Translation of "Mariage" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Mariage" in a sentence and their turkish translations:

- J'étais à votre mariage.
- J'étais à ton mariage.

Ben sizin düğününüzdeydim.

- Notre mariage est fini.
- Notre mariage a pris fin.

Evliliğimiz bitti.

- Nous avons annulé le mariage.
- Nous annulâmes le mariage.

Düğünü iptal ettik.

- Qu'as-tu pensé du mariage ?
- Qu'avez-vous pensé du mariage ?

Düğün hakkında ne düşündün?

À quand le mariage ?

Düğün ne zaman?

Comment était le mariage ?

Düğün nasıldı?

Elle pense au mariage.

O evlenmeyi düşünüyor.

C'est mon troisième mariage.

Bu benim üçüncü evliliğim.

Joyeux anniversaire de mariage.

Mutlu evlilik yıldönümü.

Elle approuva le mariage.

O, düğünü onayladı.

- Mon père désapprouva notre mariage.
- Mon père a désapprouvé notre mariage.

Babam evliliğimize itiraz etti.

- Quelle sorte de mariage voulez-vous ?
- Quelle sorte de mariage veux-tu ?

Ne tür bir düğün istiyorsun?

- Leur mariage s'est rompu l'année dernière.
- Leur mariage s'est rompu l'année passée.

Evlilikleri geçen yıl bitti.

- Le mariage gay devrait être légal.
- Le mariage homosexuel devrait être légal.

Eş cinsel evliliği yasal olmalıdır.

- Le mariage homosexuel est légal, ici.
- Le mariage gay est légal ici.

Eşcinsel evlilik burada yasaldır.

Le mariage est une loterie.

Evlilik piyangodur.

Votre mariage est à mal.

- Evliliğin sıkıntılı.
- Evliliğin sıkıntıda.

Ce fut un beau mariage.

O güzel bir düğündü.

Le mariage change les gens.

Evlilik insanları değiştirir.

Notre mariage était une erreur.

Evliliğimiz bir hataydı.

Leur mariage a lieu demain.

- Onların düğünü yarın.
- Onların düğünleri yarın.

Père n'approuvera jamais mon mariage.

- Babam, evliliğimi asla onaylamayacak.
- Babam, evliliğimi kabul etmeyecek.

Le mariage effraie certaines personnes.

Evlilik bazı insanları korkutur.

Je suis contre le mariage.

Evliliğe karşıyım.

Ça ressemble à un mariage.

- Bu bir düğünü andırıyor.
- Bu bir düğüne benziyor.

Elle souhaite attendre jusqu'au mariage.

Nikaha kadar beklemek istiyor.

- Toute la famille a désapprouvé le mariage.
- La famille entière désapprouva le mariage.

- Maçta bütün aile kaşlarını çattı.
- Ailenin tamamı evliliğe karşıydı.
- Bu ilişkiye tüm aile soğuk bakıyordu.

- Je ne veux pas d'un mariage tralala.
- Je ne veux pas d'un grand mariage.

Ben büyük bir düğün istemiyorum.

- Mon cousin m'a invité à son mariage.
- Ma cousine m'a invité à son mariage.

Kuzenim beni düğününe davet etti.

- Ils ne m'ont pas invité à leur mariage.
- Ils ne m'ont pas invitée à leur mariage.
- Elles ne m'ont pas invité à leur mariage.
- Elles ne m'ont pas invitée à leur mariage.

Onlar beni düğünlerine davet etmediler.

Avec le mariage et la procréation.

katı kurallar geliştirdik.

Elle était demoiselle d'honneur au mariage.

O, düğünde bir nedimeydi.

Je vais la demander en mariage.

Ona evlenme teklif edeceğim.

Il a eu un mariage heureux.

- Onun mutlu bir evliliği oldu.
- Mutlu bir evliliği vardı.

C'était une belle demande en mariage.

Bu güzel bir evlilik teklifiydi.

C'était une belle cérémonie de mariage.

O güzel bir düğün töreniydi.

Je sais tout sur le mariage.

Evlilik hakkında her şeyi biliyorum.

Elle accepta sa demande en mariage.

Onun evlenme teklifini kabul etti.

L'Église enseigne l'abstinence avant le mariage.

Kilise evlilikten önce seksten uzak durmayı öğretir.

Le mariage homosexuel est légal, ici.

Aynı cinsiyetten evlilik burada yasaldır.

J'ai été invité à leur mariage.

Onların düğününe davet edildim.

Marie est une organisatrice de mariage.

Mary bir düğün planlayıcısı.

Où a eu lieu le mariage ?

Nikah nerede düzenlendi?

J'ai fait le gâteau de mariage.

Düğün pastası yapacağım.

Tom a demandé Marie en mariage.

Tom Mary'ye evlenme teklif etti.

Demain nous participerons à un mariage.

Yarın düğüne katılacağız.

Pourquoi devrions-nous attendre jusqu'au mariage?

Neden evlenene kadar bekleyelim?

- Ils eurent un débat sur le mariage homosexuel.
- Ils ont eu un débat sur le mariage homosexuel.
- Elles eurent un débat sur le mariage homosexuel.
- Elles ont eu un débat sur le mariage homosexuel.

