Translation of "His" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "His" in a sentence and their turkish translations:

- It's his.
- That's his.

O onunki.

- His illness disappointed all his hopes.
- His illness defeated all his hopes.
- His illness dashed all his hopes.

Onun hastalığı tüm umutlarını yıktı.

His confusion betrayed his lie.

Onun şaşkınlığı onun yalanını açığa vurdu.

His character resembles his father's.

Kişiliği babasına benziyor.

His assistant polished his shoes.

Yardımcısı ayakkabılarını parlattı.

His eyes betrayed his fear.

- Gözleri, korkusunu açığa vurdu.
- Gözleri, korkusunu ele verdi.

His success delighted his parents.

Başarısı ailesini mutlu etti.

Tom lost his money, his family and his friends.

Tom parasını, ailesini ve arkadaşlarını kaybetti.

- Tom put his hands in his pockets.
- Tom put his hands into his pockets.

Tom ellerini ceplerine koydu.

- Tom placed his hands on his knees.
- Tom put his hands on his knees.

Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.

- Tom put his hands on his hips.
- Tom placed his hands on his hips.

Tom ellerini kalçalarına koydu.

His discourses after his arrest were

Tutuklandıktan sonrasında söylemleri ise

His joy showed on his face.

Onun sevinci yüzüne yansımıştı.

His lie weighed on his conscience.

Vicdanında yalanını tarttı.

His nose is his best feature.

Onun burnu onun en iyi özelliğidir.

His coolness has alienated his friends.

Onun soğukluğu arkadaşlarını soğuttu.

All his friends backed his plan.

Bütün arkadaşları onun planını destekledi.

His son is serving his sentence.

Onun oğlu hapis cezasını çekiyor.

His failure resulted from his carelessness.

Onun başarısızlığı dikkatsizliğinden kaynaklandı.

His actions always contradicted his word.

Onun eylemleri hep sözleriyle çelişiyordu.

His success depends on his efforts.

Onun başarısı çabalarına bağlıdır.

His grandfather always supported his ideas.

Onun dedesi her zaman onu fikirlerini destekledi.

His failure led to his resignation.

Başarısızlığı istifa etmesine neden oldu.

His illness defeated all his hopes.

Onun hastalığı onun tüm umutlarını boşa çıkardı.

He told his friends his secret.

O, arkadaşlarına sırrını anlattı.

His words don't match his actions.

Sözleri hareketlerine uymuyor.

His work absorbed all his energies.

Onun işi bütün enerjisini çekti.

His father lost his job recently.

Babası geçenlerde işini kaybetti.

His parents believed in his approval.

Ailesi onun onayına inanıyordu.

His father approved of his plan.

Babası onun planını onayladı.

His clothes didn't match his age.

Onun giysileri yaşına uymadı.

His success went to his head.

Onun başarısı başını döndürdü.

His negotiators had disobeyed his orders.

Onun arabulucuları onun emirlerine itaat etmedi.

His answer depends on his mood.

Yanıtı onun ruh haline bağlıdır.

On his left sat his mother.

Onun solunda annesi oturuyordu.

His mother died on his birthday.

Onun annesi onun doğum gününde öldü.

His arrogance led to his downfall.

Küstahlığı onun çöküşüne yol açtı.

He left all his property to his wife in his will.

O vasiyetinde tüm servetini karısına bıraktı.

His family showed a video of his life at his funeral.

Ailesi cenazesinde hayatının gösterildiği bir film gösterdi.

- Tom put his wallet back into his pocket.
- Tom put his wallet back in his pocket.

Tom cüzdanını cebine geri koydu.

his remains,

Yani cesedi.

It's his.

Bu onunki.

his voice cracking and his hands trembling,

sesi çatallaşıyor ve elleri titriyordu,

Is his biggest enemy in his people

insanında en büyük düşmanı kendisidir

Of his position, and force his abdication.

gerçekliğiyle ilk yüzleştiren ve tahttan feragat etmeye zorlayanlar arasındaydı.

His relatives were convinced of his innocence.

Akrabaları onun masum olduğuna ikna edildi.

