Translation of "Blijft" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Blijft" in a sentence and their turkish translations:

- Tom blijft achterdochtig.
- Tom blijft verdacht.

Tom şüpheli kalıyor.

Tom blijft.

Tom kalıyor.

Niets blijft hetzelfde.

Hiçbir şey aynı kalmaz.

Wie blijft er?

Kim kalıyor?

Tom blijft ongemakkelijk.

Tom huzursuz kalıyor.

Tom blijft koppig.

Tom inatçı.

- Ik wil dat je blijft.
- Ik wil dat jij blijft.

- Kalmanı istiyorum.
- Kalmanızı istiyorum.

En blijft het ononderbroken.

çember bozulmamış kalıyor

Het blijft maar sneeuwen.

Durmadan kar yağıyor.

Het probleem blijft onopgelost.

- Sorun çözümsüz kalır.
- Sorun çözülmemiş kalır.

Het mysterie blijft onopgelost.

Sır hâlâ çözülmeden duruyor.

Hij blijft nooit lang.

O asla uzun süre kalmaz.

De situatie blijft ongewijzigd.

Durum değişmeden kalır.

Maria blijft het liefst.

Mary kalmayı tercih ediyor.

Blijft ge thuis vanavond?

Bu gece evde mi kalacaksın?

De deur blijft open.

Kapı açık kalır.

Tom blijft dat doen.

Tom bunu yapmaya devam ediyor.

Niemand blijft in mijn land.

Hiç kimse ülkemde kalmıyor.

Zorg dat hij gelukkig blijft.

Onu mutlu tut.

Het leven blijft nooit hetzelfde.

Hayat asla aynı kalmaz.

Alles stroomt en niets blijft.

Her şey akar ve hiçbir şey kalmaz.

Tom blijft in de war.

- Tom şaşkın kalıyor.
- Tom'un şaşkınlığı devam ediyor.

En dat blijft dan hangen.

ve sonra bu bizimle kalıyor.

Iedereen blijft zoeken naar antwoorden.

Herkes cevap aramaya devam ediyor.

Niets blijft altijd pijn doen.

Hiçbir acı sonsuza dek sürmeyecek.

- De tentoonstelling blijft nog een maand geopend.
- De tentoonstelling blijft een maand langer open.

- Sergi bir ay daha açık kalacak.
- Sergi bir ay daha açık olacak.

Een klimaat dat eeuwenlang goedaardig blijft --

sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.

Haar bezeten bedrijvigheid blijft niet onopgemerkt.

Bu coşkun enerji birinin gözüne takılıyor.

Er blijft nog veel te doen.

Daha yapılacak çok iş var.

Hij wil dat je hier blijft.

O, burada kalmanı istiyor.

Hij blijft zelden thuis op zondag.

O, pazar günü nadiren evde kalır.

Hoeveel tijd blijft er nog over?

Ne kadar zaman kaldı?

- Tom blijft koppig.
- Tom is eigenzinnig.

- Tom inatçı.
- Tom dik başlı.

Kate blijft tijdens weekeindes in Izu.

Kate hafta sonları Izu'da kalır.

Hoe lang blijft ze in Moskou?

O, Moskova'da ne kadar kalacak?

Hij blijft vijf à zes dagen.

- Beş altı gün kalacak.
- Beş ilâ altı gün arası kalır.

Tom blijft vaak thuis op zondagen.

- Tom pazar günleri çoklukla evde kalır.
- Tom pazar günleri genelde evde takılır.
- Tom pazarları çoğu zaman evdedir.

Tom blijft de hele dag thuis.

- Tom bütün gün evde duruyor.
- Tom sabahtan akşama kadar evde oturur.

Slangengif blijft niet goed in deze hitte.

Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

En al deze bezigheid blijft niet onopgemerkt.

Tüm bu faaliyet de... ...gözlerden kaçmaz.

De grens tussen beide buurlanden blijft gesloten.

İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.

Ik wil weten wie bij ons blijft.

Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum.

Ondanks alle tegenslagen blijft hij een optimist.

Onun bütün aksiliklerine rağmen, o iyimser olmaya devam etmektedir.

De winkel blijft de hele dag open.

Bütün gün açıktır dükkan.

Dat liedje blijft in je hoofd zitten.

O şarkı akılda kalıcı.

Laten we hopen dat Tom gezond blijft.

Tom'un sağlıklı kalacağını umalım.

- Jij blijft hier.
- Jij zal hier blijven.

Burada kalacaksın.

Hoe lang blijft u in New York?

New York'ta ne kadar kalacaksın?

Blijft u alstublieft een paar minuten zitten.

Lütfen birkaç dakika oturmaya devam edin.

Tot hoe laat blijft de dierentuin open?

Hayvanat bahçesi ne kadar geç saatlere kadar açık kalıyor?

Maar blijft Duits en Oostenrijks-Hongaars vechten krachten.

ama Alman ve Austro-Macar kuvvetleriyle çarpışmaya devam ediyor.

Je blijft keer op keer dezelfde fouten maken.

Tekrar tekrar aynı hataları yapıyorsun.

Zolang de kookpot opstaat, blijft de vriendschap duren.

Et suyu kaynarken dostluk çiçek açar.

Hoelang blijft je vriendin Jane nog in Milaan?

Arkadaşın Jane, Milano'da ne kadar süre kalacak?

