Translation of "Direct" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Direct" in a sentence and their turkish translations:

We're direct.

Biz direktiz.

You're direct.

Sen direktsin.

I'm direct.

Ben direktim.

Tom is direct.

Tom direkttir.

You're very direct.

Çok direktsin.

I'll be direct.

Direkt olacağım.

Can I dial direct?

Direkt arayabilir miyim.

The path is direct.

Yol direkt.

That's a direct order.

Bu bir emirdir.

direct criticism started now here

doğrudan doğruya eleştiri başladı artık burada

Union gives them direct cash.

Birliği nakit para veriyor.

Your questions were too direct.

Sorularınız çok doğrudandı.

Is it a direct flight?

O bir direkt uçuş mu?

I want a direct answer.

Direkt bir cevap istiyorum.

Tom is direct, isn't he?

Tom direkt, değil mi?

Is there a direct correlation?

Doğrudan bir ilişki var mı?

This is a direct quote.

Bu direkt bir alıntı.

This is a direct challenge.

- Bu doğrudan bir meydan okumadır.
- Bu doğrudan bir sorundur.

Sami asked Layla direct questions.

Sami, Leyla'ya doğrudan sorular sordu.

Some take a more direct route.

Kimisiyse daha direkt bir rota tercih ediyor.

He is very direct about it.

O, bu konuda açıktır.

I gave you a direct order.

Sana doğrudan bir emir verdim.

I'm giving you a direct order.

Sana direkt bir emir veriyorum.

This man is my direct boss.

Bu adam benim direkt patronumdur.

Sami wanted to direct a film.

Sami bir film yönetmek istiyordu.

Or direct the content in any way.

veya seansın içeriğini hiçbir bir şekilde yönetmiyordu.

Who are the direct descendants of dinosaurs,

yani kuşları incelemeye koyulduk;

People have no direct connection with bats

insanların yarasalarla doğrudan bir bağlantısı yoktur

Don't expose the plant to direct sunlight.

Bitkiyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın.

Energy will go wherever we direct it.

Enerji bizim yönlendirdiğimiz yere gidecek.

Traffic lights are used to direct traffic.

Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.

Tom is usually quite direct, isn't he?

Tom genellikle oldukça direkt, değil mi?

Tom is being pretty direct, isn't he?

Tom oldukça direkt oluyor, değil mi?

We have direct access to the information.

Bizim bilgiye doğrudan erişim hakkımız var.

That is a direct and deliberate lie.

O doğrudan ve kasıtlı bir yalandır.

This is a direct road to London.

Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.

Don't expose this chemical to direct sunlight.

Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

The direct impact that was a result

o yıl yaptığımız bu meşakkatli işin

Tom took a direct flight to Boston.

Tom Boston'a direkt uçuş aldı.

- We had better protect our eyes from direct sunlight.
- You should protect your eyes from direct sunlight.

Sen gözlerini direkt güneş ışığından korumalısın.

But he would never risk a direct confrontation.

Ama asla direkt yüzleşme riskini göze alamazdı.

Taxes consist of direct taxes and indirect ones.

Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.

Paintings should not be exposed to direct sunlight.

Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

For several entries, there are direct phone numbers.

Birkaç giriş için, direk telefon numaraları vardır.

Do not expose to heat or direct sunlight.

Isıya ya da güneş ışığına maruz kalma.

Can you direct me to the post office?

Beni postaneye doğru yönlendirir misin?

Could you direct me to the bus stop?

Bana otobüs durağını tarif eder misiniz?

Can you direct me to the train station?

Beni tren istasyonuna yönlendirir misin?

Queen Elizabeth did not have any direct heir.

Kraliçe Elizabeth'in herhangi bir doğrudan varisi yoktu.

I admit, my wording is a bit direct.

İfademin biraz doğrudan olduğunu itiraf ediyorum.

I'm your direct superior and you're my assistant.

Ben senin direkt üstünüm ve sen benim asistanımsın.

The Quran is very direct in its teachings.

- Kuran'ın öğretisi çok açıktır.
- Kuran hükümleri çok açıktır.

Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.

New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.

I'm lost. Could you direct me to the station?

Kayboldum. Beni istasyona yönlendirebilir misin?

