Translation of "أستطيع" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "أستطيع" in a sentence and their turkish translations:

أستطيع فهم ذلك.

Onu anladım.

أستطيع تحدث الإنجليزية.

- İngilizce konuşabilirim.
- Ben İngilizce konuşabilirim.

لا أستطيع التنفس.

Nefes alamıyorum.

أستطيع قيادة السيارة.

- Bir araba sürebilirim.
- Araba sürebilirim.

لا أستطيع التحرك.

Hareket edemiyorum.

أستطيع فعلها بنفسي.

Ben bunu kendim yapabilirim.

لا أستطيع الكلام.

- Konuşamam.
- Konuşamıyorum.

لا أستطيع التنفس!

Nefes alamıyorum!

أستطيع الذهاب بالقطار.

Trenle gidebilirim.

أعتقد أنني أستطيع.

Yapabileceğimi sanıyorum.

لا أستطيع التنبؤ بدقة.

Doğru bir şekilde tahmin edemem.

ثم لا أستطيع الطيران،

Sonra uçamadığım için,

حاولتُ كل ما أستطيع،

Elimden gelen her yolu denedim

ما أستطيع قوله لكم

Sizlere bu dağılımın

وكنتُ أستطيع استخدام حليف.

Bir arkadaşa ihtiyacım vardı.

لا أستطيع أن آكل.

- Yemek yiyemiyorum.
- Yiyemem.

لا أستطيع أن أتركك.

Seni terk edemem.

لا أستطيع أن أفهم.

Anlamıyorum.

هل أستطيع أن أبقى؟

Kalabilir miyim?

لماذا لا أستطيع الاستماع

Ben neden duyamıyorum?

لا أستطيع تصديق عينيّ.

Gözlerime inanamıyorum.

- لا يمكنني.
- لا أستطيع.

Yapamam.

لا أستطيع تحمل الحرارة.

Sıcağa dayanamıyorum.

لن أستطيع القدوم غدا.

Yarın gelemeyeceğim.

ربما أستطيع دعم هذا.

Belki ben bunun gerisinde kalabilirim.

لا أستطيع مغادرة المكتب.

Ofisten ayrılamam.

لا أستطيع تحمّل نفاقها.

Onun ikiyüzlülüğüne katlanamıyorum.

أستطيع مساعدتك لإيجاد عمل.

Bir iş bulmanıza yardımcı olabilirim.

- لا أستطيع أن أشكركَ كفاية.
- لا أستطيع أن أشكركِ بما فيه الكفاية.

- Sana yeterince teşekkür edemem.
- Ben yeterince teşekkür edemiyorum.
- Size yeterince teşekkür edemiyorum.

أستطيع جعل هذه تظهر أيضّا،

Bunu da ortaya çıkarabilirim

لا أستطيع الذهاب لكل المدارس.

gidebileceğim birçok okul var.

المرأة: السامريّون، هل أستطيع مساعدتك؟

Kadın: İyiliksevenler, yardımcı olabilir miyim ?

مرحبا، السامريّون هل أستطيع المساعدة؟

Alo, burası İyiliksevenler. Nasıl yardımcı olabilirim?

‫بالكاد أستطيع تحريك ساقي الآن.‬

Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.

إنه كذلك، حتى أستطيع ذلك.

Ta ki anlayana kadar.

(غنّ ) أستطيع أن أريك العالم--

(Şarkı söylüyor) Sana dünyayı gösterebilirim --

- بالكاد أسمعك.
- بالكاد أستطيع سماعك.

Siz güçlükle duyabiliyorum.

بالكاد أستطيع العزف على البيانو.

Az çok piyano çalabilirim.

لا أستطيع الضحك أو البكاء.

Ben gülüp ağlayamam.

لا أستطيع ابتكار خطة الآن.

Şu anda bir plan öneremem.

لا أستطيع أن أجد ساعتي.

Saatimi bulamıyorum.

أحيانًا، لا أستطيع الثقة به.

Zaman zaman, ona güvenemiyorum.

لا أستطيع تذكر اسمه الآن.

Ben şimdi onun adını hatırlayamıyorum.

لا أستطيع أن أُصدق هذا!

- İnanamıyorum!
- Ben ona inanamıyorum!

أستطيع ان أعدد إلى مئة.

Yüze kadar sayabilirim.

أستطيع أن أعتمد على توم.

Tom'a güvenebilirim.

أين أستطيع أن أشتري طوابعا؟

Pulları nereden alabilirim?

لا أستطيع الانتظار إلى الغد.

Yarına kadar bekleyemem.

أنا حقا لا أستطيع مساعدتك.

Gerçekten sana yardımcı olamam.

لا أستطيع أن أساعدك حالا.

Sana hemen yardım edemem.

لا أستطيع فهم نفسية الشباب

Gençlerin psikolojisini anlayamıyorum.

لا أستطيع الدخول في التفاصيل.

Ayrıntılara giremem.

- ماذا؟ أنا لا أستطيع سماعكم أيها الرفاق.
- ماذا؟ لا أستطيع سماعكم أيها الرفاق.