Let erop dat die deur op slot blijft.

Bu kapının kilitli kaldığına emin olun.

Tom blijft soms tot laat op 's avonds.

- Tom bazen gece geç saatlere kadar uyumaz.
- Tom bazen gece geç saatlere kadar ayakta kalır.

Mijn moeder blijft zonder reden tegen me schreeuwen.

Annem bana her zaman sebepsiz yere bağırır.

Tot hoe laat blijft u elke nacht op?

Her gece ne kadar geç saatlere kadar yatmazsın?

Hoeveel tijd blijft er over voor de iftar?

İftara ne kadar kaldı?

Dat je onbenullige taal er niet aan blijft plakken.

şapşal dilin buna bağlı kalmaz.

Verder naar het noorden... ...blijft de duisternis langer hangen.

Daha da kuzeyde... ...karanlık biraz daha uzun sürer.

Ze is verlegen en blijft altijd op de achtergrond.

O utangaç ve her zaman arka planda kalır.

- Tom is koppig.
- Tom blijft koppig.
- Tom is eigenzinnig.

Tom inatçı kalır.

Je wordt er beter in als je blijft oefenen.

Pratik yapmaya devam edersen o konuda daha iyi olursun.

Het maakt niet uit of je blijft of niet.

Kalıp kalmaman önemli değil.

- Tom is nog steeds ervan overtuigd.
- Tom blijft zelfverzekerd.

Tom hâlâ emin.

Goed werk. Slangengif blijft niet lang goed in deze hitte.

İyi işti! Ama yılan zehri bu sıcakta çok dayanmaz.

MW: Als je te lang wakker in bed blijft liggen,

MW: Yatakta çok uzun süre uyanık kalıyorsanız

- Blijf met mij in contact.
- Blijft met mij in contact.

Benimle iletişimi koparmayın.

Of hij nu komt of niet, het resultaat blijft gelijk.

O gelse de gelmese de sonuç aynı olacak.

Ik wil dat u een paar uur stil blijft liggen.

Birkaç saat hareketsiz yatmanı istiyorum.

Het maakt Tom niet uit of Mary blijft of niet.

Mary'nin kalıp kalmayacağı Tom'un umurunda değil.

Tom maakt het niet uit of Maria blijft of weggaat.

Tom Mary'nin kalmasını ya da gitmesini umursamıyor.

En dat zorgt ervoor dat dat woord bij je blijft hangen.

öyle ki bu kelime hafızanızda kalmaya devam edecek.

Dat leven er blijft steken op het niveau van enkelvoudige cellen.

yaşam basit hücrelerden öteye gidemiyor.

Het voordeel is dat je hoog blijft. Zo hou je richting.

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

Maar de concentratie van het kooldioxide dat in de atmosfeer blijft,

Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca

- Blijf maar, als je wenst.
- Blijft u maar, als u wenst.

Kalmak için çekinmeyin.

En waarom blijft het niet gewoon daar tot aan de volgende cyclus?

Ya da neden bir dahaki döngüye kadar orada kalmıyor?

Sir Francis Drake blijft tot op vandaag één van Engeland's grootste zeehelden.

Sir Francis Drake günümüzde İngiltere'nin en büyük denizci kahramanlarından birisi olarak hatırlanır.

Maar het blijft een gegeven dat er geen enkele juiste projectie is.

Fakat hakikaten, hiç kimsenin doğru projeksiyonu olmadığı gerçeği değişmedi.

- Per slot van rekening blijft niets eeuwig bestaan.
- Uiteindelijk duurt niets eeuwig.

Sonunda hiçbir şey sonsuza kadar kalmaz.

- Hoe lang blijf je in Boston?
- Hoe lang blijft u in Boston?

Ne kadar süre Boston'da olacaksın?

- Er blijft nog veel te doen.
- Er moet nog veel gedaan worden.

Hâlâ yapılacak çok iş var.

- Er blijft nog veel te doen.
- Er moet nog veel worden gedaan.

Yapılacak hala bir sürü iş var.

Als je gewoon je handen met water afspoelt... alles blijft op je handen zitten.

Ellerinizi sadece su ile yıkarsanız… hiçbir şey çıkmaz.

Al draagt een aap een gouden ring, het is en blijft een lelijk ding.

Eşeğe altından semer vursan, yine eşektir.

Er is nog een hoop woestijn om te ontdekken. Slangengif blijft niet goed in deze hitte.

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

- Er blijft nog veel te doen.
- Er moet nog veel gedaan worden.
- Er moet nog veel worden gedaan.

- Hâlâ yapılacak çok iş var.
- Daha yapılacak çok iş var.
- Hâlâ yapılacak çok şey var.
- Hâlâ yapacak çok iş var.
- Yapacak hâlâ birçok şey var.

Op doordeweekse avonden gaat Tom om negen uur naar bed, maar op vrijdagen en zaterdagen blijft hij veel langer op.

Okul geceleri, Tom saat dokuzda yatar fakat cuma ve cumartesi günleri çok daha geç saatlere kadar kalır.

- Blijf zitten!
- Blijf op je plaats zitten!
- Blijf op jullie plaats zitten!
- Blijf op uw plaats zitten!
- Blijft u zitten!

- Oturmuş olarak kal!
- Oturduğun yerden kalkma!