Translation of "Had" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Had" in a sentence and their turkish translations:

- Hij had koppijn.
- Hij had hoofdpijn.

- Başı ağrıyordu.
- Onun başı ağrıyordu.

- Tom had ongelijk.
- Tom had het mis.

Tom hatalıydı.

- Ik had geld nodig.
- Hij had geld nodig.
- Zij had geld nodig.

- Paraya ihtiyacım vardı.
- Paraya ihtiyacı vardı.

- Ik had geen alternatief.
- Ik had geen keus.
- Ik had geen keuze.

Hiçbir alternatifim yoktu.

- Waarschijnlijk had Tom gelijk.
- Tom had waarschijnlijk gelijk.

Tom büyük olasılıkla haklıydı.

- Hij had grijs haar.
- Ik had grijs haar.

Onun gri saçı var.

- Hij had één dochter.
- Hij had een dochter.

Onun bir kızı vardı.

Hij had iets dat ik niet had: geloof.

O, benim sahip olmadığım bir şeye sahip: inanç.

Zelf had bedacht.

karmaşık bir kadro sistemini miras aldı

Had ik ongelijk?

Ben hatalı mıydım?

Het had gesneeuwd.

Kar yağmıştı.

Ik had geluk.

Ben şanslıydım.

Hij had ambitie.

Onun hırsı vardı.

Ik had berouw.

Ben tövbe ettim.

Maria had plezier.

Mary iyi zaman geçirdi.

Tom had blindedarmontsteking.

Tom'un apandisiti vardı.

Hij had dorst.

O susamıştı.

Ik had dorst.

Susamıştım.

Tom had gelijk.

Tom haklıydı.

Ik had panne.

Bir arızam vardı.

Zij had gelijk.

Haklıydı.

Ik had hulp.

Biraz yardım aldım.

Je had gelijk.

Sen hatasızdın.

Ik had gelijk.

Haklıydım.

Hij had ontbijt.

O, sabah kahvaltısı yaptı.

Tom had ontbijt.

Tom kahvaltı yaptı.

Zij had ontbijt.

O kahvaltı yaptı.

Maria had ontbijt.

Mary kahvaltı yaptı.

Tom had honger.

Tom aç hissediyordu.

Hij had ademhalingsproblemen.

Onun solunum sorunları vardı.

Niemand had paraplu's.

Kimsede şemsiye yoktu.

Tom had dorst.

Tom susamıştı.

Tom had geluk.

- Tom şanslı idi.
- Tom şanslıydı.

Ik had buikpijn.

Karnım ağrıyordu.

Ik had pech.

Ben şanssızdım.

Sami had astma.

Sami'nin astımı vardı.

Sami had buikpijn.

Sami'nin karnı ağrıyordu.

Ik had haast.

Acelem vardı.

- U had gelijk.
- Je had gelijk.
- Jullie hadden gelijk.

Sen haklıydın.

Ik had niet door wat een dorst ik had.

Ne kadar susadığımı fark etmedim.

Ze had geen idee waar ik het over had.

Onun konuştuğum şey hakkında hiçbir fikri yoktu.

Tom had geen idee waar ik het over had.

Tom'un konuştuğum şey hakkında hiçbir fikri yoktu.

- Misschien had je gelijk.
- Misschien had je toch gelijk.

Belki sen haklıydın.

- Je had het kunnen doen.
- U had het kunnen doen.
- Jullie had het kunnen doen.

Onu yapabilirdin.

- Ik had helemaal hetzelfde gevoel.
- Ik had precies hetzelfde gevoel.
- Ik had exact hetzelfde gevoel.

Ben tam olarak aynı duyguya sahiptim.

- Zij had haar mond moeten houden.
- Zij had beter gezwegen.
- Zij had haar kop moeten houden.

O, çenesini kapalı tutmalıydı.

Ik had lang hard gewerkt en ik had mezelf uitgeput.

Uzun zamandır çok çalışıyordum. Artık yıpranmıştım.

Hij had haar gezien. Ik had hem zo vaak meegenomen.

Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.

- Daar had ik kunnen intrappen.
- Je had mij kunnen misleiden.

Beni kandırabilirdin.

- Ik had geen geschenk verwacht.
- Ik had geen cadeau verwacht.

Hiç ödül beklemiyordum.

Ik had verlammende krampen,

Felç edici kramplar yaşıyordum,

Adam Smith had gelijk.

Adam Smith haklıydı.

Voor wat je had.

Sahip olduklarına

Ik had veel honger.

Ben çok acıktım.

Ze had overal pijn.

Onun her tarafı ağrıyordu.

Ze had een tweeling.

Onun ikizleri vardı.

Je had kunnen verdrinken!

Sen boğulabilirdin.

Tom had het druk.

Tom meşguldü.

Ik had grijs haar.

Benim gri saçım vardı.

Had u mij nodig?

Bana ihtiyaç duydun mu?

Hij had bleke lippen.

Onun solgun dudakları vardı.

Wat had hij gedaan?

Ne yapmış?

Ik had een niersteen.

Bir böbrek taşım vardı.

Tom had veel vrienden.

Tom'un birçok arkadaşı vardı.

Ik had een idee.

- Bir fikrim vardı.
- Bir düşüncem vardı.

Inktvis Paul had gelijk.

Ahtapot Paul haklıydı.

Gisteren had ik tandpijn.

- Dün bir dişim ağrıyordu.
- Dün bir diş ağrım vardı.

Zij had geen geld.

Onun parası yoktu.

Ik had plezier hier.

Burada eğlendim.

Ik had een zenuwinzinking.

Ruhsal sinir bozuntum vardı.

Ik had een kat.

Benim bir kedim vardı.

Jij had geen keuze.

Seçeneğin yoktu.

Tom had hulp nodig.

Tom'un yardıma ihtiyacı vardı.

Tom had een kat.

Tom'un bir kedisi vardı.

Ik had erge trek.

İştahım büyüktü.

Had Tom een wapen?

Tom'un bir silahı var mıydı?

Tom had een hersentumor.

Tom'un bir beyin tümörü vardı.

Tom had één dochter.

Tom'un bir kızı vardı.

Tom had blauwe ogen.

Tom'un mavi gözleri vardı.

Ze had geen broer.

Onun erkek kardeşi yoktu.

Hij had het druk.

- O meşguldü.
- Meşguldü.

Hij had een verkeersongeval.

O bir trafik kazası geçirdi.

Ik had het koud.

Ben üşüdüm.

Tom had drie assistenten.

Tom'un üç asistanı vardı.

Tom had geen geld.

Tom'un parası yoktu.

Mijn stiefvader had diabetes.

Üvey babam şeker hastasıydı.

Dat had ook gewerkt.

O da işe yarardı.

Tom had veel hulp.

Tom'un bol yardımı vardı.

Tom had Maria nodig.

Tom'un Mary'ye ihtiyacı vardı.

Tom had bescherming nodig.

Tom'un korunmaya ihtiyacı vardı.

Tom had rust nodig.

Tom'un dinlenmeye ihtiyacı vardı.