Translation of "Olduklarını" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Olduklarını" in a sentence and their spanish translations:

Olduklarını görebiliyoruz.

y los convencen.

Aynı şey olduklarını söylemiyorum,

No digo que sean lo mismo,

Onlar kim olduklarını biliyor.

- Ellas saben quiénes son.
- Ellos saben quiénes son.

Hatalı olduklarını itiraf ettiler.

Ellos admitieron que estaban equivocados.

Kim olduklarını bilmiyorsun bile.

Ni siquiera sabes quiénes son ellos.

Onların nerede olduklarını bilmiyorum.

- Yo no sé dónde están.
- No sé dónde están.

Neye yetenekli olduklarını biliyorum.

- Sé de lo que ellos son capaces.
- Sé de lo que ellas son capaces.

Masum olduklarını ifade ettiler.

Declararon su inocencia.

- Fransızca öğrenmek zorunda olduklarını biliyorlar.
- Fransızca çalışmak zorunda olduklarını biliyorlar.

Ellos saben que tienen que estudiar francés.

Onlar çocuklarımın sahip olduklarını istiyorlar:

Estos niños ahora quieren lo que esos otros niños tienen:

Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.

Apenas las conocemos.

Ama tam nerede olduklarını göremiyorlar.

pero no pueden ver dónde exactamente.

Onun iyi arkadaşları olduklarını söyledi.

Dijo que eran buenos amigos suyos.

Onlar Kanadalı olduklarını iddia ediyorlar.

Dicen ser canadienses.

Onların senin arkadaşların olduklarını biliyordum.

- Sabía que eran amigos tuyos.
- Sabía que eran tus amigos.

Onların kim olduklarını biliyor musunuz?

- ¿Sabe usted quiénes son ellos?
- ¿Sabes quienes son ellos?

Sıkıntılı olduklarını veya iyileşmeleri gerektiğini söylüyoruz.

Decimos que ellos no están bien, o que necesitan sanarse.

Tom ve Mary'nin ikiz olduklarını düşündüm.

Pensé que Tom y María eran gemelos.

Tom ve Mary'nin kardeş olduklarını sanmıyorum.

No creo que Tom y Mary sean hermanos.

Şimdi ise alacakaranlık bölgesine bağlı olduklarını düşünüyoruz.

Ahora creemos que dependen de la zona crepuscular.

İnsanların denediği, ama başarısız olduklarını başarmak için.

Y triunfar donde la gente lo ha intentado y fallado.

Genç olduklarını ve hepsinin İskandinav olduğunu gösterdi.

jóvenes y todos escandinavos.

O, uçakların arabalardan daha güvenli olduklarını düşünüyor.

Él piensa que los aviones son más seguros que los autos.

Tom ve Mary'nin hatalı olduklarını söylemelerini istiyorum.

Quiero que Tom y Mary digan que estaban equivocados.

Tom ve Mary'nin karı koca olduklarını sanıyordum.

- Asumí que Tom y María eran marido y mujer.
- Asumí que Tom y Mary eran marido y mujer.

Tom, Mary'ye yunusların barışçıl hayvanlar olduklarını açıkladı.

Tom le explicó a Mary que los delfines eran animales pacíficos.

Jim ve Nancy'nin nerede olduklarını biliyor musunuz?

¿Sabes dónde están Jim y Nancy?

İnsanlara ne öğrenmeye isteksiz olduklarını öğretmek zordur.

Es difícil enseñar a la gente lo que no están dispuestos a aprender.

Oğlum kadınların erkeklerden daha güçlü olduklarını düşünüyor.

Mi hijo piensa que las mujeres son más fuertes que los hombres.

Yunanlar tanıdıkları diğer milletlerden daha iyi olduklarını düşünüyorlardı

los griegos pensaban que eran mejores que las otras personas que conocían

Gerçekte kim olduklarını, gerçekte kimlerle çalıştığımızı bilmek için,

Y para saber quiénes son realmente, con quiénes trabajamos,

ırkçılık üzerine konuşmaları için çok küçük olduklarını düşünebilir

son muy jóvenes para tener conversaciones sobre racismo,

Bir dizi önemli krizle yüz yüze olduklarını hissediyorlar.

Sienten que se enfrentan a una sucesión de crisis urgentes.

Bu krizlere bakacak olursanız ne kadar önemli olduklarını

Y si observamos estas crisis, nos damos cuenta que son urgentes

Japon öğrencilerin bilgi toplamada çok iyi olduklarını düşünüyorum.

Yo pienso que los estudiantes japoneses son muy buenos para acumular conocimientos.

Candy Crush gibi oyunların zaman kaybı olduklarını düşünüyorum.

Pienso que los juegos cómo Candy Crush son una pérdida de tiempo.

Kaykayların genellikle tekerlekli patenlerden daha ucuz olduklarını düşünüyorum.

Me parece que las patinetas en general son más baratas que los patines.

Tom ve Mary'nin önceden evli olduklarını biliyor muydun?

¿Sabías que Tom y Mary antes estaban casados?

Ormanda en küçük şeylerin genelde en ölümcül olduklarını gördüm.

Aprendí que, en la jungla, las cosas más pequeñas... ...suelen ser las más mortales.

Ayrıca verdikleri cevaplardan ne kadar emin olduklarını da sorduk.

También pedimos que calificaran que tan confiados estaban en sus respuestas.

Erdemler ve kızlar güzel olduklarını bilmeden önce en güzeldirler.

Las virtudes y las niñas son lo más lindas antes de que se enteran de qué lindas son.

Tom ve Mary'nin sadece arkadaştan daha öte olduklarını biliyorum.

Yo sé que Tom y María eran más que solo amigos.

Onların neden bu kadar mutlu olduklarını bana söyleyebilir misiniz?

¿Me puedes decir por qué están tan contentos?

- Hırsızlar ne yapıyor olduklarını biliyorlardı.
- Hırsızlar ne yaptıklarını biliyordu.

Los ladrones sabían lo que hacían.

Yerliler bir silah sesi duydular ve işgalcilerin ormanda olduklarını düşündüler.

Los nativos oyeron un disparo y pensaron que los invasores estaban en el bosque.

Tom, Mary ve John'un belki de silah kaçakçısı olduklarını düşünüyordu.

Tom pensaba que quizá Mary y John fueran contrabandistas de armas.

Arkadaşlarımın çoğu, Tom ve Mary'nin aşırı korumacı ebeveynler olduklarını düşünüyorlar.

Muchos de mis amigos piensan que Tom y Mary son padres sobreprotectores.

Onların Yeni Zelanda'dadaki tüneller ile ilgili çok sayıda sorunları olduklarını duydum.

Escuché que tienen muchos problemas con los túneles en Nueva Zelanda.

Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.

Tom me preguntó cuánto tiempo habían estado casados mis padres antes de separarse.

Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.

Uno de los grandes secretos de la felicidad es moderar los deseos y amar lo que ya se posee.

Amerikanlar utangaç insanları utangaç olmayanlara göre daha az kapasiteye sahip olduklarını ilişkilendirebilir.

Los estadounidenses pueden llegar a considerar a las personas tímidas menos capaces que aquellas que no lo son.

İnsanlar hafta sonunda ne yaptıkları hakkında sık sık yalan söylerler. Böylece arkadaşları onların gerçekten ne kadar sıkıcı olduklarını fark etmez.

La gente a menudo miente acerca de lo que hicieron el fin de semana para que sus amigos no se den cuenta de lo aburridos que en realidad son.