Translation of "Cellules" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Cellules" in a sentence and their turkish translations:

Les cellules eucaryotes ont des noyaux.

Ökaryotik hücrelerin çekirdekleri vardır.

Depuis que la servitude et les cellules existent.

tüm kaynaklarını seferber ediyorlar.

La plante a de l'eau dans ses cellules

Onda olan şey hücrelerin içindeki sudur

Différentes cellules du cerveau codaient différentes parties du labyrinthe.

farklı beyin hücreleri labirentin farklı kısımlarını kodlardı.

La forme des cellules change, et la feuille tombe.

hücrelerin şeklini değiştirir ve yaprak düşer.

Le sujet de la résistance diffère selon les cellules

hücrelere göre direnç konusu farklılık gösteriyor

Les cellules sanguines sont produites dans la moelle osseuse.

Kan hücreleri kemik iliğinde üretilirler.

Sur ces milliards de cellules, la plupart sont des bactéries.

Yani vücudunuzdaki 600 trilyon hücrenin çoğu bakteri.

Des cellules photosynthétiques plus petites que ce qui paraissait possible.

Herkesin sandığından daha küçük fotosentetik hücreler.

Ce qui peut endommager des cellules clés de notre peau,

ve ciltte, hasar gördüğü zaman cilt kanseri gibi

Et finit dans vos cellules, votre cœur, votre cerveau, vos reins.

hücrelerinize varan, kalbiniz, beyniniz, böbrekleriniz.

Vous êtes une masse ambulante de bactéries avec quelques cellules humaines.

Siz bir kaç insan hücresi eklenmiş bir yürüyen bakteri kolonisisiniz.

Mais les gardes peuvent voir chaque centimètre carré de ces cellules.

ama bekçiler bu hücrelerin her santimini görebilirler.

Ils ont une bande horizontale de cellules photosensibles pour scruter l'horizon.

Gözlerindeki, ışığa duyarlı hücrelerden oluşan yatay hatla ufku tararlar.

De la manière de vivre des cellules cancéreuses dans notre corps.

vücudumuzda maruz kaldıkları koşulları çok temsil etmiyordu.

Arrêté en possession de cocaïne mais libéré faute de cellules disponibles.

Kokainle yakalandı,ama hiç yer olmadığı için serbest bırakıldı.

Les chromosomes de nos cellules contiennent l'ensemble de notre matériel génétique.

Bizim hücrelerde kromozomlar genetik materyalimizin bütününü içerir.

Car il y a quantité de cellules anormales qui s'y sont accumulées.

orada çok fazla anormal hücre var.

C'est-à-dire plus de cellules que d'étoiles dans la Voie lactée,

Samanyolu galaksisindeki yıldızlardan daha fazla.

Le système immunitaire crée un milieu rempli de cellules et de protéines

bağışıklık sistemi hücre ve proteinlerden küçük bir çevre oluşturacak

Les crèmes exfoliantes suppriment les cellules mortes ou endommagées de la peau.

Eksfoliye kremler ölü ya da hasarlı cilt hücrelerini temizler.

La caution n'a jamais été conçue pour garder les gens dans des cellules.

Hiçbir zaman insanları hapiste tutmak için tasarlanmadı.

Semblables à des miroirs, des cellules de ses yeux amplifient la faible lumière.

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

Les calmars lucioles génèrent leur propre lumière, grâce à des cellules appelées photophores.

Ateş böceği mürekkep balığı, fotofor adı verilen özel hücreleriyle kendi ışığını üretir.

Les cellules nerveuses efférentes sont dirigées vers les organes cibles à partir du cerveau.

Motor nöronlar beyinden ilgili organlara etki etmek üzere iletim yapar.