Ne? Siz arkadaşları duyamıyorum.

- لا أستطيع أن أعيش حياةً كتِلْك.
- لا أستطيع أن أعيش ذلك النوع من الحياة.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

نظرت بعيدًا حتى أستطيع تمالك نفسي

Kendimi kaybetmemek için yüzümü çevirmem gerekiyor.

"كال، لا أستطيع ترك التواصل الاجتماعي

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

الحيلة هي، بأنني أستطيع فعلها هكذا.

Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.

حسناً، لأني لا أستطيع النزول مشياً،

Eğer aşağıya yürüyerek inemiyorsam

"أنا وحدي لا أستطيع تغيير العالم،

''Tek başıma dünyayı değiştiremem,

لا أستطيع الحديث بالنيابة عن الآخرين."

Ben herkes adına konuşamam ki."

أستطيع أن أتخيل بعض السيناريوهات البائسة

Bazı güçlü distopya senaryoları hayal edebiliyorum,

‫لا أستطيع أن أرى ما أمامي.‬

İleriyi göremiyorum!

‫أكاد لا أستطيع تحريك ساقي الآن.‬

Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.

مكان أستطيع أن أقول أنه مكاني.

"ev gibi bir yer arıyorum"

لمكان أستطيع فيه أن أكون حرًا.

özgür olma yolunda.

أستطيع أن أرى مساحة كبيرة جدا

ben çok geniş bir alanı görebiliyorum

أين أستطيع أن أجد سيارة أجرة؟

- Nerede bir taksiye binebilirim?
- Nerede taksi bulabilirim?

هل أستطيع الحصول على رقم هاتفك؟

Telefon numaranızı alabilir miyim?

لا أستطيع فهم أفكاره على الإطلاق.

Onun fikirlerini hiç anlayamıyorum.

لا تخبره أبداً "لا أستطيع الاجابة"

Asla ona 'Yanıtlayamam' deme.

لا أستطيع التّجمّل في شهر رمضان.

Ramazanda makyaj yapamam.

هل أستطيع أن آخذ هذهِ معي؟

Bunu yanımda alabilir miyim?

هل أستطيع أن أُحضر أحداً معي؟

Birisini getirebilir miyim?

أنا لا أستطيع أن أقرأ هذا.

- Bunu okuyamam.
- Bunu okuyamıyorum.

- أستطيع عزف مقطوعات لشوبان.
- أعزف لشوبان.

Ben şopen çalarım.

أستطيع أن أحمل تلك الحقائب عنك.

Ben o bavulları senin için taşıyabilirim.

لا أستطيع أن أتحمل هذا الصوت.

Bu gürültüye katlanamıyorum.

هل أستطيع أن أسألك عن اسمك؟

Ben adınızı sorabilir miyim?

لا أستطيع ان اقول الفرق بينهم

Onların arasındaki farkı söyleyemem.

هل أستطيع أن آتي مرة أخرى؟

- Yine gelebilir miyim?
- Gene gelebilir miyim?

"كيف تشرح هذا" "أنا لا أستطيع."

"Onu nasıl açıklarsın?" "Açıklayamam."

أنا أستطيع أن أعيش بدون ماء.

Susuz yaşayabilirim.

تقول غرائب، لا أستطيع أن أفهم.

O tuhaf şeyler söylüyor. Ben gerçekten anlamıyorum.

المعذرة لكنّي لا أستطيع سماعك جيّداً.

Üzgünüm, ama seni çok iyi duyamıyorum.

أنا أيضا لا أستطيع فعل هذا.

Ben de bunu yapamam.

لا أستطيع أن أنقل مشاعري بالكلمات.

Kelimelerle duygularımı ifade edemiyorum.

لا أستطيع القيام بكل شيء بنفسي.

- Her şeyi tek başıma yapamam.
- Ben her şeyi kendi başıma yapamam.

- لا أستطيع العيش من دونك.
- لا يمكنني العيش من غيرك.
- أنا لا أستطيع أن أعيش بدونك.

Sensiz yaşayamam.

أستطيع القول الآن كم يحدونا الأمل للغاية،

bunun oldukça umut vadedici olduğunu,

ولا أستطيع عمل أكثر من 10 حلقات.

10 bölümden fazla bir şey yapamam ben, diyor.

وقد أخبرته أني لا أستطيع علاج قطته،

ve ona yavruyu kurtaramayacağımı söylemek zorunda kaldığımda

هو الشعور بأنني أستطيع التواصل مع الآخرين

diğer insanlarla bağlantı kurabilmem ve belki onları daha az

لا أزال لا أستطيع المساعدة، ولكن لاحظت

Yine de fark etmeden edemediğim şey

الان أستطيع قول هذا بقليل من القناعة

Bunu da güvenle söyleyebilirim

ها هو أفضل سبب أستطيع التفكير فيه:

aklıma gelen en iyi sebep:

أنا متعب و لا أستطيع مواصلة السير.

Artık yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.

- لا أصدق!
- لا أستطيع أن أُصدق هذا!

Ben ona inanamıyorum!