Examples of using "Bleed" in a sentence and their turkish translations:
Benim diş etlerim kanar.
Diş etlerin kanar mı?
Kan kaybından ölmeyeceksin.
Onun burnu kanıyor.
Yara kanamaya başladı.
Ayak parmağım kanamaya başladı.
Sesin kulaklarımı kanatıyor!
- Seni kanarken görmelerine izin verme.
- Acını görmelerine izin verme.
Onun yaralı bacağı tekrar kanamaya başladı.
Kesildiğim zaman kolayca kanarım.
Onu bırakırsak, kanamadan ölür.
Tom kan kaybından ölebileceğinden korktu.
Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu
Dişlerinizi fırçalarken diş etlerinizde kanama oluyor mu?
İğne onun parmağına battı ve kanamaya başladı.
Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.
Onun burnu kanıyor.
Bu şey derime nüfuz ederse su toplamasına neden olabilir. Ellerinizi kanatabilir
Eğer kısa sürede hastaneye götürmezsek Tom kan kaybından ölebilir.
Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.
Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak.