Translation of "Grens" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Grens" in a sentence and their turkish translations:

De grens is dicht.

Sınır kapalıdır.

Ze werkt over de grens.

O, sınırın karşısında çalışır.

De grens tussen beide buurlanden blijft gesloten.

İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.

De radioactieve wolk stopte bij de grens.

Radyoaktif bulut, sınırda durdu.

Nijmegen ligt dicht bij de Duitse grens.

Nijmegen, Alman sınırına yakındır.

Wellington terug te jagen naar de Portugese grens.

götürmenin memnuniyetini yaşadı .

We wonen in de buurt van de grens.

Biz sınıra yakın yaşıyoruz.

De VS heeft concentratiekampen aan de Zuidelijke grens.

Amerika Birleşik Devletleri, güney sınırımızda toplama kampları düzenliyor.

Maar er is een grens die je niet overschrijdt.

Ama aşılmaz bir çizginin varlığını fark ediyorsun.

De Rijn vormt de grens tussen Frankrijk en Duitsland.

Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.

- Duitsland grenst aan Nederland.
- Duitsland deelt een grens met Nederland.

Almanya, Hollanda ile aynı sınırı paylaşır.

We zijn helemaal niet in de buurt van de grens.

Biz sınıra yakın hiçbir yerde değiliz.

Het leger is in het noorden, om de grens te verdedigen.

Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.

De Stille Oceaan vormt de oostelijke grens van de Russische Federatie.

Pasifik Okyanusu, Rusya Federasyonu'nun doğu sınırını oluşturur.

Na de troonsafstand van Napoleon bleef Suchet ongeslagen, nog steeds met de Franse grens.

Napolyon'un tahttan çekilmesinin ardından Suchet, hala Fransız sınırını elinde tutarak namağlup kaldı.

Je gaat een grens over als je je bemoeit met het leven van dieren.

Hayvanların hayatına karışınca çizgiyi aşmış oluyorsun.

Terug te trekken naar de Franse grens en verschillende, goed voorziene garnizoenen achter te laten.

Fransız sınırına geri çekilmekten başka seçeneği yoktu ve geride iyi tedarik edilmiş birkaç garnizon bıraktı.