Examples of using "L'habitude" in a sentence and their turkish translations:
Beklemeye alışkınız.
Sigara içerdim.
O, seyahat etmeye alışkındır.
O, bilgisayarlara aşinadır.
Genellikle çok yerim.
Gezmeye alışıktır.
- Sıcağa alışkınım.
- Sıcağa alışığım.
O eskiden içerdi.
Kendim için yemek pişirme alışkanlığım var.
Erken kalkmaya alışkınım.
O, çok çalışmaya alışkındır.
İyi beslenme alışkanlıkları gereklidir.
Babam seyahat ederdi.
Bir günlük tutardım.
Tom başarısızlığa alışkın değildi.
Babam seyahat etmeye alışkın.
- Her şeyi abartmak gibi bir alışkanlığın var.
- Her şeyi abartma alışkanlığın var.
Tom çok çalışmaya alışkın.
- Kaybetmeye alışkın değilim.
- Yenilgiye alışık değilim.
Sözlüklerini kullanma alışkanlığı oluşturmaya gayret etmelisin.
O, yemek pişirmeye alışkındır.
O geceleri kitap okurdu.
O, konuşmalar yapmaya alışkındır.
Kız kardeşim yemek pişirmeye alışkın değildir.
O önceleri bira içerdi.
Topluluk önünde konuşmaya alışkındır.
O eskiden içerdi.
Sözlüğünü kullanmayı alışkanlık edinmelisin.
Tom konuşmalar yapmaya alışkındır.
Bu sık sık yemek yediğim restorandır.
O, iş mektubu yazmaya alışkındı.
Kendim için yemek pişirmeye alışkınım.
Bu nehirde yüzerdim.
Eskiden et yerdim.
- Uyumadan önce dua ederdi.
- Yatağa gitmeden önce dua ederdi.
Tom, Mary'nin genellikle nerede kayak yaptığını bilmiyor.
Rastgele roman okurdum.
Babam otobüsle işe giderdi.
O, aceleyle yemeğe alışkındır.
Onun kapıyı açık tutma alışkanlığı var.
O yabancılarla konuşmaya alışkındır.
Sabahları duş alma alışkanlığım var.
O akşam yemeğinden sonra yürüyüşe çıkma alışkanlığındaydı.
Bir çocukken her gün yüzerdim.
O, pazar günleri müzeye giderdi.
Ben erken kalkma alışkanlığı edinmek zorundayım.
Her zaman doğruyu söyleme alışkanlığı vardı.
Başını kaşıma alışkanlığı var.
O, bira içmeye alışkındı.
Genelde saat ondan önce yatarım.
Yunanlar birkaç tanrıya tapardı.
Onlar, pazar günleri normal olarak kiliseye giderlerdi.
O, ona ev ödevinde yardımcı olurdu.
Bu tür yemek yemeğe alışkınım.
O, o tür duruma alışkındır.
Tom genellikle duygularını göstermez.
Kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkma alışkanlığı duyuyorum.
O yemek yerken gazete okuma alışkanlığında.
Gerçekçi bir şekilde değerlendirme,
İnsanlar yürüyerek seyahat ederlerdi.
Perry yüksek sesle düşünme alışkanlığı edindi.
Pazar günü genellikle evde kalırım.
Babam bu restoranda yemek yerdi.
Tom; Mary ve John'la takılırdı.
Cumartesi akşamları sinemaya giderdik.
Bu marketten alışveriş yapmaya alışığım.
O,tüm gece boyunca ayakta kalmaya alışık.
Onlar babalarına saygı duyardı.
Tom her zaman buraya gelirdi.
Ben odamı çok daha temiz tutardım.
Birkaç çocukla oynardım.
O genellikle saat 8'de işe gider.
Keşke sigara içme alışkanlığından vazgeçebilsem.
- Yazın yüzmek için ırmağa giderdik.
- Yazın yüzmeye ırmağa giderdik.
- Yazın, yüzmek için nehre giderdik.
- Yazın yüzmeye nehre giderdik.
Bana Hindistan hakkında hikayeler anlatırdı.
Kahvaltıdan önce bir yürüyüşe gitmek benim alışkanlığımdır.
Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkınım.
Alışverişe genellikle Pazar öğleden sonra giderim.
Tom asla bu kadar çok abur cubur yemezdi.
Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.
O, ev ödevini akşam yemeğinden önce yapmaya alışkındır.
Mary genelde alay edilmeye alışkın değildir.
Öyle kaba bir biçimde konuşulmaya alışkın değilim.
Babam, küçükken beni buraya getirirdi.
O, çatıdaki kemanla sık sık pratik yapardı.
Onun kızgın olduğu zaman ayağa kalkma alışkanlığı vardır.
Köpeğimi günde iki kez beslerdim.
O günlerde ara sıra roman okurdum.
Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
Bir konuşma dinlerken başını sallama alışkanlığı vardır.
Eskisi kadar çok et yemem.
Tom bana herkesin içinde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.
Sabah yürürdüm.