Translation of "Devra" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Devra" in a sentence and their turkish translations:

Ceci devra être remplacé.

Bunun değiştirilmesi gerekecek.

- L'un de nous devra y aller.
- L'un de nous devra partir.

Bizden biri gitmek zorunda kalacak.

Il devra trouver sa voie,

Yolunu bulmak zorunda,

Il devra refaire cette tâche.

- O, o görevi tekrar yapmak zorunda kalacak.
- O, bu görevi tekrar yapmak zorunda kalacak.

La réponse devra être « non . »

Yanıtın "hayır" olması gerekecek.

Sami devra signer ce document.

- Sami bu belgeyi imzalamak zorunda kalacak.
- Sami bu dokümanı imzalamak zorunda kalacak.

Tom devra peut-être attendre.

- Tom beklemek zorunda kalabilir.
- Tom'un beklemesi gerekebilir.

- Il devra aller à la gare.
- Il devra se rendre à la gare.

İstasyona gitmek zorunda kalacak.

L'un de nous deux devra partir.

Ya sen ya da ben gitmek zorunda kalacağım.

L'Espagne devra emprunter cent milliards d'euros.

İspanya'nın 100 milyar euro borç alması gerekecek.

Elle devra se rapprocher du centre-ville.

Şehrin daha içlerine doğru girmeli.

Elle devra cuisiner pour tout le monde.

Herkes için yemek pişirmek zorunda kalacak.

L'un de nous deux devra le faire.

Ya siz ya da ben onu yapmak zorunda kalacağım.

Combien de personnes devra-t-on encore évacuer ?

Kaç kişiyi daha çıkarmalıyız?

Un des plus grands que notre civilisation devra affronter.

karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri olduğu konusunda uyardı.

Un jour elle devra payer pour ce qu'elle a fait.

O, bir gün yaptığının hesabını vermek zorunda kalacak.

Je me demande si Tom devra le faire ou non.

Tom'un bunu yapması gerekip gerekmeyeceğini merak ediyorum.

Un jour, quelqu'un devra dire à Tom qu'il doit se comporter correctement.

Sonuçta biri Tom'a terbiyeli davranması gerektiğini söylemek zorunda kalacak.

- Le travail doit être fini pour demain.
- Demain, le travail devra être prêt.

İş yarın hazır olmalı.

Tom espère qu'il ne devra pas vivre à Boston pendant plus d'un an.

Tom bir yıldan daha fazla Boston'da yaşamak zorunda olmamayı ümit ediyor.

S'il continue à boire ainsi, il devra prendre un taxi pour rentrer à la maison.

Eğer o böyle içmeye devam ederse eve bir taksi çağırmak zorunda kalacak.