Translation of "Tenía" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Tenía" in a sentence and their turkish translations:

Tenía una atmósfera, tenía agua

bir atmosferi vardı suyu vardı

- ¿Cuántos años tenía?
- ¿Qué edad tenía?

O kaç yaşındaydı?

"¡Tenía razón!

"Evet! Tam da tahmin ettiğim gibi! Evet!"

Tenía prisa.

Acelem vardı.

Tenía miedo.

Korktum.

Tenía ambición.

Hırslıydı.

Tenía hambre.

Ben acıkmıştım.

Tenía sueño.

Uykuluydum.

Tenía frío.

Ben üşüdüm.

Tenía sobrepeso.

Ben kiloluydum.

Tenía fiebre.

Ateşim vardı.

Uno tenía hijos o no los tenía,

Çocuklarınız olsun ya da olmasın,

Tenía 42 años y yo tenía 15.

42 yaşındaydı, bense 15.

Lo cual tenía sentido porque tenía mucho talento,

ve bu mantıklıydı çünkü çok yetenekliydi.

Yo no tenía día. Yo solo tenía noche.

Benim gündüzlerim yoktu sadece gece vardı.

- ¿Tenía bocadillos para comer?
- ¿Tenía bocadillos para almorzar?

O, öğle yemeği için sandviç yedi mi?

- No tenía dónde esconderme.
- No tenía dónde ocultarme.

Saklanacak hiçbir yerim yoktu.

Él tenía algo que yo no tenía - fe.

O, benim sahip olmadığım bir şeye sahip: inanç.

Pero los tenía.

ama ayrıcalıklarım vardı.

Tenía paredes gruesas,

Duvarlar çok kalındı,

Y tenía curiosidad.

Merak ediyordum,

Tenía mucha hambre.

Ben çok acıktım.

No tenía dudas.

Hiçbir şüphem yoktu.

Él tenía sed.

O susamıştı.

Él tenía melena.

Uzun saçı vardı.

Tom tenía razón.

Tom haklıydı.

Tenía mal aspecto.

O kötü görünüyordu.

Tom tenía calor.

Tom sıcaktı.

¿Tenía otra opción?

Bir seçeneğim var mıydı?

Tom tenía confianza.

Tom kendinden emindi.

Tenía que asegurarme.

Bundan emin olmam gerekiyordu.

Tenía mis dudas.

Şüphelerim vardı.

Tenía que defenderme.

Kendimi savunmak zorundaydım.

Tenía que probar.

- Denemek zorundaydım.
- Denemek zorunda kaldım.

No tenía prisa.

Acelem yoktu.

Tenía mucho sueño.

Çok uykulu hissettim.

Yo tenía razón.

Haklıydım.

Nadie tenía linterna.

Hiç kimsenin el feneri yoktu.

Tom tenía hambre.

Tom açtı.

Yo tenía dudas.

Benim şüphelerim vardı.

No tenía pesadillas.

O kabus görmedi.

Tenía mal gesto.

Yüzünde tatsız bir ifade vardı.

Tenía muchos intereses

Birçok şeye ilgim vardı

¿Quién tenía razón?

Kim haklıydı?

¿Tenía que hacerlo?

Bunu yapmam gerekiyor muydu?

No tenía permiso.

Benim iznim yoktu.

- Pero yo no tenía miedo.
- Pero no tenía miedo.

Ama korkmuyordum.

- Tom dijo que tenía prisa.
- Tom decía que tenía prisa.

Tom acelesi olduğunu söyledi.

- Ella tenía una conciencia limpia.
- Él tenía una conciencia limpia.

Onun açık bir bilinci vardı.

- Él solo tenía 100 dólares.
- Él tenía únicamente 100 dólares.

Onun sadece 100 doları vardı.

Richard tenía 47 años.

Richard 47 yaşındaydı.

Él tenía 24 años.

24 yaşındaydı.

Algo tenía que hacerse.

Bir şey yapılmak zorundaydı.

Ya no tenía leucemia

lösemi değildim,

Cuando tenía 16 años,

Ben 16 yaşındayken

No tenía maldad alguna.

Kalbinde hiç kötülük yoktu.

Adam Smith tenía razón.

Adam Smith haklıydı.

Solo tenía 31 años.

Daha sadece 31 yaşındaydım.

Cuando tenía 20 años,

20 yaşındayken

Cuando tenía 10 años,

10 yaşındayken

Tenía un polo magnético

manyetik kutbu vardı

Él tenía buen aspecto.

O iyi görünüyordu.

Tom probablemente tenía razón.

Tom büyük olasılıkla haklıydı.

Él no tenía dinero.

- Onun hiç parası yoktu.
- Onun parası yoktu.

No tenía dinero suficiente.

Onun yeterli parası yoktu.

Yo tenía tu edad.

Senin yaşındaydım.

Pero no tenía miedo.

Ama korkmuyordum.

Desafortunadamente, Nancy tenía razón.

Maalesef, Nancy haklıydı.

Tenía que hacer algo.

Bir şey yapmak zorundaydım.

Tom tenía dificultades financieras.

Tom'un mali olarak başı dertteydi.

Él no tenía sueño.

- Uykusu yoktu.
- Yorgun değildi.

Tenía los pies dormidos.

Onun ayakları uyuşmuştu.

Tenía la cara pálida.

Onun yüzü beyazdı.

Tenía el pelo gris.

Benim gri saçım vardı.

Tom tenía un perro.

Tom'un bir köpeği vardı.

Tom no tenía lápiz.

Tom'un kurşun kalemi yoktu.

Tenía los ojos cerrados.

Gözleri kapalıydı.

Tom tenía muchos amigos.

Tom'un birçok arkadaşı vardı.

Sabía que tenía razón.

Haklı olduğumu biliyordum.

Ella tenía una radio.

Onun bir radyosu vardı.

Ella no tenía dinero.

Onun parası yoktu.

Tenía un ataque epiléptico.

Kriz geçirdim.

Tenía cosas que hacer.

Yapacak şeylerim vardı.

Tenía demasiado para beber.

İçmek için çok fazla şeyim vardı.

No tenía mucha hambre.

Çok aç hissetmiyordum.

Él tenía un perro.

Onun bir köpeği vardı.

¿Qué otra opción tenía?

Başka hangi seçeneğim vardı?

Tenía el pelo largo.

Uzun saçı vardı.

Tenía todo bajo control.

Her şey kontrolüm altındaydı.

Tenía un mal día.

Kötü bir gün geçiriyordum.

¿Tenía Tom un arma?

Tom'un bir silahı var mıydı?