Translation of "Had" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Had" in a sentence and their turkish translations:

James, while John had had “had”, had had “had had”; “had had” had had a better effect on the teacher.

John "had"'e sahipken, James "had had"'e sahipti; "had had"'in öğretmen üzerinde daha iyi bir etkisi vardı.

Tom had had enough.

- Tom bıkmıştı.
- Tom'a gına gelmişti.

had an atmosphere, had water

bir atmosferi vardı suyu vardı

Sami had everything everybody had.

Sami herkesin sahip olduğu her şeye sahipti.

They had had to use what money they had.

Sahip oldukları parayı kullanmak zorunda kaldılar.

- I have had it.
- I've had enough.
- I've had it.

Yeterince yaşadım.

She had had her appendix removed.

Apandisini aldırmıştı.

- He had breakfast.
- She had breakfast.

O kahvaltı yaptı.

They had had that problem before.

Bu problemi onlar daha önce yaşamışlardı.

- He had some.
- She had some.

Onun biraz vardı.

- She had surgery.
- He had surgery.

O ameliyat oldu.

- Tom had no idea that Mary had a boyfriend.
- Tom had no idea Mary had a boyfriend.
- Tom had no idea that Mary had a girlfriend.
- Tom had no idea Mary had a girlfriend.

Mary'nin bir erkek arkadaşı olduğu konusunda Tom'un hiçbir fikri yoktu.

I had never had a bad review,

Tek bir kötü eleştiri almamış olan ben

They had started earlier than we had.

Onlar bizden daha erken başlamış.

Tom had never had that problem before.

Tom o sorunu daha önce hiç yaşamamıştı.

- I had help.
- I had some help.

Biraz yardım aldım.

- We've had enough.
- We have had enough.

Bıktık artık.

Tom had no idea what had happened.

Tom'un ne olduğu konusunda bir fikri yoktu.

I had never had that problem before.

Daha önce hiç bu sorunu yaşamamıştım.

- Mary had a good time.
- Mary had some fun.
- Mary had fun.

Mary iyi zaman geçirdi.

- He had no objection.
- She had no objection.

Onun itirazı yoktu.

- He had grey hair.
- I had gray hair.

Onun gri saçı var.

- She had a radio.
- He had a radio.

Onun bir radyosu vardı.

- He had no money.
- She had no money.

Onun parası yoktu.

I had issues I had to deal with.

Uğraşmam gereken sorunlarım vardı.

I had problems I had to deal with.

İlgilenmek zorunda olduğum sorunlarım vardı.

I had things I had to deal with.

Halletmek zorunda olduğum işlerim vardı.

- We had fun.
- We had a good time.

İyi zaman geçirdik.

- I had an accident.
- I had a mishap.

Bir kaza geçirdim.

- Tom had one child.
- Tom had a son.

Tom'un oğlu vardı.

- She had blue eyes.
- He had blue eyes.

Onun mavi gözleri vardı.

- We had some fun.
- We've had some fun.

Biz biraz eğlendik.

I wish I had had a camera then.

O zaman keşke bir kameram olsaydı.

- He had grey hair.
- He had gray hair.

Gri saçları vardı.

- I've had a blast.
- I had a blast.

Çok keyif aldım.

- Sami had six children.
- Sami had six kids.

Sami'nin altı çocuğu vardı.

- Have you had dinner?
- Have you had tea?

Akşam yemeği yedin mi?

- Tom had no idea that Mary already had a boyfriend.
- Tom had no idea Mary already had a boyfriend.

Tom'un Mary'nin zaten bir erkek arkadaşı olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.

- I had a rough day.
- I had a hard day.
- I've had a tough day.
- I had a tough day.
- I've had a rough day.

Zor bir gün geçirdim.

- I had a similar experience.
- I've had a similar experience.
- I've had similar experiences.

Benzer bir deneyimim vardı.

If I had...

Eğer...

had multiplied again

tekrar çoğalmıştı

had already said

söylemişti bile çoktan

Work had begun

Çalışmalar başlamıştı

They'd had enough.

Artık yetmişti.

I've had enough!

- Bu kadarı yeter.
- Benden paso.

You've been had.

Aptal yerine konuldun.

It had snowed.

Kar yağmıştı.

She had twins.

Onun ikizleri vardı.

He had ambition.

Onun hırsı vardı.

Tom had appendicitis.

Tom'un apandisiti vardı.

You had read.

Sen okumuştun.

He had nightmares.

Kabus görüyordu.

We've had meetings.

Toplantılarımız vardı.

Nothing had moved.

Hiçbir şey kımıldamadı.

Tom had cancer.

Tom'un kanseri vardı.

They had guns.

Silahları vardı.

Everyone had fun.

Herkes eğlendi.

I had breakfast.

Ben sabah kahvaltısı yaptım.

He had breakfast.

O, sabah kahvaltısı yaptı.

Tom had breakfast.

Tom kahvaltı yaptı.

Mary had breakfast.

Mary kahvaltı yaptı.

They had breakfast.

Onların kahvaltıları vardı.

Tom had fun.

Tom eğlendi.

They had weapons.

Onların silahları vardı.

They had nausea.

Onların bulantısı vardı.

We had breakfast.

Kahvaltı yedik.

We had fun.

Eğlendik.

We had lunch.

Öğle yemeği yedik.

We've been had.

Kabul edildik.

They had nothing.

Onların bir şeyi yoktu.

They had some.

Onların birkaç tane vardı.

They've had enough.

Onların yeterince vardı.

I had doubts.

Benim şüphelerim vardı.

I had help.

Yardım aldım.

I've had worse.

Daha kötüsünü aldım.

Who's had enough?

Kimin yeterince var?

You've had enough.

Yeterince yaşadın.

Tom had nothing.

Tom'da hiçbir şey yoktu.

They had strokes.

- Onların felçleri vardı.
- Felç geçirdiler.

I had some.

Benim biraz vardı.

Tom had some.

Tom'un biraz vardı.

She had some.

Onun biraz vardı.

Mary had some.

Mary'nin biraz vardı.

We had some.

Bizim biraz vardı.

I had lunch.

- Öğle yemeğini yedim.
- Öğle yemeği yemiştim.

He had lunch.

Öğle yemeğini yedi.

Tom had lunch.

Tom öğle yemeğini yedi.

She had lunch.

O, öğle yemeğini yedi.

Mary had lunch.

Mary öğle yemeği yedi.

They had lunch.

Onlar öğle yemeği yedi.

We had opportunities.

Fırsatlarımız vardı.

Tom had questions.

Tom'un sorular vardı.

Tom had ambition.

Tom'un hırsı vardı.

Tom had company.

Tom'un şirketi vardı.

Spring had came.

İlkbahar gelmişti.