Examples of using "الكلام" in a sentence and their turkish translations:
Konuşmayı kesin.
- Konuşamam.
- Konuşamıyorum.
Tom çok geveze.
- Almanca konuşabiliyor musun?
- Almanca konuşabiliyor musunuz?
bu saçmalık.
- Konuşma gümüştür ama susma altındır.
- Söz gümüşse sükût altındır.
o yüzden kimse sesini çıkaramıyor
Sözlere değil, eylemlere ihtiyacımız var.
İnsan konuşma yetisine sahiptir.
Lütfen konuşmayın.
Sakura'nın konuşma tarzı beni sinirlendiriyor.
Tom'la konuşmak faydasız.
Bu adam neden böyle bir iddiada bulunuyor?
emin bir şekil de konuşmak ta yarala dı
Çok fazla konuşuyorsun.
- George oldukça gevezedir.
- George hayli geveze.
Siz fincanlara bakın, ben içeriği netleştireyim.
O hızlı bir konuşucu.
Ken konuşmayı durdurdu ve yemek yemeğe başladı.
Sen hızlı konuşuyorsun.
Yakın zamanda 18 yaşında bir üniversite öğrencisine ödev verdim.
Söz gümüşse, sükut altındır.
Mary odaya girdiğinde Jack aniden konuşmayı kesti.
Çocuklar etraftayken o tür şey söylememelisin.
Bir yerli gibi yabancı bir dili konuşmayı gerçekten öğrenebilir miyiz?
O çok konuşur.