Translation of "Droeg" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Droeg" in a sentence and their turkish translations:

Ik droeg bij.

Ben katkıda bulundum.

- Ze droeg een rode blouse.
- Zij droeg een rode blouse.

- O, kırmızı bir buluz giymişti.
- O, kırmızı bir bluz giyiyordu.

- Ze droeg een wit kleed.
- Ze droeg een witte jurk.

O beyaz bir elbise giydi.

Ze droeg een bril.

O gözlük takıyordu.

Hij droeg een bril.

O, gözlük taktı.

Tom droeg geen sokken.

Tom çorap giymiyordu.

Tom droeg een bril.

Tom gözlük taktı.

Ze droeg hoge laarzen.

O, uzun çizmeler giyiyordu.

Tom droeg een hoed.

Tom, bir şapka giydi.

Ze droeg een kimono.

O bir kimano giymişti.

Hij droeg een smoking.

O bir smokin giyiyordu.

Maria droeg een piratenkostuum.

Mary bir korsan kostümü giydi.

Tom droeg geen cowboylaarzen.

Tom kovboy çizmesi giymiyordu.

Ik droeg een spijkerbroek.

Üzerimde kot pantolonum vardı.

Ik droeg een zonnebril.

Güneş gözlüğü takıyordum.

Tom droeg een fakkel.

Tom bir meşale taşıyordu.

Tom droeg geen overhemd.

Tom bir gömlek giymemişti.

Tom droeg een piratenkostuum.

Tom bir korsan kostümü giydi.

Tom droeg witte sokken.

- Tom beyaz çorap giyiyordu.
- Tom'un ayağında beyaz çorap vardı.

Sami droeg een skimasker.

Sami bir kayak maskesi giyiyordu.

Sami droeg een bril.

Sami gözlük takıyordu.

Layla droeg een hijaab.

Leyla başörtüsü takıyordu.

Maria droeg een strassketting.

Mary kristal taşlı bir kolye taktı.

- Tom droeg Mary op zijn rug.
- Tom droeg Mary op z'n rug.

Tom, Mary'yi sırtında taşıdı.

Ze droeg een satijnen jurk.

Saten bir gecelik giymişti.

Hij droeg een rode broek.

O, kırmızı pantolon giydi.

Ze droeg een rare hoed.

O, tuhaf bir şapka giydi.

Ze droeg een blauwe mantel.

O, mavi bir ceket giyiyordu.

Tom droeg alleen zijn adamskostuum.

Tom sadece doğum günü kıyafetini giyiyordu.

Ze droeg een rood badpak.

- Kırmızı bir mayo giyiyordu.
- O, kırmızı bir mayo giyiyordu.

Ze droeg alleen haar ondergoed.

O, iç çamaşırından başka bir şey giymiyordu.

Ze droeg een prachtige jurk.

O, güzel bir elbise giymişti.

Ze droeg een zwarte hoed.

- O, siyah bir şapka giyiyordu.
- Siyah bir şapka takıyordu.

Mary droeg een donkerbruine jurk.

Mary koyu kahverengi elbise giyiyordu.

Tom droeg een duur pak.

- Tom pahalı bir takım elbise giyiyordu.
- Tom'un üstünde pahalı bir takım elbise vardı.

Tom droeg een oude labjas.

Tom eski bir laboratuvar önlüğü giyiyordu.

Tom droeg een witte labjas.

Tom beyaz bir laboratuvar önlüğü giyiyordu.

Maria droeg een roze blouse.

Mary pembe bir bluz giydi.

Droeg Tom nog iets anders?

Tom başka bir şey mi taşıyordu?

Tom droeg een zwarte spijkerbroek.

Tom siyah kot giydi.

Ze droeg altijd hippe kleren.

O hep modaya uygun elbiseler giydi.

Maria droeg een oranje jurk.

Mary turuncu bir elbise giydi.

Ze droeg een rood kleed.

O kırmızı bir elbise giydi.

Tom droeg een grijs pak.

Tom gri bir takım elbise giyiyordu.

De man droeg een tijgermasker.

O adam bir kaplan maskesi takıyordu.

Ze droeg een groene jurk.

Yeşil bir elbise giydi.

Ik droeg mijn favoriete jurk.

En sevdiğim elbiseyi giydim.

Ik droeg een wit overhemd.

Beyaz bir gömlek giydim.

Sami droeg een 9mm-pistool.

Sami, 9 mm'lik bir tabanca taşıyordu.

Sami's dochter droeg de hijaab.

Sami'nin kızı başörtüsü takıyordu.

Zij droeg een rode blouse.

O, kırmızı bir bluz giyiyordu.

Tom droeg de valiezen voor mij.

Tom bavulları benim için taşıdı.

Tom droeg Mary op zijn schouders.

Tom, Mary'yi omuzlarında taşıdı.

Ik droeg gisteren een geel shirt.

Dün sarı bir gömlek giyiyordum.

- Tom droeg een rood met wit gestreepte das.
- Tom droeg een rood met wit gestreepte stropdas.

Tom, kırmızı ve beyaz çizgili kravat taktı.

Jane droeg hetzelfde lint als haar moeder.

Jane annesinin taktığı gibi aynı kurdeleyi taktı.

Hij droeg haar bagage naar de trein.

Bagajını trene taşıdı.

Hij droeg een geweer over zijn schouder.

Omuzunda bir tüfek taşıyordu.

Tom droeg een spijkerbroek en een cowboyhoed.

Tom kot pantolon ve bir kovboy şapkası giydi.

Hij droeg een mes of iets dergelijks.

O bir bıçak ya da benzer bir şey taşıdı.

Tom droeg een V-hals T-shirt.

Tom V yaka tişört giydi.

Ze droeg een mannenhemd dat haar niet paste.

O, ona uymayan bir erkek gömleği giyiyordu.

Jane droeg een gele band in het haar.

Jane'in saçında sarı bir kurdela vardı.

Ze droeg een dikke mantel tegen de kou.

Soğuğa karşı kalın bir ceket giyiyordu.

Ik droeg hem, om er slim uit te zien,

Onları zeki görünmek için taktım,

Herinner jij je wat Cathy droeg op het feestje?

Cathy'nin partide ne giydiğini hatırlıyor musunuz?

Tom droeg een grijs pak met een rode stropdas.

Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.

Tom droeg een spijkerbroek en een wit T-shirt.

Tom siyah kot ve beyaz t-shirt giyiyordu.

Ze droeg een groene jas met een bijpassend minirokje.

O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.

Tom droeg een grijs pak en een rode stropdas.

Tom gri bir takım elbise giyiyordu ve kırmızı bir kravat takıyordu.

- Ze droeg een lelijk kleed.
- Ze had een lelijk kleed aan.

O biçimsiz bir elbise giyiyordu.

- Hij had een rode broek aan.
- Hij droeg een rode broek.

O kırmızı pantolon giymişti.

Zodat je beseft dat je dit beeld eigenlijk al bij je droeg,

bu görsele sizin de aşina olduğunuzun farkına varmanızı sağlayacak

- Ik droeg bij.
- Ik leverde een bijdrage.
- Ik was aan het bijdragen.

Ben katkıda bulunuyordum.

- Ik merkte dat ze een nieuwe hoed droeg.
- Ik merkte dat ze een nieuwe hoed gedragen had.

Onun yeni bir şapka giydiğini fark ettim.