Translation of "Oudste" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Oudste" in a sentence and their turkish translations:

Tom is de oudste.

Tom en yaşlı.

Hij is de oudste zoon.

O, en büyük oğul.

Mijn oudste broer is vrijgezel.

En büyük ağabeyim bekardır.

Welke leeftijd heeft de oudste?

- En yaşlısı kaç yaşında?
- En büyüğü kaç yaşında?
- En büyüklerinin yaşı kaç?

Tom is onze oudste zoon.

Tom bizim en büyük oğlumuz.

Mary is onze oudste dochter.

Mary bizim en büyük kızımız.

Haar oudste zoon is niet getrouwd.

Onun en büyük oğlu evli değil.

Hoe oud is uw oudste zoon?

Büyük oğlun kaç yaşında?

Maar de oudste broer kan zelf klimmen.

Ama en büyük abi kendi başına tırmanabiliyor.

Ik ben de oudste van de drie.

Ben üçünün en büyüğüyüm.

Nijmegen is de oudste stad van Nederland.

Nijmegen, Hollanda'daki en eski kenttir.

Trier is de oudste stad van Duitsland.

Trier, Almanya'nın en eski şehridir.

Hun oudste dochter is nog niet getrouwd.

Onların en büyük kızı henüz evli değil.

Dit is het oudste restaurant van Boston.

Bu, Boston'un en eski restoranıdır.

Mijn jongste zus is lerares, mijn oudste dokter.

Benim en küçük kız kardeşim bir öğretmendir, en büyük kardeşim ise bir tıp doktorudur.

Fatima is de oudste leerlinge van onze klas.

Fatma, sınıfımızdaki en büyük öğrencidir.

Mijn grootmoeder is de oudste van deze stad.

Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.

- Hij is onbetwistbaar de oudste man in het dorp.
- Hij is zonder twijfel de oudste man in het dorp.

O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.

Het is één van de oudste vormen van verbindingstechnologie.

Birleştirici teknolojinin en eski biçimlerinden biriydi.

Hoe oud is de oudste persoon die je kent?

Tanıdığın en yaşlı kişi kaç yaşında?

Zijn oudere zuster is ouder dan mijn oudste broer.

Onun ablası benim ağabeyimden daha yaşlıdır.

En een beroep doen op een van onze oudste krachten.

ve en eski türden bir güç yaratmak.

Deze armzalige kerk is het oudste gebouw van ons land.

Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.

Deze boom is de grootste en de oudste in dit bos.

Bu ağaç, bu ormandaki en uzun ve en yaşlı olanıdır.

Onder leiding van het oudste vrouwtje houdt de kudde de kleintjes in beweging.

En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.