Translation of "Ses" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Ses" in a sentence and their turkish translations:

ses valeurs et ses inquiétudes.

değerleri ve endişeleriyle ilgileniriz.

ses avions, et ses passeports,

hava yolu şirketini ve pasaportlarını,

Ses actions contredisaient toujours ses paroles.

Onun eylemleri hep sözleriyle çelişiyordu.

ses conséquences

ayrıca sürecin sonuçlarını

Nancy posa ses coudes sur ses genoux.

Nancy dirseklerini dizlerinde dinlendirdi.

Tom passa ses doigts dans ses cheveux.

Tom parmaklarını saçında gezdirdi.

Elle plaça ses mains sur ses épaules.

Ellerini onun omuzlarına koydu.

Ses négociateurs s'étaient soustraits à ses ordres.

Onun arabulucuları onun emirlerine itaat etmedi.

- Il retira ses vêtements.
- Il ôta ses vêtements.
- Il a retiré ses vêtements.
- Il a ôté ses vêtements.

O, elbiselerini çıkardı.

- Ses dents furent blanches.
- Ses dents ont été blanches.
- Ses dents étaient blanches.

Onun dişleri beyazdı.

Elle retira ses lunettes et mit ses lentilles.

O, gözlüğünü çıkardı ve kontak lenslerini taktı.

- Elle aime ses enfants.
- Elle adore ses enfants.

O, çocuklarını sever.

- Regardais-tu ses jambes ?
- Regardiez-vous ses jambes ?

Onun bacaklarına mı bakıyordun?

- Tom fait ses bagages.
- Tom fait ses valises.

Tom toparlanıyor.

La vie a ses hauts et ses bas.

Hayatın iniş ve çıkışları vardır.

- Ses mots m'ont surpris.
- Ses paroles me surprirent.

Onun sözleri beni şaşırttı.

- Elle regardait ses ongles.
- Elle fixait ses ongles.

O, tırnaklarına baktı.

Dan vantait ses idées racistes à ses amis.

Dan ırkçı fikirlerini arkadaşlarına övdü.

Elle fit courir ses doigts dans ses cheveux.

Parmaklarını saçında gezdirdi.

- Aimes-tu ses chansons ?
- Aimez-vous ses chansons ?

Onun şarkılarını sever misin?

- Ses agissements étaient vains.
- Ses agissements furent vains.

- Yaptıkları boşuna.
- Yaptıkları beyhude.

- Il admit ses erreurs.
- Il reconnut ses erreurs.

O, hatalarını kabul etti.

- Ses paroles l'ont blessée.
- Ses paroles l'ont froissée.

Sözleri onun duygularını incitti.

Avec ses produits,

ürünlerinize hak ettiğini verirseniz

Malgré ses défauts,

Mükemmel olmasa bile

Sur ses épaules.

omuzlarına düştü .

Ses joues s'enflammèrent.

Yanakları kızardı.

Ses amis l'enviaient.

O, arkadaşlarını kıskanıyordu.

Ses études l'absorbent.

Çalışması onu tüketiyor.

J'admire ses efforts.

Onun çabalarına hayranım.

Ses parents m'adorent.

Onun ebeveynleri beni sever.

Ses parents m'adoraient.

- Onun ebeveynleri beni sevdi.
- Onun anne babası beni sevdi.

J'adore ses yeux.

Onun gözlerini seviyorum.

C'est ses oignons.

O onun işi.

Chacun ses goûts.

Tatlar farklıdır.

Ses amis l'aiment.

O, arkadaşları tarafından sevilir.

Ses doigts tremblaient.

Onun parmakları titriyordu.

Ses yeux s'assombrirent.

Onun gözleri karardı.

Ses paroles s'avérèrent.

Dedikleri doğru çıktı.

Ses joues rougirent.

Yanakları kızardı.

Nous parlons de ses émotions et de ses sentiments

Lilah’ın duygularını konuştuk

Kyoto est connu pour ses autels et ses temples.

Kyoto, türbe ve tapınaklarıyla ünlüdür.

Il a déchiré toutes ses lettres et ses photos.

Tüm mektuplarını ve fotoğraflarını yırttı.

- Elle a abandonné ses enfants.
- Elle abandonna ses enfants.

O, çocuklarını terk etti.

- Elle changea ses plans.
- Elle a modifié ses plans.

O, planlarını değiştirdi.

- Tom a cherché ses lunettes.
- Tom chercha ses lunettes.

Tom gözlüğünü arıyordu.

- Tom plia ses chemises.
- Tom a plié ses chemises.

Tom gömleklerini katladı.

