Examples of using "Entière" in a sentence and their turkish translations:
tüm yörüngeyi anlamaya koyuldular.
Ben bütün bir inek yedim.
Bütün günüm sürprizlerle doluydu.
daha çok bütün hissetmekle alakalı.
Doktoruma tam bir inancım var.
Bütün şehir elektriksizdi.
O, dünyanın her yerinde seyahat etti.
Bütün kasaba patlatıldı.
Su bütün şehri mahvetti.
Tamamıyla hizmetinizdeyim.
Bir hafta boyunca gitmiş olacağım.
tüm gezegen önünde sonunda acı çeker.
Bütün günü seninle geçirmek istiyorum.
Tüm kasaba yangın tarafından harap edildi.
- Bütün şehir su tarafından mahvedildi.
- Bütün şehir su tarafından tahrip edildi.
O, bir şişe sütü tamamen içti.
Bütün hayatınızı karanlıkta geçirseniz
yaşamın tamamı beslenmiş, korunmuş ve tutulmuş.
Bütün aile dışarıda ekin biçiyordu.
- Bu raporu yazmak için bütün gece ayaktaydım.
- Bu raporu yazmak için bütün gece yatmadım.
Bütün günü Tom'u düşünerek geçirdim.
Tüm haftayı o rapor üzerinde çalışarak geçirdim.
Tüm bir haftayı kaybetmek istemez.
Bütün sınıf sessizdi.
tüm şehri kurmak için kumaş kullanılmış.
Bütün bir popülasyonun tek bir yerde olması çok büyük bir risk.
Hayatım boyunca inkâr ettiğim
Tüm yaşamını fizik çalışmalarına adadı.
O tüm hayatını fakir insanlara yardım etmeye adadı.
Tom ve Mary bütün sabahı, evi temizleyerek geçirdi.
Bütün ulus barış istiyor.
Hayatım boyunca burada yaşadım.
Ben bütün akşamı Kenji Miyazawa'nın şiirini okuyarak geçirdim.
- Maçta bütün aile kaşlarını çattı.
- Ailenin tamamı evliliğe karşıydı.
- Bu ilişkiye tüm aile soğuk bakıyordu.
O hayatı boyunca burada yaşadı.
O tüm hayatı boyunca burada yaşadı.
Tom bütün akşamı ünlü kişlerin fotoğrafları için Web'i araştırmakla geçirdi.
. Örneğin Yemen'de yüksek binalarla dolu bir şehir var
Bütün günü roman okuyarak geçirdim.