Translation of "Bleed" in Turkish

0.040 sec.

Examples of using "Bleed" in a sentence and their turkish translations:

My gums bleed.

Benim diş etlerim kanar.

Do your gums bleed?

Diş etlerin kanar mı?

You won't bleed to death.

Kan kaybından ölmeyeceksin.

He has a nose bleed.

Onun burnu kanıyor.

The wound started to bleed.

Yara kanamaya başladı.

My toe began to bleed.

Ayak parmağım kanamaya başladı.

Your voice makes my ears bleed!

Sesin kulaklarımı kanatıyor!

Never let them see you bleed.

- Seni kanarken görmelerine izin verme.
- Acını görmelerine izin verme.

His wounded leg began to bleed again.

Onun yaralı bacağı tekrar kanamaya başladı.

I bleed easily when I am cut.

Kesildiğim zaman kolayca kanarım.

If we leave him, he'll bleed to death.

Onu bırakırsak, kanamadan ölür.

Tom was afraid he might bleed to death.

Tom kan kaybından ölebileceğinden korktu.

She was beaten so badly her ears would bleed,

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

Do your gums bleed when you brush your teeth?

Dişlerinizi fırçalarken diş etlerinizde kanama oluyor mu?

The pin pierced his finger and it began to bleed.

İğne onun parmağına battı ve kanamaya başladı.

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom.

Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

- He has a nose bleed.
- Her nose is bleeding.
- His nose is bleeding.

Onun burnu kanıyor.

Once this stuff gets in, it can cause blisters, can make your hands bleed,

Bu şey derime nüfuz ederse su toplamasına neden olabilir. Ellerinizi kanatabilir

Tom might bleed to death if we don't get him to a hospital soon.

Eğer kısa sürede hastaneye götürmezsek Tom kan kaybından ölebilir.

If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.

Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.

If you are going to raise this rose, you'll feel pain, your hand will bleed.

Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak.