Translation of "Son" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Son" in a sentence and their turkish translations:

- Monte le son.
- Augmente le son.
- Montez le son.
- Augmentez le son.

Sesi açın.

Son ami aime son chien.

Arkadaşı kendi köpeğini seviyor.

Son père approuva son projet.

Babası onun planını onayladı.

- Monte le son.
- Augmente le son.
- Montez le son.

Sesi açın.

- Voici son opinion.
- C'est son opinion.
- C'est son avis.

Bu onun görüşü.

- Es-tu son proxénète?
- T'es son mac ?
- T'es son maquereau ?
- T'es son souteneur ?

Onun pezevengi misin?

Son génie compensa son manque d'expérience.

Onun dahiliği onun deneyim eksikliğini telafi eder.

Son nez est son meilleur trait.

Onun burnu onun en iyi özelliğidir.

Son échec vient de son ignorance.

Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.

- Son pet puait.
- Son pet empestait.

Onun osuruğu koktu.

Son professeur a fait son éloge.

Onun öğretmeni onu övdü.

- Son père mourut.
- Son père décéda.

Onun babası ölmüş.

- Il est son ami.
- Elle est son amie.
- C'est son amie.

O, onun arkadaşıdır.

- Son discours m'ennuya.
- Son discours m'a ennuyé.
- Son discours m'a ennuyée.

Onun konuşmasından dolayı sıkıldım.

- Connaissez-vous son nom ?
- Savez-vous son nom ?
- Connais-tu son nom ?
- Sais-tu son nom ?

Onun adını biliyor musun?

- Tom montre son appareil photographique à son frère.
- Tom montre son appareil photo à son frère.

Tom kamerasını erkek kardeşine gösteriyor.

- Son livre m'inspira.
- Son livre m'a inspiré.

Kitabı bana ilham verdi.

- Ceci est son cheval.
- C'est son cheval.

- Bu onun atı.
- O, onun atı.

- Son chien m'aboie.
- Son chien m'aboie dessus.

Onun köpeği bana havlar.

Son père a récemment perdu son travail.

Babası geçenlerde işini kaybetti.

Son passe-temps est sculpter son corps.

Onun hobisi vücut geliştirme.

J'aime cette télévision. Son son est exceptionnel.

Bu televizyonu beğeniyorum. Ses olağanüstü.

- Il est son ami.
- C'est son ami.

O, onun arkadaşıdır.

- Son rêve s'était réalisé.
- Son rêve s'est réalisé.
- Son rêve se réalisa.

Onun hayali gerçek oldu.

Son charme ne réside pas dans son apparence mais dans son caractère.

Onun çekiciliği görünüşünde değil, karakterinde.

- Il perdit son travail.
- Il a perdu son emploi.
- Il a perdu son travail.
- Il perdit son emploi.

- O işini kaybetti.
- İşini kaybetti.

- Tom a changé son régime.
- Tom a changé son alimentation.
- Tom changea son alimentation.
- Tom changea son régime.

Tom diyetini değiştirdi.

- Tom sortit son arme.
- Tom a sorti son flingue.
- Tom dégaina son pistolet.

- Tom silahını çıkardı.
- Tom emaneti çıkardı.

Tout son argent est allé à son neveu.

Onun bütün parası yeğenine gitti.

Il attribua son succès à son dur labeur.

O başarısını çok çalışmaya atfetti.

Son voisin s'occupera des enfants pendant son absence.

Komşusu, o uzakta iken çocukların bakımını üslenecek.

Un capitaine dirige son navire et son équipage.

Kaptan, gemi ve mürettebatını kontrol eder.

- Elle mangea son dîner.
- Elle mangea son souper.

O, akşam yemeğini yedi.

Son mari est sur son lit de mort.

Onun kocası ölmek üzere.

- Tom aime son travail.
- Tom aime son emploi.

Tom işini seviyor.

- Connais-tu son frère ?
- Connaissez-vous son frère ?

Onun kardeşini tanıyor musun?

