Translation of "Allowing" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Allowing" in a sentence and their turkish translations:

I'm allowing you to go.

Gitmene izin veriyorum.

allowing them to serve more people

Bu da, daha fazla kişiye hizmet ederek

Why are we allowing this to happen?

Neden bunun olmasına izin veriyoruz?

allowing it to pinpoint its prey with deadly accuracy.

Böylece avının yerini ölümcül bir nokta atışıyla belirliyor.

Fabius had been humiliated for allowing his enemy to escape.

Fabius hasmının kaçışına izin vermesinden ötürü küçük düşürülmüştü.

Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.

Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.

I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way.

Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.

Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.

Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler.

- Tom has been letting me borrow his bicycle every Monday.
- Tom has been allowing me to borrow his bicycle every Monday.

Tom her pazartesi onun bisikletini ödünç almama izin veriyor.

- Do you plan to allow Tom to do that?
- Do you plan to let Tom do that?
- Do you plan to permit Tom to do that?
- Do you plan on permitting Tom to do that?
- Do you plan on letting Tom do that?
- Do you plan on allowing Tom to do that?

Tom'un onu yapmasına izin vermeyi planlıyor musun?