Translation of "ذهب" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "ذهب" in a sentence and their turkish translations:

ذهب

gitti

- ذهب إلى الدكان.
- ذهب إلى المتجر.
- ذهب إلى المحل.

O, mağazaya gitti.

- ذهب إلى الدكان.
- ذهب إلى المحل التجاري.
- ذهب إلى المتجر.

O, mağazaya gitti.

- ذهب سامي بمفرده.
- ذهب سامي لوحده.

Sami yalnız gitti.

أين ذهب؟

Nereye gitti?

أين ذهب جمال؟

Jamal nereye gitti?

ذهب فاضل لوحده.

Fadıl yalnız gitti.

ذهب سامي يتمشّى.

Sami yürüyüşe çıktı.

ذهب للحصول على مشروب،

Ze bir şeyler içmeye gitti,

ذهني ذهب للمال للحظة

Aklım bir an paralara gitti

هل ذهب فاتح بورتاكال؟

Fatih Portakal hiç gitmedi mi?

هل ذهب سبوت أيضاً؟

Spot da gitti mi?

سأذهب إن ذهب توم.

- Tom giderse giderim.
- Tom giderse ben de giderim.

هل هذا ذهب خالص؟

O saf altın mı?

ذهب حسن إلى المدرسة.

Hasan okula gitti.

ذهب إلى الجهة الأخرى.

O, diğer tarafa geçti.

ذهب بدلاً عن والده.

Babasının yerine o gitti.

ذهب بلال إلى المدرسة.

Bilal okula gitti.

ذهب للمنزل علي رجله.

- Eve yürüyerek gitti.
- O, eve yayan gitti.
- O, eve yürüyerek gitti.

ذهب توم ألى بوسطن.

Tom Boston'a gitti.

ذهب فاضل إلى المدرسة.

Fadıl okula gitti.

ذهب فلضل إلى الجامعة.

- Fadıl üniversiteye gitti.
- Fadıl koleje gitti.

ذهب سامي ليصطاد اليوم.

Sami bugün balığa gitti.

ذهب سامي لزيارة ليلى

Sami, Leyla'yı ziyarete gitti.

ذهب سامي إلى المسجد.

Sami camiye gitti.

ذهب سامي لمقابلة ليلى.

Sami, Leyla ile buluşmaya gitti.

ذهب سامي إلى مصر.

Sami, Mısır'a gitti.

ذهب سامي وليلى للتخييم.

Sami ve Leyla kamp yapmaya gittiler.

ذهب سامي إلى القاهرة.

Sami, Kahire'ye gitti.

كان المدرّس قد ذهب.

Öğretmen gitmişti.

- ذهب براين مع كيت إلى المدرسة.
- ذهب براين إلى المدرسة مع كيت.
- براين ذهب إلى المدرسة مع كيت.

Brian Kate ile okula gitti.

- الكلام فضة، لكن الصمت ذهب.
- إذا الكلام من فضة، فالسكوت من ذهب.

- Konuşma gümüştür ama susma altındır.
- Söz gümüşse sükût altındır.

- ذهب سامي إلى الحمّام ليفرش أسنانه.
- ذهب سامي إلى الحمّام ليغسل أسنانه.

Sami dişlerini fırçalamak için banyoya gitti.

- ذهب سامي إلى هناك لإقلال ليلى.
- ذهب سامي إلى هناك لاصطحاب ليلى.

Sami, Leyla'yı almak için oraya gitti.

ما ذكرته للتو ذهب الآن

Az önce ki bahsettiğim şimdi kalmadı artık geçmişte

تذهب زوجته معه أينما ذهب.

O nereye gitse karısı onunla birlikte gider.

ذهب إلى نيويورك يوم الإثنين.

O, pazartesi günü Newyork'a gitti.

أظن أنه ذهب إلى كيوتو.

O, Kyotoya hareket etmiş olabilir.

ذهب إلى لندن عام 1970.

O, 1970'te Londra'ya gitti.

ذهب توم وماري إلى الشاطئ.

Tom ve Mary sahile gitti.

ذهب فاضل إلى منزل دانية.

Fadıl, Dania'nın evine gitti.

ذهب فاضل إلى المنزل فحسب.

Fadıl az önce eve gitti.

ذهب إبن سامي إلى الجامعة.

Sami'nin oğlu üniversiteye gitti.

ذهب سامي إلى منزل ليلى.

Sami, Leyla'nın evine geldi.

ذهب سامي لإحضار دواء جدّه.

Sami dedesinin ilacını almaya gitti.

ذهب سامي بسيّارته إلى المسجد.

Sami arabayla camiye gitti.

- ذهب أبي إلى الصين.
- سافر أبي إلى الصين.
- لقد ذهب أبي إلى الصين.

Babam Çin'e gitti.

- ماركو ذهب الي نادي ليلي مع جاره.
- ذهب ماركو الي نادي ليلي مع جاره

Markku bir komşuyla birlikte bir gece kulübüne gitti.

‫سأذهب من الجهة الأخرى!‬ ‫أين ذهب؟‬

Diğer taraftan gidelim! Nereye gitti?

ذهب إلى الجيش في سن 35

35 yaşında askere gitti

ذهب إلى المدينة والتقى صديقه العسكري

şehre giderek askerlik arkadaşıyla karşılaştı

من تعتقد ذهب هذا الفكر إلينا؟

Bu düşünce bize kimden geçti dersiniz

ذهب الجميع إلى هناك، أليس كذلك؟

Herkes oraya gitti, değil mi?

ذهب إبني إلى لندن، أين ولدت.

Oğlum, Londra'ya, doğduğum yere, gitti.

