Translation of "Appeler" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Appeler" in a sentence and their turkish translations:

- J'ai été autorisé à appeler.
- J'étais autorisé à appeler.
- Je pouvais appeler.

Telefon edebildim.

- Ils continuent à appeler.
- Elles continuent à appeler.

Onlar aramaya devam ediyor.

J'aurais dû appeler.

Aramalıydım.

- Je vais appeler le chef.
- Je vais appeler le cuisinier.
- Je vais appeler le cuistot.

Ben şefi arayacağım.

- Laissez-moi appeler mon avocat !
- Laisse-moi appeler mon avocat !

Avukatımı aramama izin ver.

- Tu devrais appeler la police.
- Vous devriez appeler la police.

Polisi aramalısınız.

- Tu vas devoir appeler Tom.
- Vous allez devoir appeler Tom.

Tom'u aramak zorunda kalacaksın.

- Tu aurais dû les appeler.
- Vous auriez dû les appeler.

Onları aramalıydın.

- Je vais appeler la police.
- Je vais appeler les flics.

Polisleri arayacağım.

- Je souhaite appeler mon avocat.
- Je veux appeler mon avocate.

Avukatımı aramak istiyorum.

On doit appeler l'hélicoptère.

Bunun için helikopteri çağırmalıyız.

Devrions-nous appeler Tom ?

Tom'u aramalı mıyız?

J'aimerais appeler mes parents.

Ailemi aramak istiyorum.

Nous devons appeler Tom.

Tom'u aramak zorundayız.

Tom voulait appeler Mary.

Tom Mary'yi aramak istedi.

Je dois appeler Tom.

Tom'u aramalıyım.

J'aurais vraiment dû appeler.

Gerçekten aramalıydım.

J'aimerais appeler mon ambassade.

Elçiliğimi aramak istiyorum.

Qui devrais-je appeler ?

Kimi arayayım?

Laisse-moi appeler Tom.

Tom'u aramama izin ver.

Je peux appeler Tom.

Tom'u arayabilirim.

Tu aurais pu appeler.

- Sen arayabilirdin.
- Sen aramış olabilirdin.

Vous m'avez fait appeler ?

Beni aradınız mı?

- Quand est-ce que tu vas appeler ?
- Quand allez-vous appeler ?

Ne zaman arayacaksın?

- Vous auriez dû appeler les flics.
- Tu aurais dû appeler les flics.

Polisleri aramalıydın.

- Je peux appeler jusqu'à quelle heure ?
- Jusqu'à quelle heure puis-je appeler ?

En geç saat kaçta arayabilirim?

- Ne m'avez-vous pas entendu appeler ?
- Ne m'as-tu pas entendu appeler ?

Benim aradığımı duymadın mı?

Pour appeler le pape l'antéchrist

Papa'ya İsa karşıtı dedi

On l'entendit appeler à l'aide.

Onun yardım için bağırdığı duyuldu.

Nous devrions appeler une ambulance.

Bir ambulans çağırmamız gerek.

Nous devons appeler la police.

Polisi aramak zorundayız.

J'aurais dû appeler un médecin.

Ben bir doktor çağırmam gerekirdi.

Je dois appeler mon superviseur.

- Danışmanımı aramam gerekiyor.
- Danışmanımı aramalıyım.

Je devrais appeler un médecin.

Bir doktor çağırmalıyım.

Je vais appeler la police.

Polisi aramaya gideceğim.

Je vais appeler une ambulance.

Ambulans çağıracağım.

Je vais appeler de l'aide.

Yardım için arayacağım.

Tu n'as qu'à appeler Jean.

Yalnızca Jean'i aramak zorundasın.

Je vais appeler la police !

- Polisi arayacağım!
- Polise telefon edeceğim!

Puis-je vous appeler demain ?

Yarın seni arayabilir miyim?

Vous auriez dû nous appeler.

Bizi aramalıydın.

Devrais-je appeler une ambulance ?

Bir ambulans aramalı mıyım?

Elle se fait appeler Yotchan.

İnsanlar ona Yotchan diyorlar.

Nous devrions appeler le docteur.

Biz doktoru aramalıyız.

Nous dûmes appeler le serrurier.

Anahtarcıyı aramak zorundaydık.

Tu dois appeler Tom immédiatement.

- Hemen Tom'u aramalısın.
- Hemen Tom'u araman gerekiyor.

Nous devrions appeler Tom immédiatement.

Hemen Tom'u aramalıyız.

Devrions-nous appeler une ambulance ?

Bir ambulans çağırmamız gerekir mi?

Nous devons appeler un plombier.

Tesisatçı çağırmamız gerekiyor.

- N'avez-vous pas entendu appeler votre nom ?
- N'as-tu pas entendu appeler ton nom ?

İsminin söylendiğini duymadın mı?

- Tu peux nous appeler à tout moment.
- Vous pouvez nous appeler à tout moment.

- Bizi herhangi bir zamanda arayabilirsin.
- Bizi herhangi bir zamanda arayabilirsiniz.

- Ne devriez-vous pas appeler la police ?
- Ne devrais-tu pas appeler la police ?

