Translation of "Accomplir " in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Accomplir " in a sentence and their turkish translations:

- Qu'est-ce que tu espérais accomplir ?
- Qu'espériez-vous accomplir ?

Ne başarmayı umuyordunuz?

Et nous pouvons accomplir ceci

Bunu,

Pourrait-il accomplir ce travail ?

O bu işi yapabilir mi?

J'ai une mission à accomplir.

Tamamlayacak bir görevim var.

Tu dois accomplir ton devoir.

Görevini yapmalısın.

Tom peut accomplir ce travail seul.

Tom bu işi yalnız başına yapabilir.

- Tu dois faire ton devoir.
- Tu dois accomplir ton devoir.
- Vous devez accomplir votre devoir.

Görevini yerine getirmelisin.

Il n'y a rien qu'on ne puisse accomplir.

Başaramayacağımız bir şey yok.

Il sacrifia sa santé pour accomplir son devoir.

O, görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.

J'ai besoin de vous pour accomplir une mission importante.

Oldukça önemli bir görevimiz var ve yardımınız gerekiyor.

Tom est la bonne personne pour accomplir cette tâche.

Tom iş için uygun çocuktur.

Son âge la rend apte à accomplir ce travail.

Onun yaşı iş için onu nitelendirir.

Nous ne pouvons accomplir ce travail en un jour.

Bu işi bir gün içinde tamamlayamayız.

On ne peut pas accomplir l'impossible sans tenter l'absurde.

Sen saçmayı denemeden imkansıza ulaşamazsın.

On ne saurait rien accomplir sans encourir de risque.

Bir risk almadan hiçbir şeyi başaramazsın.

L'apprentissage consiste à accomplir les efforts nécessaires à votre cerveau.

Öğrenme, beyninizin gerektirdiği çalışmaları yapmakla ilgilidir.

Trois autres exemples de ce que notre technologie peut accomplir.

Bu teknolojinin neler yapabileceğine dair üç örnek daha vermek istiyorum.

Personne ne peut accomplir quoi que ce soit sans effort.

Hiç kimse hiçbir şeye çaba olmadan ulaşamaz.

Je ne peux pas accomplir mon travail sans un ordinateur.

Bir bilgisayar olmadan işimi yapamam.

Si l'on s'en donne la peine, on peut accomplir n'importe quoi.

Çaba gösterilerek her şey yerine getirilebilir.

C'est à peu près tout ce que nous pouvons accomplir aujourd'hui.

Bugünlük halledebileceklerimizin hemen hemen hepsi bu.

Je ne parle pas assez bien français pour accomplir cette tâche.

Bu işi yapacak kadar Fransızcayı iyi konuşmuyorum.

De croire en soi et sa capacité à accomplir n'importe quelle tâche,

beceri ya da düşünce olarak kullanıyorum.

- Même si ça me prend dix ans, je suis déterminé à accomplir ce boulot.
- Même si ça me prend dix ans, je suis déterminée à accomplir ce boulot.

On yılımı alsa bile, işi başarmaya kararlıyım.

Ne perds jamais foi en toi. Tu peux accomplir tout ce que tu souhaites.

- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin. Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- İçinizdeki inancı asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.

Tâches à accomplir. La principale d'entre elles est la formation d'un nouveau gouvernement ministériel dans les

çağırdı Yeni otoriteye. Yeni geçiş hükümetinin bunu uygulamak için birçok görevi var. Bunların

- J'ai dû faire mon devoir.
- J'ai dû accomplir mon devoir.
- Il m'a fallu faire mon devoir.

Görevimi yapmak zorunda kaldım.

- J'ai déjà trouvé quelqu'un pour faire ce boulot.
- J'ai déjà trouvé quelqu'un pour accomplir ce boulot.

O işi yapacak birini zaten buldum.

Ce que nous avons déjà accompli nous donne de l'espoir pour ce que nous pouvons et devons accomplir demain.

Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.

- Je ne peux pas faire mon travail sans un ordinateur.
- Je ne peux pas accomplir mon travail sans un ordinateur.

Bir bilgisayar olmadan işimi yapamam.

Pour accomplir de grandes choses il ne suffit pas d'agir, il faut rêver; il ne suffit pas de calculer, il faut croire.

Büyük işleri başarmak için sadece hareket etmemeliyiz aynı zamanda hayal kurmalıyız; sadece planlamamalıyız aynı zamanda inanmalıyız.

- Tom ne voulait pas faire leur sale boulot.
- Tom ne voulait pas faire leur sale besogne.
- Tom ne voulait pas accomplir leurs basses œuvres.

Tom onların kirli işini yapmak istemedi.

- La seule chose qui importe est si oui ou non tu peux faire le boulot.
- La seule chose qui compte est si oui ou non vous pouvez accomplir le travail.

Önemli olan tek şey, işi yapabilip yapamayacağındır.