Eşcinsel evlilik konusunda bir tartışmaları vardı.

Après le mariage et l'installation à l'étranger

evlilik yapıp yurt dışına yerleşmesinden sonra

Avez-vous été invité à leur mariage ?

Onların düğününe davet edildin mi?

Mes parents ont eu un mariage arrangé.

Annem-babam görücü usulü evlilik yaptı.

M. Smith a demandé Jane en mariage.

Bay Smith Jane'e kendisi ile evlenmesini rica etti.

J'ai prononcé un discours au mariage hier.

Dün düğünde bir konuşma yaptım.

Il tailla sa barbe pour le mariage.

O, düğün için sakalını kesti.

Mes parents sont opposés à mon mariage.

- Ebeveynlerim evliliğe karşı.
- Annem ve babam evliliğe karşı.

Mes parents étaient opposés à notre mariage.

Ailem evliliğimize karşı çıktı.

Tout le monde est arrivé au mariage.

Herkes onu düğün için yaptı.

Nous étions tous présents à son mariage.

Hepimiz onun düğününde mevcuttuk.

Le mariage aura lieu au printemps prochain.

Düğün, önümüzdeki bahar gerçekleşecek.

Dan a prononcé un discours au mariage.

Dan düğünde bir konuşma yaptı.

Le mariage est un engagement à vie.

- Evlilik ömür boyu sadakattir.
- Evlilik ömür boyu bağlılıktır.

Notre mariage a touché à sa fin.

Evliliğimiz bitti.

Année, le mariage entre les noms du nouveau président de la république mariage n'a pas été accepté

dönmeden önce, cumhuriyetin yeni cumhurbaşkanının isimlerinin evliliği

- L'église est décorée avec des fleurs pour le mariage.
- L'église est décorée de fleurs pour le mariage.

Nikah için kilise çiçeklerle süslendi.

- Est-ce-que le mariage gay devrait être légal ?
- Est-ce-que le mariage homosexuel devrait être légal ?

Eş cinsel evliliği yasal olmalı mı?

Quand le mariage a-t-il eu lieu ?

Düğün ne zaman gerçekleşti?

Le père ne consentira jamais à mon mariage.

Babam benim evliliğimi asla onaylamayacak.

La fête de mariage aura lieu à Montmartre.

Evlilik resepsiyonu Montmartre'de gerçekleşecek.

Que devrais-je acheter comme cadeau de mariage ?

Bir düğün hediyesi olarak ne almalıyım?

Il vous faut œuvrer à sauver votre mariage.

- Evliliğini kurtarmak adına çaba sarf etmen gerek.
- Evliliğini kurtarmak için uğraşmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmak zorundasın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışman gerekiyor.

Ils ont rompu après un an de mariage.

Bir yıl evlilikten sonra ayrıldılar.

Tout à coup, il m'a demandée en mariage.

Aniden, bana evlenme teklif etti.

Nous avons fait un mariage traditionnel à l'église.

Geleneksel bir kilise düğünümüz vardı.

Le mariage a eu lieu à l'hôtel Ritz.

Düğün Ritz Otel'de gerçekleşti.

Je veux que tu viennes à mon mariage.

Düğünüme gelmeni istiyorum.

Je veux que vous veniez à mon mariage.

Düğünüme gelmenizi istiyorum.

Aujourd'hui, c'est l'anniversaire de mariage de mes parents.

Bugün ebeveynlerimin evlilik yıl dönümü.

Ta famille a-t-elle approuvé ton mariage ?

Ebeveynlerin evliliğini onayladı mı?

Il se peut que ce soit un mariage.

O bir düğün olabilir.

Pour leur mariage, ils avaient loué une limousine.

Düğünleri için bir limuzin kiraladılar.

Tom a décidé de demander Marie en mariage.

Tom Mary'ye evlenme teklif etmeye karar verdi.

- Ils ont fixé la date et du lieu du mariage.
- Elles ont fixé la date et du lieu du mariage.

Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.

- Je pousserai la chansonnette au mariage de Tom et Marie.
- Je chanterai une chanson au mariage de Tom et Marie.

Tom ve Mary'nin düğününde bir şarkı söylüyor olacağım.

Mais pourquoi enseignons-nous aux filles d'aspirer au mariage

Ama neden kızlara evliliği hedeflemelerini öğretirken,

Ma fille a atteint l'âge de penser au mariage.

Kızım evlenebilecek yaşa geldi.

Tu ferais bien d'épargner de l'argent pour ton mariage.

Düğünün için biraz para biriktirsen iyi olur.

Les coutumes du mariage sont différentes dans chaque pays.

Evlilik gelenekleri ülkelere göre değişir.

Le mariage est un événement important dans la vie.

Bir düğün, hayattaki önemli bir andır.

Il rassembla son courage et la demanda en mariage.

Cesaretini topladı ve ona evlenme teklif etti.

Toute mariée est belle, le jour de son mariage.

Her gelin düğün gününde güzeldir.

Depuis combien de temps avez-vous planifié ce mariage ?

Bu düğünü ne kadar süredir planlıyorsun?

Alain n’est pas heureux ni satisfait de son mariage.

Alain, evliliğinden mutlu değil ya da memnun.