He clutched his wallet in his hand.

Cüzdanını elinde tuttu.

He distributed his land among his sons.

O, arazisini oğulları arasında dağıttı.

He rubbed his eyes with his hands.

Ellerini kullanarak gözlerini ovuşturdu.

He devoted his life to his company.

Hayatını şirketine adadı.

Many of his friends backed his plan.

Onun arkadaşlarının çoğu onun planına destek oldu.

His reckless driving brought about his death.

Dikkatsiz araba kullanması onu ölüme götürdü.

He owes his success to his parents.

O başarısını ailesine borçludur.

His failure is due to his ignorance.

Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.

His behavior is nothing like his father.

Onun davranışları babasına hiç benzemiyor.

His background parallels that of his predecessor.

Onun alt yapısı onun selefininki ile paralellik göstermektedir.

His failure was due to his idleness.

Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.

- What is his name?
- What's his name?

- Onun adı nedir?
- İsmi ne?

Tom locked his keys in his car.

Tom arabasındaki anahtarları kilitledi.

Ben put his hands in his pockets.

Ben ellerini ceplerine koydu.

His father dedicated his life to science.

Babası hayatını bilime adamıştı.

- This is his opinion.
- That's his opinion.

Bu onun görüşü.

He regrets his having wasted his money.

Parasını boşa harcadığına üzülüyor.

He put his hand to his forehead.

O, ellerini onun alnına koydu.

He carried his grandfather on his back.

Dedesini sırtında taşıdı.

He devoted his life to his study.

O, hayatını çalışmasına adamıştır.

Tom put his books in his locker.

Tom kitaplarını kilitli dolabına koydu.

He put his hands in his pockets.

O ellerini ceplerine koydu.

His work separates him from his wife.

İşi onu karısından ayırıyor.

His ideas are based on his experience.

Onun fikirleri onun deneyimine dayanmaktadır.

Tom tucked his shirt into his pants.

Tom pantolonunu gömleğinin içine soktu.

Tom put his gun under his pillow.

Tom silahını yastığının altına koydu.

She's not his sister, but his mother.

O, onun annesi değil kız kardeşidir.

He lost his job through his irresponsibility.

O, sorumsuzluğundan dolayı işini kaybetti.

He gave his life for his country.

Ülkesi için hayatını verdi.

- His name's Tom.
- His name is Tom.

- Onun adı Tom.
- Adı Tom.

He put his wallet in his pocket.

Cüzdanını cebine koydu.

Tom removed his gun from his holster.

Tom silahını kılıfından çıkardı.

Tom tied his sweater around his waist.

Tom belinin çevresine kazağını bağladı.

Tom wiped his face with his sleeve.

Tom giysi koluyla yüzünü sildi.

Tom covered his head with his pillow.

Tom yastıkla başını örttü.

He dedicated his book to his wife.

Kitabını karısına ithaf etti.

Tom slid his guitar under his bed.

Tom gitarını yatağının altına kaydırdı.

Tom covered his head with his blanket.

Tom battaniyesi ile başını örttü.

Tom held his hands over his ears.

Tom ellerini kulaklarının üzerinde tuttu.

Tom covered his mouth with his hand.

Tom eliyle ağzını kapattı.

Tom stuffed his hands in his pockets.

Tom ellerini cebine soktu.

Tom stuck his hands in his pockets.

Tom ellerini ceplerine koydu.

Tom stuck his fingers in his ears.

Tom parmaklarını kulaklarına soktu.

Tom tapped his fingers on his desk.

Tom parmaklarını masasının üzerine vurdu.

Tom buried his face in his hands.

Tom yüzünü ellerine gömdü.

Tom rested his chin on his hands.

Tom çenesini ellerinin arasına aldı.

Paul ran his hand through his hair.

Paul eli saçının arasında koştu.

He gave his camera to his friend.

- Fotoğraf makinesini arkadaşına verdi.
- Kamerasını arkadaşına verdi.

His eyes are bigger than his stomach.

Onun gözleri midesinden daha büyük.

- What is his business?
- What's his job?

Onun işi nedir?