrá que volverlo a hacer.

Bu yeniden yapılmak zorunda olacak.

- Habrá en eclipse lunar mañana.
- Habrá un eclipse lunar mañana.

Yarın bir ay tutulması olacak.

Habrá más fenómenos extremos:

Daha uç olaylar yaşayacağız;

Habrá una gran distancia

büyük bir mesafe olacaktır

Habrá escrito una carta.

O bir mektup yazmış olacak.

¡Mañana no habrá clases!

Yarın ders olmayacak!

No habrá más clases.

Artık ders olmayacak.

Habrá leche y galletas.

Süt ve kurabiyeler olacak.

Habrá que hacerlo mañana.

Yarın tamamlanmış olması gerekecek.

- Dicen que habrá elecciones pronto.
- Se dice que pronto habrá elecciones.

Yakında bir seçim olacağını söyleniyor.

- Ciertamente habrá dudas sobre tu propuesta.
- Ciertamente habrá dudas sobre su propuesta.

Kesinlikle önerin hakkında şüpheler var olacaktır.

Habrá un lugar para ir

benim gidecek bir yerim hep olacak

Sin harina no habrá pan.

Un olmazsa ekmek olmayacak

¿Quién habrá difundido esa noticia?

O haberi kim yaymış olabilir ki?

No habrá una próxima vez.

Bir dahaki sefer olmayacak.

Tom habrá regresado para entonces.

Tom o zamana kadar geri dönebilir.

Siempre habrá gente como yo.

Her zaman benim gibi insanlar olacaktır.

Sin justicia no habrá paz.

Adalet olmadan barış olmayacak.

Habrá información anticipatoria sobre los clásicos.

klasiklerle ilgili birkaç iç bilgi.

Habrá muchas personas mirando este video

Bu videoyu izleyen bir sürü insan olacak

De lo contrario no habrá posibilidad

yoksa imkanı yok çıkıcak

Dice que habrá un terremoto próximamente.

Yakın gelecekte büyük bir deprem olacağı söyleniyor.

Me pregunto quién lo habrá inventado.

- Onu kimin icat ettiğini merak ediyorum.
- Onu kim icat etti acaba?

Todo habrá terminado en 48 horas.

48 saat içinde her şey bitmiş olacak!

No te preocupes, pronto habrá terminado.

Endişelenme. Bu yakında bitecek.

Mañana habrá un examen de matemáticas.

Yarın bir matematik sınavı olacak.

¿Dónde habrá aparcado Tom el coche?

Tom'un arabayı nereye park ettiğini merak ediyorum.

Habrá estado lloviendo en el bosque.

Ormanda yağmur yağıyor olacak.

Aquella pelota se habrá topado conmigo.

O top bana çarpabilirdi.

Me pregunto a dónde habrá ido.

Onun nereye gittiğini merak ediyorum.

Se habrá olvidado de la promesa.

O, sözünü unutmuş olmalı.

La reunión habrá terminado cuando llegue.

Toplantı vardığında bitmiş olacak.

¿Habrá un terremoto en el futuro próximo?

Yakın zamanda bir deprem olacak mı?

Por ahora, él habrá llegado a Osaka.

O, şimdiye kadar Osaka'ya varmış olacak.

Supongo que se habrá ido a casa.

Sanırım o eve gitti.

Siempre ha habido guerras y siempre habrá.

Her zaman savaş vardı ve her zaman olacaktır.

¿Habrá algo de comida en la fiesta?

Partide hiç yiyecek olacak mı?

Me pregunto dónde habrá aprendido francés Tom.

- Tom acaba nerede Fransızca öğrendi?
- Tom'un nerede Fransızca öğrendiğini merak ediyorum.

Me pregunto qué habrá sido de él.

Ona ne olduğunu merak ediyorum.

Para mañana, esta niña lo habrá hecho.

Yarın sabaha kadar bu kız onu yapmış olacak.

Es una pregunta capciosa, pues no habrá alcantarillas.

Hileli bir soru. Kanalizasyon yok ki.

Pero también habrá cosas maravillosas y bendiciones salvadoras.

ama aynı zamanda harikalar ve kurtarışlar da.

En algún momento, habrá gente. Bien, quedémonos cerca.

Önünde sonunda sizi insanlara götürür. Pekâlâ, şimdi buna yakın duralım.

Para cuando llegues allí, ya casi habrá oscurecido.

Sen oraya varıncaya kadar neredeyse karanlık olacak.

Para cuando vuelvas, ella ya se habrá ido.

Sen dönünceye kadar o gitmiş olacak.

Habrá una crisis económica a final de año.

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

Me pregunto qué le habrá pasado a Paul.

Paul'e ne olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto si Tom habrá trabajado algún domingo.

Tom'un pazar günü hiç çalışıp çalışmadığını merak ediyorum.

Me pregunto por qué habrá hecho eso Tom.

Tom'un onu niçin yaptığını merak ediyorum.

A las cinco habrá café y un pastel.

Saat beşte kahve ve kek olacak.

Este año habrá una gigantesca cosecha de maíz.

Bu yıl dev bir mısır mahsulü olacak.

Habrá un baile de etiqueta en el casino.

Kumarhanede resmi bir dans olacak.

Me pregunto qué le habrá pasado a Tom.

Tom'a ne olduğunu merak ediyorum.

Con algo de suerte, mañana no habrá clase.

Umarım, yarın okul olmayacak.

Mejor me pongo esto. ¡Habrá piedras sueltas por ahí!

Bunu takmak istiyorum. Yukarıda bir sürü gevşek kaya olabilir!

Un oasis significa agua. Por lo que habrá criaturas.

Vaha su demektir ve suyun olduğu yerde yaratıklar bulunur.

Y habrá diluvios cuando el agua no haga falta,

suya ihtiyaç olmadığı zamanlarda seller olurken,

No tengo ni idea de dónde habrá ido él.

Onun nereye gittiği hakkında bir fikrim yok.

Ella se habrá ido antes de que tú regreses.

Sen gelmeden önce o gitmiş olacak.

Qué habrá sido de la hermana menor de él.

Onun kız kardeşine ne olduğunu merak ediyorum.

En el año 2012 habrá autos voladores por doquier.

2012 yılında her yerde uçan arabalar olacak.

Habrá una recompensa para quien encuentre a mi perro.

Köpeğimi bulan kişiyi burada bir ödül bekliyor.

Habrá una crisis económica a finales de este año.

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

Habrá otra función de esta película en dos horas.

İki saat içinde bu filmin başka bir gösterisi olacak.

Me pregunto, ¿por qué habrá venido Tom aquí hoy?

Tom'un bugün neden buraya geldiğini merak ediyorum.

Carol habrá salido hacia Londres mañana hacia las ocho.

Carol yarın sekize kadar Londra'dan ayrılmış olacak.

Me pregunto qué le habrá pasado al niño perdido.

O kayıp çocuğa ne olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto qué le habrá hecho cambiar de idea.

Onun fikrini neyin değiştirdiğini merak ediyorum.

Su partida significa que habrá paz en la casa.

Onun ayrılması evde huzur olacak anlamına gelir.

De acuerdo con el pronóstico del tiempo, habrá más lluvia.

Hava tahmini göre, daha fazla yağmur gelmek üzere.

- Eso tiene que haber sido terrible.
- Eso habrá sido terrible.

Bu korkunç olmalı.

Y, presumiblemente, habrá mundos en los que la vida no comenzará.

ayrıca tahminen üzerinde yaşamın hiç başlamayacağı gezegenler var.

Y no habrá humanidad mejor si no hay una transformación cultural.

Kültürel dönüşüm olmadan insanlık gelişmez.

Si ella vuelve a visitar Francia, habrá estado allí tres veces.

O Fransa'yı tekrar ziyaret ederse, oraya üç kez gitmiş olacak.

- Pronto tendremos un concurso de música.
- Pronto habrá un concurso musical.

Yakında bir müzik yarışmamız olacak.

Habrá gastado todo su dinero de aquí a fin de mes.

Ay sonuna kadar bütün parasını harcamış olacak.

Pero cada uno de Uds. habrá cambiado su cerebro de manera diferente.

Fakat her biriniz beyninizi farklı şekilde değiştireceksiniz.

Para el año 2020, la población de esta ciudad se habrá duplicado.

2020 yılına kadar, bu şehrin nüfusu iki katına çıkmış olacak.