- Connais-tu son père ?
- Connaissez-vous son père ?

Onun babasını tanıyor musun?

- Demande-lui son nom.
- Demandez-lui son nom.

Ona adını sor.

Il s'assit à son côté, sur son lit.

O, onun yatağında onun yanında oturdu.

- J'ai reconnu son visage.
- Je reconnus son visage.

Onun yüzünü tanıdım.

- Il retira son manteau.
- Il retira son pardessus.

O, paltosunu çıkardı.

Tom est à son bureau dans son bureau.

Tom ofisinde masasında.

- Son histoire semble étrange.
- Son récit semble étrange.

Onun hikayesi garip görünüyor.

Tom aime tremper son biscuit dans son café.

- Tom bisküvisini kahvesine batırmayı sever.
- Tom bisküvisini kahvesine bandırmayı sever.
- Tom bisküvisini kahvesine banmayı sever.
- Tom bisküvisini kahvesine daldırmaktan hoşlanır.

- Son discours était excellent.
- Son discours fut excellent.

Onun konuşması mükemmeldi.

- Son silence m'a surprise.
- Son silence m'a surpris.

Onun sessizliği beni şaşırttı.

L'essentiel de son revenu passe dans son loyer.

Onun gelirinin çoğunluğu onun kirasını ödemeye gider.

Tom a porté son fils sur son dos.

Tom oğlunu sırtında taşıdı.

- Connaissez-vous son père ?
- Connais-tu son père ?
- Connaissez-vous son père ?
- Est-ce que tu connais son père ?

Onun babasını tanıyor musun?

- Il a loupé son vol.
- Il loupa son vol.
- Il a raté son vol.

O, uçağını kaçırdı.

- Il a atteint son but.
- Il atteignit son but.
- Il a atteint son objectif.

O hedefine ulaştı.

- Son apparence m'a trompé.
- Son apparence m'a trompée.
- J'ai été abusé par son apparence.
- J'ai été abusée par son apparence.

Görünüşüne aldandım.

- Il porta son sac.
- Il a porté son sac.
- Il lui porta son sac.
- Il lui a porté son sac.

Onun çantasını taşıdı.

- Comment connais-tu son nom ?
- Comment connaissez-vous son nom ?
- D'où savez-vous son nom ?
- D'où sais-tu son nom ?

Onun adını nasıl biliyorsun?

C'était son yacht.

Bu da onun yatıydı.

C'est son garant.

Onun teminatçısı.

C'est son collier !

Bu onun tasması!

TT : (Son bas)

TT: (Pes ses çıkarıyor)

TT : ( Son aigu)

TT: (Tiz ses çıkarıyor)

écoutons ce son

bu sese bir kulak verelim

Apporter son soutien.

destek vermesini emretti .

Son sang bout.

Onun kanı kaynıyor.

Son rythme s'accélérait.

Onun yürüyüşü hızlandı.

J'admire son talent.

Onun yeteneğine hayranım.

Son visage s'éclaira.

Onun yüzü aydınlandı.

J'adore son parfum !

Onun parfümünü seviyorum.

Son visage pâlit.

Yüzü beyazladı.

C'est son Jules.

O onun erkek arkadaşı.

J'apprécie son attitude.

Onun davranışını seviyorum.

J'aime son fils.

Onun oğlunu seviyorum.

C'est son cheval.

Bu onun atıdır.

J'écoute son récital.

Onun resitalini dinliyorum.

Suivez son exemple.

- Onun örneğini izleyin.
- Onun örneğini takip edin.

Son visage s'empourpra.

Yüzü kızardı.

J'aime son roman.

Onun romanını seviyorum.

J'admire son courage.

Onun cesaretine hayranım.

J'attends son appel.

Onun telefon aramasını bekliyorum.

Son doigt saigne.

Parmağı kanıyor.

C'est son amie.

O, onun arkadaşıdır.

Coupe le son.

Sesi kapat.

J'envie son succès.

Onun başarısını kıskanıyorum.