There is a direct flight from Tokyo to London.

Tokyo'dan Londra'ya doğrudan bir uçuş var.

I don't understand; you have to be more direct.

Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.

There are no direct flights to Bologna from here.

Buradan Bologna'ya doğrudan uçuş yok.

Can you direct me to the nearest subway station?

Bani en yakın metro istasyonuna yönlendirebilir misiniz?

Tom disobeyed a direct order from a superior officer.

Tom bir subaydan aldığı direkt emre karşı geldi.

There are no direct flights to Boston from here.

Buradan Boston'a direkt uçuşlar yok.

We had better protect our eyes from direct sunlight.

Gözlerimizi direk güneş ışığından korusak iyi olur.

This is a direct broadcast from the Showa theater.

Bu, Showa tiyatrosundan bir doğrudan yayın.

Are there any direct flights between Boston and Sydney?

Sidney ve Boston arasında doğrudan uçuş var mı?

Tom doesn't seem to be as direct as Mary.

Tom, Mary kadar doğrudan görünmüyor.

The well-fortified city was largely impervious to direct assaults,

İyi tahkim edilmiş şehir doğrudan saldırıları püskürttü.

However, it is a direct translation of the Japanese version.

Ancak, Japonca sürümün doğrudan çevirisidir.

I gave Tom a direct order, but he ignored it.

Tom'a direkt bir emir verdim ama umursamadı.

There isn't a direct train. You must change in Paris.

Doğrudan bir tren yok. Paris'te tren değiştirmelisin.

Foreign direct investments in China amounted to $3 billion last year.

Çin'de doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl 3 milyar dolar tutarındaydı.

We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations.

Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.

Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?

Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?

Basically, Europe had to reduce the direct aid given to the farmers.

Basitçe, Avrupa'nın çiftçilere direk yardımı azaltması gerekiyordu.

Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.

Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.

Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.

- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
- Lütfen direkt güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayınız.

Numidians continue to avoid a direct confrontation with the Roman cavalry and velites.

Numidyalılar, Roma süvari ve Velite'leri ile doğrudan bir çatışmadan kaçınmaya devam ediyor.

Politicians often skirt around the truth and don't give direct answers to questions.

Politikacılar genellikle sorulara net yanıt vermeyip gerçeklerin etrafında dolanır.

That’s when this huge creature will direct its armored body straight into a fight.

bu devasa yaratık, zırhlı gövdesiyle doğrudan mücadeleye girer.

Beyond direct aid, Europe has other tactics to avoid price fluctuation: quotas and tariffs.

Direk yardım dışında, Avrupa'nın başka taktikleri var fiyat dalgalanmasından kaçmak için: kotalar ve tarifler.

In Turkish, direct translation from Turkish into English is sometimes humorously called "chicken translate".

Türkçede, Türkçeden İngilizceye yapılan direkt çevirilere mizahi olarak bazen "chicken translate" denir.

The police officer said he believes the suspect has a direct connection to the crime.

Polis memuru, şüphelinin suçla doğrudan bağlantılı olduğuna inandığını söyledi.

They direct their ships towards one part of the Carthaginian fleet, rushing to board the enemy.

Gemilerini Kartaca filosunun bir kısmına doğrudan sürüp hız kesmeden kafa kafaya çarpışmaya girmek istiyorlardı.

[Bear] These rock walls are blocking our direct path. So we're gonna have to take a detour.

Bu kaya duvarlar yolumuzu kapatıyor. Bu yüzden biraz dolaşacağız.

See, in the last 5 years direct foreign investment in the tourism sector has grown by more than

Son 5 yılda doğrudan yabancı yatırıma bakınız. turizm sektöründe daha fazla büyüdü

- Could you show me the way to the bus stop?
- Could you direct me to the bus stop?

Bana otobüs durağına giden yolu gösterir misiniz?

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.

Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

Do not expose the console or accessories to high temperatures, high humidity or direct sunlight (use in an environment where temperatures range from 5 °C to 35 °C or 41 °F to 95 °F).

Konsol veya aksesuarları yüksek sıcaklık, yüksek nem ya da doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın. (5 °C ile 35 °C veya 41°F ile 95°F aralığında sıcaklığa sahip bir ortamda kullanın)