ذهب توم لمركز المدينة بعد الظهر.

Tom bu öğleden sonra kent merkezine gitti.

ذهب توم إلى بوسطن مع صديق.

Tom bir arkadaşla Boston'a gitti.

ذهب فاضل بسيارته إلى منزل دانية.

Fadıl araçla Dania'nın evine gitti.

ذهب سامي لاصطياد البطّ نهاية الأسبوع.

Sami geçen hafta sonu ördek avlamaya gitti.

حتى الآن ذهب 12 شخصًا إلى القمر

Şimdiye kadar Ay'a 12 kişi gitti

ذهب سوق الأسهم لدينا رأسا على عقب

Borsamız tepetaklak gitti

ترك عائلته و ذهب للعيش في تاهيتي.

O, ailesini terk etti ve Tahiti'de yaşamaya gitti.

أحد الذين حضروا الدورة ذهب إلى الصائغ.

Bizim kursa katılan adamlardan bir tanesi kuyumcuya gitmiş.

لم تكن ماري من ذهب معها للمتحف

Birlikte müzeye gittiği Mary değildi.

بل ذهب وأخبر العالم بما يؤمن به.

Ortalarda dolaştı ve insanlara

اشترى فاضل بيزا و ذهب إلى منزله.

Fadıl bir pizza aldı ve eve gitti.

ذهب سامي إلى مستشفى في نهارة المطاف.

Sami hastaneye gitmeyi bıraktı.

الناس لا يؤمنون حقا بالإمام ، ذهب بعد عارف

halk gerçekten imama inanmadı arifin peşine gitti

ذهب طفلي إلى المدرسة الأولى ، انظر كيف يعمل

çocuğum ilk okula gitti bakın nasıl ders çalışıyor diye videosunu paylaşan

ومحاولة منع الشخص الذي ذهب إلى الماضي وقتله

Ve geçmişe gidip onu öldüren kişiyi engellemeye çalışıyor

ذهب الأستاذ إتو إلى الولايات المتحدة ليدرس اللسانيات.

Profesör Ito dilbilimi eğitimi için Amerika Birleşik Devletlerine gitti.

ذهب للمتجر في آخر لحظة، قبل الإغلاق بقليل.

O, tam kapanmadan önce, o son dakikada dükkâna gitti.

إذا كان الكلام من فضة فالسكوت من ذهب.

Söz gümüşse, sükut altındır.

ذهب توم إلى بوسطن لكي يدرس الهندسة الميكانيكية.

Tom makine mühendisliği okumak için Boston'a gitti.

ذهب سامي إلى مصر كي يعيش مع ليلى.

Sami, Leyla'yla yaşamak için Mısır'a gitti.

ذهب سامي إلى المملكة العربيّة السّعوديّة لأداء الحجّ.

Sami geleneksel Müslüman haccı için Suudi Arabistan gitti.

هو ذهب للنوم في تمام الساعة السادسة ومازال نائماً.

O hala uyuyorken saat altıda uyumaya gitti.

وعندما ذهب إلى الصائغ قال: "هل يوجد لحم مفروم؟"

Demiş ki ''Burada kıyma var mı? ''

ذهب إلى سوريا في أول مهمة له كنقيب أركان حرب

kurmay yüzbaşı olarak ilk kıta vazifesine Suriye’ye gidiyor

ذهب ثمانية منهم إلى السجن بسبب ذلك في عام 2015

2015'te bu öğretmenlerden sekizi bu yüzden hapse girdi

ذهب مع وزرائه في جولة غطس تحت الماء هناك حرفيًا.

Eğer küresel ısınmayı kontrol altında tutamazsak

من هنا يا سيدي ، ذهب إلى الغرب طوال الوقت ، عاد

burdan çıkmış efendim sürekli batıya gitmiş dönmüş gelmiş

عندما عاد نابليون من المنفى ، ذهب سوشيت لمقابلته في باريس.

Napolyon sürgünden döndüğünde, Suchet onunla Paris'te buluşmaya gitti.

ضغوطاً امريكيةً منعت العراق من اكمال المشروع مع الصين ذهب

ABD baskısı Irak'ın projeyi tamamlamasını engelledi. Çin ...

- هل كان سامي في المستشفى؟
- هل ذهب فاضل إلى المستشفى؟

Fadıl hastaneye geldi mi?

عندما ذهب إلى الكلية ، كان ستيف جوبز يعرف بالفعل هذا الوضع

Üniversiteye gittiğinde Steve Jobs bu durumu biliyordu zaten

ذهب للعمل كرئيس أركان فعال للغاية للجنرال برون ، ثم إلى ماسينا

General Brune'de, ardından İsviçre'de Masséna'da oldukça etkili bir genelkurmay başkanı olarak görev yaptı

ذهب سامي إلى منزل ليلى كي يقضي المزيد من الوقت معها.

Fadıl, onunla daha fazla vakit geçirmek için Leyla'nın evine gitti.

بعد انتهاء اتفاقه مع البابا ، ذهب إلى باريس بدعوة من ملك فرنسا.

Papa ile antlaşması bittikten sonra Fransa Kralının daveti üzerine Paris'e gitti

- أتى سامي إلى البار كي يتناول فطور الصّباح.
- ذهب سامي للبار لتناول الافطار

Sami, kahvaltı etmek için bara geldi.

- كان سامي يذهب إلى المسجد يوم الجمعة.
- ذهب سامي إلى المسجد يوم الجمعة.

Sami Cuma günü camiye gitti.

- ذهب جون إلى فرنسا بالأمس.
- غادر جون إلى فرنسا البارحة.
- رحل جون إلى فرنسا البارحة.

John dün Fransa'ya gitti.