Vivre en ville a ses avantages et ses inconvénients.

Kent yaşamının avantajları ve dezavantajları vardır.

- Elle sécha ses larmes.
- Elle a séché ses larmes.

O gözyaşlarını kuruladı.

Tout le monde a ses forces et ses faiblesses.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

- Il retira ses lunettes.
- Il a retiré ses lunettes.

O, gözlüğünü çıkardı.

- Ses résultats furent reconnus.
- Ses réalisations ont été saluées.

Onun başarıları kabul edildi.

- C'étaient ses fleurs préférées.
- Ce furent ses fleurs préférées.

Onlar en sevdiği çiçeklerdi.

- Tom a salé ses œufs.
- Tom sala ses œufs.

Tom yumurtalarını tuzladı.

- Ses amis rirent d'elle.
- Elle fut moquée par ses amis.
- Elle fut moquée par ses amies.

Arkadaşları tarafından alay edildi.

Toute technologie a ses points forts et ses points faibles.

yeni teknolojilerin artıları ve eksileri var

- Votre étude portera ses fruits.
- Ton étude portera ses fruits.

- Çalışman meyvesini verecek.
- Çalışmanız meyvesini verecek.

- Ses voisins se méfient de lui.
- Ses voisins s'en méfient.

Komşuları ondan şüpheleniyor.

- Il donna brièvement ses raisons.
- Il exposa brièvement ses raisons.

O kısaca gerekçelerini gösterdi.

- Ses vêtements sont démodés.
- Ses vêtements sont passés de mode.

Onun elbiselerinin modası geçmiştir.

- Ses sermons sont très longs.
- Ses cours sont très longs.

Onun konferansları çok uzun.

- Même ses serviteurs le détestaient.
- Même ses serviteurs le méprisaient.

Onun uşakları bile onu küçümsedi.

- Prends ses clés de voiture.
- Prenez ses clés de voiture.

Onun araba anahtarlarını al.

C'est un auteur reconnu pour ses romans et ses contes.

O, roman ve öyküleriyle ünlü bir yazardır.

- Ses propres serviteurs le détestaient.
- Ses propres serviteurs le méprisaient.

Onun hizmetkarları onu küçümsedi.

- Tom a perdu ses amis.
- Tom a perdu ses amies.

Tom arkadaşlarını kaybetti.

- Tom a fait ses devoirs.
- Tom a fini ses devoirs.

Tom ev ödevini yaptı.

Ses paroles ne sont pas en accord avec ses actes.

- Sözleri davranışlarıyla bağdaşmıyor.
- Sözleri davranışlarıyla uyuşmuyor.

- Elle retira ses vêtements.
- Elle ôta ses vêtements.
- Elle a retiré ses vêtements.
- Elle a ôté ses vêtements.
- Elle se défit.
- Elle se dévêtit.

O giysilerini çıkardı.

- Tom a terminé ses corvées et puis il a fait ses devoirs.
- Tom a terminé ses travaux et puis il a fait ses devoirs.

Tom ev işlerini bitirdi ve sonra ev ödevini yaptı.

ses effets sont mondiaux,

etkileri küresel,

Que ses sentiments intérieurs --

bu sebeple, bir duygulanım hâlinde

Ses crocs... sont dedans.

Dişleri içeride.

Même pas ses parents.

Ebeveynleri bile.

S'il trouve ses petits,

Erkek, yavruları bulursa...

Il expulse ses tripes,

...bağırsaklarını dışarı iterek...

Ses ennemis prirent confiance.

Bu onun düşmanlarını yüreklendirdi.

Vous êtes ses filles.

Siz onun kızlarısınız.

Il rassembla ses jouets.

O, oyuncaklarını toparladı.

Ses jours sont comptés.

Onun günleri sayılı.

Elle enfila ses vêtements.

O çabucak giyindi.

Elle repassait ses chemises.

O onun gömleklerini ütüledi.

Elle aime ses enfants.

O, çocuklarını sever.

Elle répara ses chaussettes.

Çoraplarını yamadı.

Ses cheveux deviennent gris.

Onun saçı ağarıyor.

Ses joues étaient rouges.

Onun yanakları kırmızıydı.

Il respecte ses principes.

O, ilkelerine bağlıdır.

Ses genoux se dérobèrent.

Dizleri dayanamadı.

Ses critiques étaient déplacées.

Onun tenkitleri yersizdi.

Ses enfants ont grandi.

Onun çocukları büyüdü.

Ses vieilles plaisanteries m'ennuyaient.

Onun eski şakalarından bıktım.

Nous sommes ses enfants.

Biz, onun çocuklarıyız.