Translation of "Hoge" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Hoge" in a sentence and their turkish translations:

- Bekijk deze hoge berg.
- Kijk naar die hoge berg!

- Şu yüksek dağa bak.
- Bu yüksek dağa bak.

Ik heb hoge koorts.

Benim yüksek ateşim var.

Ze droeg hoge laarzen.

O, uzun çizmeler giyiyordu.

- Kijk eens naar dat hoge gebouw.
- Moet je dat hoge gebouw zien.

- Şu yüksek binaya bakın.
- Şu yüksek binaya bak.

Koele grot? Of hoge boom?

Serin mağarada mı, yüksek ağaçta mı?

Ik had heel hoge koorts.

Çok yüksek ateşim vardı.

Tom heeft een hoge pijngrens.

Tom, ağrı için yüksek bir eşiğe sahiptir.

Japan heeft een hoge bevolkingsdichtheid.

Japonya yüksek bir nüfus yoğunluğuna sahip.

Ik heb een hoge bloeddruk.

Yüksek tansiyonum var.

Tom heeft een hoge stem.

Tom'un çok tiz bir sesi var.

Om het hoge energieverbruik te verminderen,

Yüksek enerji kullanımını düşürmek için

Het paleis heeft een hoge toren.

Sarayın uzun bir kulesi var.

Een aap beklimt een hoge boom.

Bir maymun yüksek bir ağaca tırmanıyor.

Het vuur verwoestte het hoge gebouw.

Yangın yüksek binayı tahrip etti.

Veel huisvrouwen klagen over hoge prijzen.

Birçok ev hanımları yüksek fiyatlardan şikayet ediyor.

Kijk eens naar dat hoge gebouw.

Şu yüksek binaya bakın.

- Is er ooit hoge bloeddruk bij u vastgesteld?
- Is er ooit hoge bloeddruk bij je vastgesteld?

Hiç yüksek tansiyon tanısı aldınız mı?

- Heeft iemand in uw naaste familie hoge bloeddruk?
- Heeft iemand in je naaste familie hoge bloeddruk?

Ailenizde yüksek tansiyonu olan var mı?

Hoe hij die hoge muur had gebouwd.

nasıl bu yüksek duvarı inşa ettiğini

Veel huisvrouwen klagen over de hoge prijzen.

- Birçok kadın eş yüksek fiyatlardan şikayetçi.
- Birçok hanım yüksek fiyatlardan şikayetçi.

Wie is verantwoordelijk voor de hoge werkloosheid?

Yüksek işsizlikten kim sorumlu?

Maria draagt dikwijls schoenen met hoge hakken.

Mary sık sık yüksek topuklu giyer.

En hij bouwde er een hoge muur omheen.

ve etrafına bu yüksek duvarı inşa etti.

Er zijn veel hoge gebouwen in deze stad.

- O şehirde bir sürü yüksek bina var.
- O kentte pek çok yüksek bina vardır.

Tom heeft een hoge pet op van zichzelf.

Tom kendini büyük görüyor.

Je bent uit de hoge bergen... ...het ravijn ingegaan...

Yüksek dağlardan aşağı inip korunaklı eteklere indi.

Je moet voorzichtig zijn met paragliden van hoge bergen.

Yüksek dağlarda yamaç paraşütü yaparken çok dikkatli olmalısınız.

En stelt hoge eisen. Zijn roep heeft iets speciaals.

Standartları da çok yüksek. Bu erkeğin çağrısında özel bir şeyler var.

Maar het hoge tij zorgt voor nog grotere gevaren.

Fakat yüksek gelgit, kıyıya daha büyük tehlikeler çekmiş durumda.

Hoge koorts is een typisch symptoom van deze ziekte.

Yüksek ateş, bu hastalığın önemli bir belirtisidir.

Hoe kan ik mijn hoge bloeddruk verlagen zonder medicijnen?

İlaç almadan yüksek tansiyonumu nasıl düşürebilirim?

Dit is een verhaal over de grond op hoge breedtegraden.

Bu, yüksek enlemlerdeki topraktan bir hikaye.

Vanaf het hoge duin kon ik het gehele eiland overzien.

Ben yüksek kumuldan tüm adayı görebilirdim.

En er zo veel mensen blootgesteld zijn aan vrij hoge geluidsniveaus.

ve birçok insan belirli gürültü seviyelerine maruz kalıyor.

Tom nam zijn hoge hoed af en stapte in zijn auto.

Tom şapkasını çıkardı ve arabasına bindi.

Maar het kan gevaarlijk zijn... ...om in zo'n hoge boom te klimmen.

Ama bu denli yüksek bir ağaca tırmanmayı denemek çok tehlikeli olabilir.

Maar korte pootjes kunnen geen hoge muren beklimmen... ...of drukke wegen oversteken.

Fakat kısa bacaklarla uzun duvarlara tırmanılmaz. Yoğun sokaklardan da geçilmez.

Je hebt een hoge concentratie alcohol nodig om dat te laten werken.

Ama işe yaraması için yüksek bir alkol seviyesinde bir konstantrasyona ihtiyacınız var.

Mijn nieuwe laarzen zijn van echt leer en hebben nogal hoge hakken.

Benim yeni çizmelerim gerçek deriden yapılmış ve nispeten yüksek topuklara sahiptir.

Ik moet proberen het touw over een van deze hoge takken te krijgen.

Halatı yüksekteki dalların üzerine atmayı denemeliyim.

Deze vissen zijn gewend aan hoge druk en aan de afwezigheid van licht.

Bu balıklar yüksek basınç ve ışık yokluğu alışıktır.

Stel je voor dat je in het cruciale deel van de 300 meter hoge wand zit

610 metre bir yapının en zorlu kısmında tek başınıza olduğunuzu düşünün,

Er ligt veel gras in onze tuin en er staan ​​veel mooie bloemen en hoge bomen.

Bahçemizde bir sürü ot var ve çok güzel çiçekler ve uzun boylu ağaçlar var.

Met een twee keer zo hoge prijs als goud... ...kan de financiële beloning voor hun hoorns onweerstaanbaar zijn.

Karaborsadaki finansal değeri altının yaklaşık iki misli olan gergedan boynuzu cezbedici olabiliyor.

Dit machtige, anderhalf meter hoge, 100 kilo wegende zoogdier is krachtig... ...en absoluut in staat om dodelijke wonden te veroorzaken.

1,5 metre uzunluğundaki, 100 kiloluk bu görkemli memeli, çok rahat bir şekilde ölümcül yaralar verebilir.