Polisi aramamız gerekmiyor mu?

- Tu devrais appeler tes parents plus souvent.
- Vous devriez appeler vos parents plus souvent.

Ebeveynlerini daha sık aramalısın.

- Peut-être devrais-tu appeler la police ?
- Peut-être devriez-vous appeler la police ?

Belki de polisi aramalısın.

J'aime appeler cette vertu « simple civilité ».

Bu erdeme "saf nezaket" demeyi seviyorum.

Comment faire pour appeler au Japon ?

Japonya'ya bir telefon görüşmesi nasıl yapabilirim?

Dois-je vous appeler un taxi ?

- Sana bir taksi çağırayım mı?
- Sana bir taksi tutayım mı?

J'ai entendu quelqu'un appeler mon nom.

Birinin adımı seslendiğini duydum.

Je ne vais pas appeler Tom.

Tom'u aramayacağım.

On doit appeler la police immédiatement.

Derhal polisi araman gerekiyor.

Je vais les appeler et m'excuser.

Ben onları arayıcağım ve af dilieceğim.

Elle entendit quelqu'un appeler à l'aide.

O, yardım çağrısı yapan birini duydu.

Je voulais appeler, mais j'ai oublié.

Ben aramak istedim ama unuttum.

Je voulais juste appeler ma mère.

Ben sadece annemi aramak istedim.

Tom doit appeler sa grand-mère.

Tom büyükannesini aramak zorunda.

Je m'apprêtais à appeler un taxi.

Sadece bir taksi çağıracaktım.

- J'ai entendu une jeune fille appeler à l'aide.
- J'entendis une jeune fille appeler à l'aide.

Ben bir genç kızın yardım çağrısı yaptığını duydum.

- J'entendis quelqu'un appeler mon nom.
- J'ai entendu quelqu'un appeler mon nom.
- J'ai entendu quelqu'un m'appeler.

Birinin adımı seslendiğini duydum.

Attends une minute. Je vais appeler Jimmy.

Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

Il faut appeler un chat un chat.

Bir kediye kedi demelisin.

Attends une minute, je vais appeler Jimmy.

Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

Je ne savais pas qui d'autre appeler.

Başka kimi arayacağımı bilmiyordum.

Je ne souhaite pas appeler la police.

Polisi aramak istemiyorum.

Je pense que Tom va vous appeler.

Sanırım Tom seni arayacak.

Je pense que nous devrions appeler Tom.

Bence Tom'u aramalıyız.

Le portier va nous appeler un taxi.

Kapıcı bizim için bir taksi çağıracak.

Vous devriez appeler votre mère plus souvent.

Anneni daha sık araman gerekir.

Jusqu'à quelle heure puis-je vous appeler ?

Ne kadar geç saatlere kadar arayabilirim?

- Tom est censé appeler vers deux heures et demie.
- Tom est censé appeler vers quatorze heures trente.

Tom, yaklaşık saat 2.30'da aramalı.

- Y a-t-il quelqu'un que vous vouliez appeler ?
- Y a-t-il quelqu'un que vous veuilliez appeler ?
- Y a-t-il quelqu'un que tu veuilles appeler ?

Aramak istediğin biri var mı?

Moi c'est Pam. Comment puis-je vous appeler ?

Ben Pam. Senin adın ne?

Je dois appeler les secours pour m'en sortir.

Buradan kurtulmak için yardım çağırmam gerekecek.

Je vais m'envelopper les mains et appeler l'hélico.

Tamam, ellerimi saracağım ve helikoptere beni alması için çağrı yapacağım.

Quel numéro dois-je appeler en cas d'urgence ?

Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?

Je pense que nous devrions appeler la police.

Sanırım Polisi aramalıyız.

Pourriez-vous appeler un médecin, s'il vous plaît.

Bir doktor arar mısınız lütfen?

Pouvez-vous appeler un médecin, s'il vous plaît ?

Lütfen bir doktor çağırabilir misiniz?

Je n'ai pas entendu Tom appeler mon nom.

Tom'un adımı seslendiğini duymadım.

- Ne pensez-vous pas que nous devrions appeler la police ?
- Tu ne penses pas qu'on devrait appeler la police ?

Polisi aramamız grektiğini düşünmüyor musun?

- Peux-tu réparer ceci ou devrais-je appeler un plombier ?
- Pouvez-vous réparer ceci ou devrais-je appeler un plombier ?

Bunu tamir edebilir misin yoksa bir tesisatçı çağırmam mı gerekiyor.

- Si vous ne partez pas, je vais appeler la police.
- Si tu ne pars pas, je vais appeler la police.

Eğer ayrılmazsanız, polisi arayacağım.

Vous devez appeler les secours et aller à l'hôpital.

kurtarma ekibini çağırmalı ve bir hastaneye yetişmelisiniz.

On peut aussi appeler ici la Kaaba des chrétiens

aynı zamanda buraya Hristiyanların bir Kabe'si diyebiliriz

- J'aimerais téléphoner à ma famille.
- J'aimerais appeler ma famille.

Ailemi aramak istiyorum.